Dec 21, 2019

kuran’ı anlamak zor iş; felsefeye, bilhassa din felsefesine, sanatta kavramsallığa vakıf olmak gerek.

aklı evrensele yükseltmek ve yaşamı oradan eylemek çok çaba gerektiriyor.

 

Dec 7, 2019

duyu algılarımız nesneyi kavrar.

tasarım yetimizse olayları kavrar.

olguları kavrayan usumuzdur.

tasarım yetisini kullanarak olguları kavrayamayız; ifademiz çocuksu kalır.

vernunft/verstehen

bunların biri diğerinden üstün değil. şiir yazacaksak usa ne gerek var? kahvemizi keyifle içeceksek tasarımın, betimlemenin işi ne?

ama iş olguya gelince onun muhtaç olduğu emeği sunmak gerekiyor. ussallık zor teşrif ediyor.

kullanımında hızla ayrımsanır.

 

Dec 2, 2019

sistemli (dizgeli) olan için en büyük tehlike imgelem(hayal) gücü; sanatın gücü, yaratıcı insanın gücü.

politikanın, ideolojinin hükmedemediği bu yegâne yeti,

merhametsiz, alaycı bireyde henüz bakirdir. didaktik, bir anlamda dogmatik olan aklın bunca yüceltilmesi tesadüf değil.

 

Nov 30, 2019

RT Yorum – o nedenle henüz belirli varlıktır. adanmışlıksa soyut olanın bizzat edimde gösterimidir.hegel’de edim kilit sözcük.

bir yaşam bilime, sanata, tikel ilgilere adanabilir de nefsin kendini hak olana adak olarak sunması her yiğidin harcı değildir. hoş ilklerde de kısmi adama vardır.

ORİJİNAL – e.cetin @emincetin_

Adanmışlık, herkesin bağrına bastığı kilit kelime. Hegel’den sürdürürsek “Eğer soyutlamada durup kalınacaksa, bir şeyin uçurumda yutulmadan belirli varlığında nasıl göründüğü bütününde ilgisiz bir noktadır.”

 

Nov 13, 2019

Fransız yazar Honoré de Balzac’ın Bilinmeyen Başyapıt isimli eseri sanatı kavramsal düzeyde ele alan ve kapsamlı düşünme olanağı sunan bir kısa öyküdür. On dokuzuncu yüzyılda yazılmış olmasına karşın, zamanına aşkın tinselliği okuyucuyu sarsıcı niteliktedir.

Balzac bu kısacık eseri ile, Dünya Tininin özsel ereğini açımlarken geçtiği sanat uğrağında, özgül yeterlilikten evrensel yeterliliğe zorladığı sanatçıyı ve bunu yaparken sanatçının içine düştüğü yabancılaşma kaynaklı çelişki ve parçalanmayı ustalıkla ortaya koymuştur.

Bu öykünün çözümlemesini şu yazıda yapmıştım. Ağır sanat felsefesidir uyarırım. :)

Nov 6, 2019

çok derli toplu bir anlatım:

“tarihin hangi döneminde olursa olsun, sorun doğal bilinç, özbilinç sorunsalıdır. doğal bilinç özbilince karşı nicel üstünlüğe sahiptir. hemen taraftar  bulur. ‘değil mi’ der? herkes ‘tabii tabii’…

tinselliği teklif ettiğiniz zaman ancak tinsel karşılık bulabilirsiniz. felsefi bir metin yazın hakkıyla felsefi bir metin olsun, bir makale bunu okuyup değerlendirebilecek sadece felsefeciler. gerçekten sanatsal bir yapıt oluşturun, bunu hakkıyla izleyecek olanlar sanatçılardır.

ama karşı propaganda oluşturun: ‘bunlar da ne kardeşim! bize yutturuyorlar bunlar sahte işler numara’ demeye bir başlayın, taraftar nicel olarak o kadar çoktur ki, sanatçılar filozoflar tasavvuf gnostik insanların hepsi değersizleşiverir. hatta galeyana getirin katlettirsiniz.

tarih dolu bunlarla. bruno’yu yakıverirsiniz hemen. hallacı mansur’u doğrayıverirsiniz. nicel üstünlüğü nitele tercih etmek…

