Son günlerde popüler bir kullanım hâline gelen “doktor düşmanlığı” kalıbı, en az iki yönüyle olanaklı değildir. Öncelikle, bir insan, hemen her türlü koşulda kendi yaşamını birinci plana koyar. Bu biricik varlığın sağlığı bozulduğunda, bir hastalık tehditi ile karşılaşıldığında ilk olarak bir hekime gereksinim duyulur. Bu türden bir kurtarıcıya neden düşman olunsun?

Bu ontolojik çelişki, kalıbın ancak duygusal bir kullanımına izin verir, mantıksal değil. Düzgün işleyen, demem o ki duygu ve olaylardan bağımsız işleyen bir mantıksal çıkarım dizgesi bu türden bir tuzağa düşmez. “Doktor düşmanlığı” kalıbındaki iki sözcük aynı anda, aynı mekanda ise burada alarm zilleri çalmalıdır.

Düşünen kişi, “doktor düşmanlığı” tanımının eksik öğeli yanını, en azından sezer: Fayda sağlayacak olandan, nefret edilmez. Nefret, olsa olsa bozulmuş, çürümüş, artık orada olmayan bir yakınlığa işaret eder; ki bu da ortada bir “süreç” var demektir. Sürece ışık tutmak, yukarıda değindiğim duygusal gölgenin, düşünce üzerindeki iktidarına bir son verir. Oysa “doktor düşmanlığı” artık Cumhuriyet düşmanlığı ile de yakıştırıldı. Hayret!

Tarihsel süreç bize hekimlerin, en saygı duyulan bir avuç meslekten birini ifâ ettiklerini; toplumun gözünde sarsılmaz bir yer edindiklerini anlatıyor. Kendi yaşamımda bile bu sürece tanıklık edebilidim. Bir yakınım ya da kendim hastalandığımda, yakınmalarımı dinleyecek bir hekimin varlığı ile nasıl da huzur bulduğumu bilirim. Popüler görüşün de aksine, meslekî hiyerarşiye inanırım. Fakat, eski hekimlerde, artık bulamadığımız için idrak ettiğimiz kapsayıcı bir yan vardı; değerini bilemedik. Tıp Bayramı gelip çattığında, eski hekimlerin övüldüğü yazı bolluğunun bir nedeni bu olabilir mi acep? O yok olan yanın yarattığı boşluğa düştük hep birlikte; kör kuyunun dibinde, birbirimizi suçluyoruz. Canım kardeşim; o kuyuyu ne ben hasta olarak ne de sen yarattın doktor olarak.

Canım doktor kardeşim, sen “sütten çıkmış ak kaşık” olabilirsin ve eminim ki öylesin. Lâkin:

• İlâç ve/veya tıbbî cihaz satan firmalardan “avanta” sağlayan meslektaşlarını görünce ne yaptın?

• Giderek yozlaşan, şirketleşen; kapitalizmin elinde hakiki değeri, poliçelerde, hastane kuyruklarında bir rakama indirgenen hasta onuru için ne yaptın?

• Bir hastanın tedavi edilmesinin, ilâçlar ile semptom baskılamak olmadığını fark etmemiş olamazsın. Bu konuda ne yaptın?

• Kongrelere gitmeyi, “tatil yapmakla” bir tutarak, masrafını üstlenen bir ilaç firmasına “evet” diyen meslektaşlarına ne gibi tepkiler verdin?

• Teşhisi ve tedavi protokolünü, anlayacağı dilde hastaya anlatmayan bir meslektaşını işittiğinde ne yaptın? Bu meslektaş, bir ay sonra, de ki bir öğle yemeğinde, hastasının, ilacını nasıl da yanlış kullandığını anlatıp şikâyet ettiğinde, ne dedin?

• Tıp fakültelerinde çalışan meslektaşların, hastaneye gelen hastaları, özel muayenehanesine yönlendirdiğinde ne yaptın?

• Çalıştığı hastaneye astronomik fiyatla cihaz almak için ona verilen yetkiyi, özel muayenehanesine bedava ya da ucuz bir cihaz kapmak için, kötüye kullanan meslektaşına ne dedin?

• Gizli ortağı olduğu laboratuvara ya da görüntüleme merkezine, sevk yazmakta bir beis görmeyen meslektaşına ne dedin?

• Bütçesi ancak, kimyasal içeriğinden dolayı, gıda denilmeye bin şahit isteyen yiyeceklere yeten yoksul halk, dehşetengiz bir kanser vaka patlamasıyla hastanelere başvurduğunda nasıl, nerede bir çığlık attın?

• Pandemi boyunca, hak ve özgürlükler acımasızca çiğnendiğinde ne yaptın?

• Oyunu, gücünü senden alan, Türk Tabipleri Birliği, vatanın bölünmez bütünlüğüne kast eden hamleler, açıklamalar yaptığında neredeydin?

Hekimin, “hasta”ya hürmeti, merhametinden anlaşılır. Seninse, kendine hürmetin kalmamış canım kardeşim.

Sen bir paket istiyorsun, eski bir paket. O eski paketin temel öğesi “hekime saygı” idi haklısın. Oysa sen; zengin olmak, rahatsız edilmemek, ünlü olmak ve omnipotan bir varlıkmışçasına itaat istiyorsun. Seni kim kınayabilir! Aramıza hoş geldin kardeş. Hoş geldin de, düşmanının kapitalizm olduğunu da artık bir anlasan. O canavarı, en iyi ihtimalle susarak, sen de büyüttün canım doktor kardeşim.

Hekimlik bir yaşam biçimi, doktorluk ise bir yaşam şeklidir ayrımına geldik. Biçim, içerik tarafından belirlenir. İşte bu biçim ve içerik uyumsuzluğunu gözlemediğimiz meslek kalmadı ki doktor kardeşim! Sen, neden bu denli şahsi alıyorsun bu çürümenin kokusunu.

Google’a “narsisist doktor” yazın, sonra “doktor narsisizmi” yazın. Şimdi bunu İngilizce deneyin. Aradaki fark ne kadar şaşırtıcı değil mi! Türkçe aramada hep bir narsisist var tedavi edilecek olan ve bu asla bir doktor değil. İngilizce aramada ise, “doktor narsisizmi”nin, konuşulan, düşünülen ve hatta doktorlar tarafından tartışılan güncel bir başlık olduğu anlaşılıyor.

Düşünmek namustur, zira etimolojik olarak namus sözcüğü Nomostur. Arapça, Eski Yunanca, Aramice, Süryanice dillerinde “yasa”, “din”, “töre” anlamında kullanılmıştır.