Dec 30, 2018

“Bir önceki paylaşımımda Martin Luther ve Rönesans ile ilgili olarak Yavuz’dan bahsetmiştim. Martin Luther’in 95 tezini kilisenin duvarına çaktığı tarih 1517.

1517’de Yavuz Ridaniye’de Memlukluleri yener ve sonrasında Sünni Eşari ekolun temsilcilerini İstanbul’a getirtir.

Demem o ki varlık: toplumların tini olarak da faaldir. Osmanlı’nın yönünü doğuya çevirmesi ile Avrupanın Rönesans çağına girmesi tesadüf değil insanlığın ortak tininin el değiştirmesidir.

Rönesans ile bizden çıkmıştır o “tin” ya da bir başka deyişle Tanrı’nın “Alim esması”.

Sadece Mustafa Kemâl’in devrimleri süresince ve özellikle de kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıdığı süreçte geri dönmüş sonra yeniden elden  kaçıp gitmiştir.

Bunu şuna benzetelim : çok sesli müzik dinleyen bir zihin ile müziksiz bir zihnin üretimleri aynı değerde olamaz.

Daha açık ifade ile korkutulmuş ve sınırlandırılmış bir zihin ile motor üretemezsiniz, uzay aracı üretemezsiniz. Çok basit gibi gözükür ama kendi kendini regüle eden buzdolabı gibi sibernetik bir cihaz bile üretemezsiniz. Bırak üretmeyi hayâl bile edemezsiniz.

Düşün aletlerinizin eksikliği buna izin vermez.

Buna da örnek vereyim; Amazon Ormanlarında  uygarlıktan uzak kalmış neredeyse taş devrinde yaşayan bir kabile bulundu geçtiğimiz yıllarda. O kabile insanlık tarihi boyunca, ihtiyaçları ile doğa yeterince çelişmediği-çatışmadığı için ilerleyememiştir işte yukarıda bahsettiğim nedenle.

El-beyin diyalektiği öyle ilginçtir ki ; çok sesli (polifonik) kilise koral müziğin ortaya çıkışı da Rönesans ve hatta doğrudan Martin Luther ile ilgilidir. (Hadi ateyizler bunu da açıklasın Slightly smiling faceSlightly smiling faceSlightly smiling face)

Şimdi bir çok aydın ve hatta akademisyen;  “Köy Enstitülerinde neden piyano, mandolin, keman, batı enstrümanları çalındı ?” diye güyâ eleştiride bulunuyorlar. Söyleyeyim : maksat batı müziği yapmak değildi.

Maksat çok sesli müzik ile zihni çoklu, farklı ama eşzamanlı ve armonik (uyumlu) davranarak düşünme konusunda eğitmekti. Bu ister Batı Müziği olsun ister Türk Müziği olsun farketmez.

İşte Atatürk bu anlamda da gerçek bir dahidir. Ruhu şad olsun.

Sevgilerle

Sinan Yüksel Gülsoy”

 

Jul 9, 2018

RT Yorum- Evet :) Özgürleşme önemli. Tartışma şu yönde de gelişebilir: Özgürleşme hedefi olmadan yazar olunur mu? Güzel bir sanat tartışmasına gireriz buradan.

Duyguyu yataya yaymak özgürleşme düşüncesi içermez diyebiliriz sanırım.

ORİJİNAL – Osman S Borutecene @osman

Bir insanın bir şeyi bilinçli olarak yansıtması/yansıtmaması için o şeyin farkında olması gerekir. Eğer farkında değilse yansıtması zaten kaçınılmazdır. Eğer farkındaysa, o farkındalık seviyesinde filanca görüşe bağlılık diye bir şey zaten olamaz. Yüksek farkındalık özgürleştirir.

 

Jul 9, 2018

“İyi yazar” kimdir? Tartışmalı bu konuyu.

Duyguyu en derininde, düşünceyi de doruğunda kavrayabilmek önemli diye düşünüyorum. Kelime kullanımlarındaki ekonomi yazının felsefi, edebi vs biçimini veriyor.

Yataya yayılabildikçe yayılan bir duygu tekrarcılığı yazarlık mıdır?

 

Aug 9, 2018

“Bir nesnenin adını söylemek, şiirden alınacak hazzın üç çeyreğini gözden çıkarmak demektir.” Mallarmé

 

Oct 29, 2018

Kendine verdiği sözleri tutamayanları yazdım, hepimizi. :)

Modernizm, boyun eğmeyi özgürlüğün yitirilmesi olarak değerlendirir. Yasaya boyun eğebilmek, kendimizdeki iç yasayı dışarıda tanımanın getirdiği bir yetenektir oysa. Kendine verdiği sözü tutamayan yönetilir.

Erich Fromm “Olma Sanatı”nda tek bir şeyi amaçlamamızı, enerjimizi ona harcamamızı önerir. Karar vermek risk almaktır. İnsanı, insan yapan, risk alma becerisidir. “Bir türlü karar veremeyen kişinin iradesi, karar almada ve hatta sonunda eyleme geçmede tamamen felce uğrar.” Fromm

 

Nov 28, 2018

“Geometri” kitabını yazmış bir dev adamın halkı neden-sonuç ilişkisi bile kuramayacak düzeyde artık.

En basit cümlelerin bile anlaşılmadığı bir ortamda yazmak zor ama çare yok: Yazmaya devam.

İroni, mügalata sanatı filan çalışıp yazılarımı zenginleştireyim diyorum bir yandan. Ama çok riskli. :)

 

Dec 30, 2018

Şimdi bir çok aydın ve hatta akademisyen;  “Köy Enstitülerinde neden piyano, mandolin, keman, batı enstrümanları çalındı ?” diye güyâ eleştiride bulunuyorlar. Söyleyeyim : maksat batı müziği yapmak değildi.

 

Dec 15, 2018

Soyutlama yetisi gelişkin toplumlardır bilimi ve sanatı üreten. Bilimde ileri; sanatça zengin; insan haklarının, hatta hayvan haklarının korunduğu gelişmiş toplumlarda kaldırımın bir çizgi ile belirtilmiş olması, ve bunun bir uygulama olarak hayatta kalabilmesi tesadüf değildir.