çağımız, maalesef positivizmin ve modernizmin etkisiyle çağımız, nicelliğin egemenliğindedir. ve bugün nihilize etmiştir her şeyi.”

sosyal medyada da bundan farklı bir şey yapılmıyor. yobaz herkese saldırıyor, bilimsel aklını üstün bulansa yobaza küfrediyor ama aklın kendinde olmayan üst boyutlarını hissedince dışlanmış hissediyor. alay etmeye, saldırmaya, değersizleştirmeye başlıyor.

aklı, anlayışı, kavrayışı yadsır hale gelebiliyor. çok hazin bir durum bu. emeğinizin yüzde birinde bir açık buluyor “şurası olmadı” filan başlıyor.

amerikan dizileri kodlarımıza işledi, hep bir alaycılık. neredeyse tek iletişim biçimi. değerli bir şey bırakmadı ortalıkta.

oysa, tinsellik, inorganiğin organiğe dönüşümü gibi. inorganikte yapısal elemanlar birbirinin dışında konumlanır; organik ise ayrılmaz bir birliktir artık. katedral diyorsun, taşı, tahtayı gösteriyor. çikolatalı pasta diyorsun “evet yumurta” diyor.

eğer hedef, niceliğin sosyal medyada o en cazip hâli ise geçmiş olsun. hani şu takip edilen: 125 takipçi: 145K hâli.

bence, bu çabayı önemsizleştirenler, bariz bir emekle yoğurdukları bilgiyi, her şeyden önce samimiyetle ortaya koyan hesaplar. hesapçı hesaplar, itici.

“bugün tinsel itibar bulamazsınız. bugünün insanı, hayal ettiği yunus emre ile karşılaşsa, dönüp bakmaz. itibar etmez.”

 

Nov 3, 2019

“Surette kalmış nicesi, davayı hak eğlencesi,

Dünyayı tutmuş pençesi, kalbinde yok aşktan nişan” gibi özlü değinmelerle dile getirmişler.

bunun akıl için sınanabilir rasyonel çünkü dizgesel bir bilim olduğunu hegel göstermiştir.

hegel mantığını ezberlense de din ve sanatta ne dediğini anlamakta zor. aslında mantık kurduğu omurgadır. dünya bunca hırçın, sevgisizken alaya, tepeden bakmalara gerek yok.hakkı dile getiriyorsak şeytan rahatsız olur, olmalıdır. o şeytan da yalnızca karşıda değil vs. uzun konu.

 

Nov 13, 2019

“Dehası henüz taze, kesesi boşken bir üstadın karşısına ilk çıkışında yoğun bir coşku duymamışsa insan, yüreğinde her zaman bir tel, yapıtında bilmem nasıl bir fırça vuruşu, bir duygu, bir şiir anlatımı eksik kalacaktır.”

 

Sep 30, 2019

Bu haftaki yazım.

Onları tek başına soyut bir âlemde yaşayan, dikey otorite tutkunu, monolog sever, eril Tanrı’yla başbaşa bırakalım. Batı kültürünü, farklılıkların indirgenişini eleştirerek ortaya koyan İrigaray’e kulak verelim: “…felsefe ve inancın da aslında ayrılmaz olduklarını keşfedeceğiz.O halde bizden istenen, insan gelişiminin yeni bir aşamasına, sanatın, felsefenin ve dinin, Batılılar olarak bildiğimizden farklı, başka bir anlamla donatıldığı ve farklı bir şekilde uygulandığı yeni bir çağa adım atmamızdır.”

 

Sep 18, 2019

son 20 yıldır gerek bilinçli gerekse bilinçsiz bir atatürk düşmanlığı söz konusu. bağlamından koparılma (alıntıladığım tivit) ve işine geldiği gibi kullanma (manevi kızı s. gökçen ermeniydi) sorunu var.

olay ve olgu farkını idrak edebilmenin üzerinde sıkça duruyorum.

.. Ermeniler sanat ocaklarımızı işgal etmişler ve bu memleketin sahibi gibi bir durum almışlardır. Şüphesiz haksızlık ve küstahlığın bundan fazlası olamaz. Ermenilerin bu verimli ülkede hiçbir hakkı yoktur. Memleketiniz sizindir, Türklerindir.

kurtuluş savaşı mucize bir savaştır. “cımbızlama” yeterince bilinçli olmayan halkı etkiliyor. giderek ırkçı yapı alan sola da şahit oluyoruz. yeni değil ulusalcılarımız vardı.

ermeni, kürt işbirlikçileri, batılı devletlerin desteklerini ve buna rağmen kazanılan mucize savaşı

tarafsız gözle okumak gerek. atatürk hakikaten bu zamanın da turnusol kağıdı.

alıntıladığım tivitte şu atlanıyor, o gün atatürk kendinden önce konuşan ahmet remzi yüregir’in bazı cümlelerini tekrarlar.

“arkadaşımız söylevinde demişlerdir ki” diye devam ediyor…

“Arkadaşımız söylevinde demişlerdir ki, Adana’mıza hâkim olan  diğer unsurlar, şunlar, bunlar, Ermeniler sanat ocaklarımızı işgal etmişler ve bu memleketin sahibi gibi bir durum almışlardır. Şüphesiz haksızlık ve küstahlığın bundan fazlası olamaz.”

bunları atatürk’ün ağzından çıkmış gibi yazamayız. ayıptır.

ama kendi de sanatın ermenilere bırakılmış olmasından şikayetçidir. bu yadsınamaz. peki neden?

sanatın, osmanlı’da din sanılan emevi kültürü nedeniyle özellikle emevilere bırakıldığını dile getirir. hatta, kanuni’nin askerlerinden birinin saraçlık sanatını haiz olduğunu görünce son derece üzüldüğünü anlatır.ermeniler sanatı, yani bu “pis işi” yapanlardır osmanlı döneminde.

fakat, horasan bağlantısı bilinçli bir biçimde kesilmiş türk halkının neler yitirdiğini herkes, külahını önüne koyup düşünmeli. atatürk’ün tesis etmeye çalıştığı bu ruh ve islam’ın hakiki biçimidir. yavuz’dan beri anadolu’yu istila eden arap kültürünün al aşağı edilmesidir.

sanat çok önemli olduğu için can damarınızdır, milleti varlık sebebini sanatla pekiştirir ve bu vatan sizindir ermenilere terk etmeyiniz diyor. bu konuşma bile ne kadar riskli! klavye kahramanlarının vicdanı da yok.

arkadaş, işbirlikçi kürt-ermeni ve batılı devletlerin desteği tehlikesi yok, bizzat işgal etmişler. bırakın biraz da hakkını vererek konuşsunlar. atatürk’ün ermeni dedikleri işbirlikçiler diğerleri onun ulus tanımında zaten.

hırant dink her zaman atatürk’e sahip çıkmıştır.

türkiye ulusu diyen bir adamı yanlış anlamaktan, kasıtlı bir biçimde çarpıtmaktan telef oldular.

aynı konuşmada şunu da söylüyor, bazılarını acıtıyor bu cümleler ve halen de böyle:

“Babalarımız, babalarımızın babaları sanatla, millete hayat ve mutluluk verecek alanlarla lüzumu kadar uğraştırılmamış, kendi evlerini ve kendi işlerini bırakmışlar; yabancıların bekçiliğini yapmışlar. Halbuki bizi yok etmek isteyenler, sanatın her şubesinde ilerlemişlerdir. Bugünkü tezgâhla Amerika ve Avrupa’ya karşı mücadelenin payı yenilgidir…

Kendi derecemizi bilelim. İnsaflı olalım. Neyi öğrenmek gerekliyse onu öğrenelim. Bize din de Allah da bunu emrediyor.” … ” Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz…milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din elbisesi altındaki küfür ve lânetlikten gelmiştir.”

 

Sep 18, 2019

sanat can damarı. dünyada sanat kaldı mı? gibi bir tartışma bugün için çok gerekli. burjuvanın sanatı desteklemesi önemlidir. italyan’ın en zengin aileleri, rönesansın tetikleyicilerindendir çünkü sanatın hamileriydiler.

şeklen müslüman allah’ın 99 isminden en az birini inkârda.

“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.” diyen adam özel adam, boşuna vurulmadık.

 

Aug 31, 2019

Bilgisi denli hâli de sağlam dostlarla, bakışlarına yaslanabildiğiniz güzel insanlarla tadım, tam bir şölendir. Yoksa, yalnız olmalı; tercihen, sessiz kalma hakkınızı gözeten bir müzik eşliğinde.

 

Aug 22, 2019

mimar sinan’dan söz ediyoruz. adamın eserleri ortada! tinsellik daha nasıl bir doruğa çıkabilir?

 

Aug 12, 2019

popüler şarkılarımız dinletilir. Alman mimar bir türlü ikna olmaz ve “bu değil, bu da olamaz” diye tutturur. En sonunda, Dede Efendi ve Itrî dinletildiğinde mutmain olur ve “işte bu!” der. Tinselliğin mimaride ulaştığı zirvenin, müzikte karşılığının olması gerektiğini bilir.

 

Jul 27, 2019

mimarlıktan anlamadığım için mimara giderim. bu önemli bir ayrım. oysa hepimiz “düşünebildiğimize” inanıyoruz. kişi, kendinden yüksek düşünceyi tanıyabilmeli. tanıyınca çoğunlukla psişeler devreye giriyor ne yazık ki! çocukluk döneminden kodlar vs.

 

Jul 20, 2019

Oğlum, alanında, dünyanın en iyi 2. okulundan mezun oldu. Şu fotoğraftaki yüzlerce gençten biri.

Fakülte mezuniyet töreninde, hocaların salona girişini, çocuklarımızla birlikte, ayağa kalkarak, saygıyla selamlıyoruz.

Yüzbinlerce genç, işsizliğe, çok çetin bir iş hayatına mezun oldu dünyanın dörtbiryanında. Sevinçleri buruk ve temkinli gariplerin. Yükleri ağır.

İktidar yanlısı sanat olmaz. Sanatçı eleştirel olur. Sanat yoksa hakikaten can damarı kesiktir toplumun. Bireyin de öyle… Sanat anlayışı derin kişiler, can üflerler bu nefesi hissedenlere.

Sorun o ki, en iyi sanat okulları bile, artık bilmiyor sanatın ne olduğunu.

Bir toplumda ilk başkaldırı sanatçılardan gelir. İşlerin kötüye gittiği uyarısını, toplum tini, sanatçının sezgisine verir.

Ucuz ve aceleci ürünler toplumsal ve bireysel eleştiri olarak ortaya konuluyor.

İşte bu gençler, en iyisinde bile sanat eleştirisinin yapılmadığı yapılamadığı okullardan mezun oluyorlar. Dünyacak boğulduğumuzu hissetmemiz boşa değil, damarımız kesik.

 

Jul 20, 2019

RT Yorum – Pozitivist düşünce parçalı çıkarımlara itiyor. Devrim bireyden başlar. Her birey devrimciyi ve iktidarı içinde taşır: dengesi zordur. Sanat, hayal, tahayyül, vehim; fantazi, imgelem vb kavramları doldurmalı.

Vehimden beslenen bir yönümüz var ama çocuklara Fehim adını veririz.

ORİJİNAL –  Tarık Tuğrul @benbuyum86

Sanatçı, kategorik olarak ne muhalif ne de taraftır. Sanatçı hiçbir sıfatı kabul etmeyen kişidir. Kabul ediyorsa şayet orada sanat değil; ideolojik hesaplaşmaya hizmet eden siyasi şubenin bir üyesi vardır.

 

Jul 20, 2019

RT Yorum – Sorun, sanatın imgelem alanının üretimi olduğunun unutulması durumunda, düşünce ile karşılaştırılmasında. Sanat deneyimlendiği anda sağ beyindedir. Sol beyin aracılığı ile anlatılır/aktarılır. Her türlü muhalefetin önündedir zira sanatçının kendi bilincine bile önseldir.

ORİJİNAL – Murat Önderman @muratonderman

Değil iktidar yanlısı olmayan, muhalif birinin bile iktidara (hadi onu özneleştirelim) dair olumsuz yargılarının bulunması eleştirel düşündüğünün karinesi değildir. Tarih bağnaz ve kapalı zihinli muhaliflerle dolu.

 

Jul 12, 2019

duygusal rapora eleştiriye, duygusal eleştiri! gazeteciler, gazetecilik yaparlar ve bu anlamda dokunulmaz olmalıdırlar. az örnek ile anlaşılabilir olduğumu düşündüm. en sağlamlarından bbc bile yansız olmayan yayın yapmıştır. bu konuda aldığı eleştirilerden kitap olur.

SETA’yi size verseler, aynı propagandayı akademik bir görünümde yapabileceginize ikna ettiniz beni.

siz onları eleştirecekseniz, en az onlar kadar bilimsel olacaksınız. abes iftiralarla çıkmayacaksınız karşılarına bilimsel rapor diye. gazetecileri hedef göstermek de nedir? kurumları sağlam irdeleyeceksiniz.  tarihlerinde ilk kez biraraya geldiler!

bunu nasıl atlayalım?

bu konuda sağlam bir rapor hazırlayacak nitelikte kişiler/akademisyenler yok ülkemizde. seta raporu haklının hakkını vererek, haksızı eleştirerek yazılabilir. aynı propaganda gibi anlamsız bir çıkarıma nereden vardınız?

tarihle hesaplaşmadan/yüzleşmeden bu iş kolay değil. tarih okumalarını multidisipliner yapmak şart. bizde özgürlükçü olmak neredeyse “saf” olmaya varıyor. türk aydını, cahil ve ezberci. cia’nın, soyut sanatı nasıl bir araç olarak ortaya sürdüğünü okuyun örneğin.

bunu rusya’nın sanat alanındaki etkisini kırmak için örgütlediğini, o dönem cia çalışanlarından açıklayanlar oldu.

 

Jul 7, 2019

karşılaştırdığınız alanlar uyumsuz. sanatsal kullanımlar, dilin zenginleşmesi için büyük bir nimet. anlamı/kullanımı da belirli bir ölçekte geçerlidir. burada vurgu kavrama ki olay/olgu; tanıt/kanıt demekten dilimde tüy bitti. :) bilim bu sayede yapılıyor. bir ömür alıyor emek…

 

Jul 4, 2019

Olur mu hiç?! Bilim ortak akıldır. Sanat ortak ruhtur. Olgu düzeyinde, öznel fikirlerle işin içinden çıkamayız. Düşünmenin yolları farklıdır ama örneğin bir geometrik problemin ulaştığı çözüm ortaktır.

 

Jun 24, 2019

yazıma yanıtsa eğer, yazımın pek anlaşılmadığını söylemek durumundayım. olay seviyesinde ve lokalize anlayışa kısıtlı kalmış.

değil tate faaliyet alanında, tate modern’in sergilerinde bile öylesine uyduruk işler var ki! bu bir kriter olamaz. tabii eğer sanattan konuşacaksak.

 

Jun 20, 2019

şiirden anlamak, yazmaktan daha zor bence. analitik, mekanik akıllar anlayamıyor çözümleme şiirin tam karşıtı. şiir sezgide bütün olanı dile getirir.

iyi şiir sanatın doruğu. hegel, çok sevdiği hocası goethe’nin bile giderek ustalaştığından dem vurarak şöyle der: “Goethe ve Schiller’in ilk üretimleri, dehşete düşürücü olabilecek bir hamlığa, evet hatta bir kabalığa ve bir barbarlığa sahiptirler.”

bizde herkes şiir eleştirmeni!

Jun 20, 2019

kendini perspektif çalışmalarına “aşırı” kaptıran uccello’ya, karısı “haydi, artık yatağa gel” diye seslenince; onun, “perspektif ne hoş” diye yanıt verdiği söylenir.
perspektifin yeni keşfedildiği dönem çok heyecan verici, insanın burnu sızlıyor. İnsanlık nereden nereye gelmiş.

şu tabloda, yerde yatan asker uccello’un büyük başarısı olarak geçiyor sanat tarihinde. ilk kez, bir bedenin bakılan açıdan kısalması resmedilmiş. daha önce böyle bir şey hiç çizilmemiş.

yetkili olsam; din eğitimii ve felsefe eğitimi verilecek olan herkese, önce, sanat eğitimi verilmesini şart koşardım. sanatsız dindar olur mu hiç?! ya filozof?

sanatı “sana göre-bana göre”ye kadar indirgeyen, değerini öznelliğine hapseden yeni dünya ne sıkıcı!

Şu sözlerin sahibi bize 100 gömlek bol geliyor.
“Ne münasebet! Olur mu öyle şey?! Sanatçı el öpmez! Bilakis, sanatçının eli öpülür!”
“Sanatkâr, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.”
“Uygarlık doruğunun merdiveni sanattır.””Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
Çok haklıymış. Hamle, sanki, şah damara…

Jun 17, 2019

tamam, zaten o aşama için semah dedim. bizde vardı da ne oldu? şu tek sesliliğin hesabını, en azından kendimize verebilmemiz gerek. balonun, valsin bize on beden büyük olması ile hesaplaşılmıştır zaten yazıda.

Jun 17, 2019

çok sesli müziğe geçiş önemlidir. bu ülkenin tek sesliliği tesadüf değil. ıtri, dede efendi dinleyemeyen bir topluma fazla gelir tabii. bugün bile böyle…

eleştiri topluma yöneltildiğinde ben şunu sorarım: alevi semâhlarını anladık mı?

 

Jun 11, 2019

Olanaksıza yakın değil mi şu resim? Pisanello’nun. Adam bunu 1400’lü yılların başında çizmiş. Başka bir örneği var mıdır?

 

Jun 4, 2019

Merhaba. Sanatın ne olduğu çok kapsamlı bir konu. Şu ana kadar yapılan yorumlar çok sığ kaldı. Özgürlük tanımı da bundan bağımsız ele alınamaz kuşkusuz. Konuşulacak bir ortam olsa iyi olurdu, burası bu iş için yetersiz kalır gibime geliyor. Selam ve sevgilerimle.

 

May 6, 2019

Sonlu sonsuz çelişkisi üzerine yazdım bu hafta. Ölüm-ölümsüzlük gibi.

“Sonsuzluğa doğru adımlayarak kendini sonludan kurtardığını sanmak, gerçekte kaçarak kurtulmaktır. Kaçan ise henüz özgür değildir, kendisinden kaçtığı ile koşulludur.”

 

May 4, 2019

Kurtarıcı arketip, bu coğrafyada, daha uzun daha ak sakallı ve her daim erkek.

Sakal, ünvanlar gibi; ne kadar ak ne kadar uzun o kadar etkileyici.

Tasarım aşamasındaki fikirler felsefe değil oysa; kavram henüz teşrif etmemiş.

Sezgi sanata, tasarım dine, kavram felsefeye aittir.

 

Apr 28, 2019

metaforik/diyelim ki sözsüz müzik sizi ağlatacak kadar duygulandırdı: birlik duygusu. size kendi rabbiniz vahyetti. o bölgeye geri dönme çabası için ritüelik tekrar din. esinlenip resmini yaptınız sanat, yazdınız felsefe. hepsi sizde.

 

Apr 1, 2019

felsefeyi bilimi sanatı döneminden ayrı ele almak nasıl olanaklı olsun? newton muhteşem bir bilim insanı, pırıl pırıl bir zeka. ama şu anda anlayış çok daha bütünsel. fizik bugün çok farklı bir noktada, sağlam temelinde newton var. felsefe deseniz hegel’e vardı.

 

Mar 28, 2019

Schiller’in insanın estetik eğitimi üzerine mektupları vardır. Adresini paylaştığım linkte bunları MEB için çeviren bir çevirmene yapılan eleştiri metni var.

Hayranlık verici olan şey, eleştiren Şükrü Akkaya’nın Alman Dil ve Edebiyatı doçenti, çeviriyi yapan Melâhat Özgü’nün ise aynı dalda profesör olması.

Eleştiri o kadar ağır ki, doç, prof’a “sen her iki dilde de dökülüyorsun, berbatsın” anlamında “giydiriyor.”

“Bakanlığı kızdırır mıyım, hoca jürimde olur mu?” kaygıları yok.

Genetik doktoramı yaparken, Tr’de adımımı attığım her kurum, geleceğini korkuları üzerinden planlayan, sonra bu planlara uygun hareket eden, “eylemsiz” akademisyenlerle doluydu.

Eylemin ne olduğu da ayrı bir konu tabii ki.

Sanırım üniversitelerde durum daha da kötüleşti.

Hoş, artık Schiller’in zarafetinin, derinliğinin, Goethe ile olan müthiş dostluğunun titretemediği yürekler ve eller var şiir, roman yazan.

 

Feb 10, 2019

İkiniz de çok doğru tespitler yapmışsınız, katılıyorum. Bizde sanat eksikliği var. Sanat bir kültürü alttan besleyen kaynak olarak gücünü imgelemden alır. Oraya temas sanırım 0’a yakın bizde.

Sanat nihayetinde yaşamın bir sanat olduğunu ve bizim de kendimizi nadide bir sanat eseri olarak yapılandırma sorumluluğumuz olduğunu hissettirir. İnsanlar arası ilişkilerde nezaket, şehir planlama, düşünmenin sorumluluğunu alma filan.

Dediğiniz gibi philosophy of doctorate ciddi bir sorumluluk. Philosophy hakiki anlamını da düşünce tam bir yaşama sanatı. Biz henüz beden seviyesine sıkça regrese olan ergen ruhlu bir toplumuz ne yazık ki. Eudaimonia anlamında “iyi yaşam” henüz dert edilmiyor.

 

Feb 23, 2019

ahahah :) modernistten modern, islamcıdan arif çıkmaz zaten.

şaka bir yana, gerçeğin felsefede kavram, dinde tasarım, sanatta estetik sezgi olarak ifade bulmasını büyüleyici buluyorum.

 

Feb 23, 2019

Kontrol noktası olarak kullanabiliriz. Sanat ile din elele gider. Ne din var ne de sanat.

“Yükselen bir düzen içinde sanat alanına en yakın olan bilinçli yaşam alanı dindir.”

 

Jan 28, 2019

Tasarımlarla değil de kavramlarla konuşulabilir felsefede. Sanat ve din aynı kökenden kaynak alır: imaginatio. Buraları derin konular. Cahil bir bakış “hayal” der geçer. Din adı altındaki uygulamalar eleştirilmeli; yazılarımla bunu en ağır biçimde yapıyorum.

 

Jan 22, 2019

Yazar, yazarak kendi bilinci ile hesaplaşır. Bilgiyi yığma eylemi niçin (kimin için) yapılıyor? Bu önemli bir soru.

Bilen ile yapabilen arasındaki ayrım ise daha önemli. İmgelere simge giydirme çabası gibi; erek belki de tek belirleyici. Amaca uygun alet seçmek gibi.

 

Jan 16, 2019

Haklısınız.

Biz o seviyeye gelmediğimizden anlayamıyoruz diye düşünüyorum. Haklı çıkmak için canlarını vermiş derilerini yüzdürmüş olamazlar. Bu işi dorukta Hegel anlatıyor; neyi anlatıyor: din ve sanatta yaşantılananı.

Özümüzden koptuk, anlamsız beden varlığı olduk.

 

Jan 9, 2019

Tevatürden edindiğim bilgiye göre, bundan bir süre önce ülkemize gelen bir Alman mimar, Mimar Sinan’ın eserlerini inceledikten sonra “Mimarinin şahikasına imza atan bu sanatçının, içinde yetiştiği kültürün müziğini dinlemek istiyorum” deyince kendisine halk müziğimiz, sanat müziğimiz, popüler şarkılarımız dinletilir. Gelgelelim Alman mimar bir türlü ikna olmaz ve “bu değil, bu da olamaz” diye tutturur. En sonunda, Dede Efendi ve Itrî dinletildiğinde mutmain olur ve “işte bu!” der.

Tinselliğin mimaride ulaştığı zirvenin, müzikte karşılığının olması gerektiğini bilir.

Ağızlarınıza hiç yakışmayan, eylem-söylem uyumsuzluğu ile içini boşalttığınız tevhid, Allah’ın tevhidi müzikte yok mudur?

Senfoni dinlemiyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı hiç dinlememişsiniz. O mükemmel tını, orkestradaki farklı müzik aletleri farklı notalar çaldıkları, böylece çok sesli müziği icra etmek suretiyle tevhide geldikleri için çıkmıyor mu?

Çok sesliliğin yaygın olduğu ülkelerin demokrasilerinin güçlü olması bir tesadüf mü?

Sayın Başkan, istirham ediyorum, bugün bir ara Sultan V. Murad’ın bestelediği E Flat Valsi dinleyin.

Bestelediği vals, kadril, polka türünde müziğe doyduğunuzda, yine aynı sultanın bestelediği Uzzâl peşreve bir kulak verin. Gözünüzü kaçırmayın, son halife Abdülmecid’in, şehzade iken resmettiği çıplaklara bir bakın. Sanatı, rengi, farklılığı hissedin.