Dec 30, 2019

“finlandiya’nın 3 bakanı ve başbakanı” başlıklı bu fotoğrafın görüldüğü ilk saniyede, yarıdan epey fazlamızın iç sesi “abi ne güzel hatunlar”dan “oha! en tepede blok kadın cephesi” aşamasına gelince medeni olduk demektir.

not: oha ve abi zorunlu değil. :)

 

Dec 26, 2019

dişil, erili belirliyor.

kadın ve erkek bağlamında: kadın, erkek tarafından belirleniyor. bu kapsamlı bir konu tabii. kavramsal.

 

Dec 19, 2019

hoparlörlü balıkçıyla acayip sakin 1 diyalog yaşadım:

yasak

biliyorum

genç görünce ümitlenmiştim

neden?

belki bilmiyorsundur diye

abla, her şey çok mu normal?

şikayet ederim

ama ekmeğim?

ama yasak?

seni öldürsem kadın cinayeti olur, ben suçlu sayılırım di mi abla?

Evet

 

Dec 14, 2019

RT Yorum – dikkat çektiğim konuyla ilgisi yok. neden bu kadar eminiz?

“fuck”ın ingilizcede nasıl kullanıldığı atlanılıyor. bizdeki gibi değil karşılığı.

erkek kadına: “beni ‘fuck’tın ve artık görüşmek istemiyorsun, kullanıp attın” diyebiliyor.

bir “fuckk!” “hay allah!” ünlemi olabiliyor.

homofobik kullanımdan, cinsiyetçi, aşağılayıcı kullanımdan elbette söz etmeliyiz. dil ve eylem ilişkisi çalışılmalı. hiç tahmin etmediğimiz farkındalıklar yaratabiliyor.

önyargılarımız ketliyor düşünmemizi.

ORİJİNAL – haticesareamacokiyibiinsan @hsvstheodds

Teoriye göre dil-toplum mühendisliği yapmak ne kadar doğru peki?

MacKinnon’un “men fucks women,subject verb object”ifadesiyle heteroseksuel iliskiyi de tartismak gerekir o halde.Kız isteme bu bağlamda yeterince “sembolikleşmiş” mi, bence asıl mesela o.

 

Dec 14, 2019

RT Yorum –  gelenekte ve felsefenin geldiği dorukta kadına yüklenen “tanrısal” çok derin bir konu.

sorun, fevkalade erilleşen uygulamanın, kimin-kimlerin ekmeğine yağ sürdüğü. sorunun kendinden daha çok “sahteleşen” artık yalan olmuş uygulamalara kafa yormalı.

çünkü, o mecliste aranılan rızanın yüceliğini, evliliğinde özbilinçli ve özgür bir özne olarak, bir ömür boyu sürdürmen bekleniyor.

bu kadim olanın tırtıklanmasıyla aşılacak bir sorun değil.

bizde klasik olanla modernitenin özünlü ilişkisi anlaşılmıyor pek.

ORİJİNAL  – DarkAngel MicrobeHouse with garden @DarkAng80871722

Sormayın, her şey kadınlarda başlayıp yine biz kadınlarda bitiyor. Daha sarf ettikleri kelimelerin anlamını idrak edemeyen kadınlarımız var maalesef. Alınmak,verilmek,bakılmak,beslenmek …daha neler neler.

 

Dec 14, 2019

RT Yorum – geleneğin sıyrılıp atılmasına karşıyım.

 

lakin, artık düşünmek gerekmez mi? tavuk gibi öldürülüyor kadınlar, toplumun cinsellik anlayışı hastalıklı. dilimizi bile temizleyemiyor olmamız ürkütücü bir eksiklik değil mi?

ekmeğini kazanan, kocasını seçen kadın kendini neden istetir?

ORİJİNAL – haticesareamacokiyibiinsan @hsvstheodds

Yani hocam şu anda çoğunlukla gelenek yerini bulsun diye yapılan bir eylem. Bu şekilde ifade ediliyor olması kadınların istediği kişiyle evlenmek istemesine engel olmayacağı gibi bunu kullanmamak da tam tersini sağlamaz.Dildeki anlamından ötürü böyle naif adetleri kaybetmeyelim.

 

Dec 14, 2019

RT Yorum – “anlam kayması” çok da masum değil, bence de.

böyle yaygın olması, evlenecek kızın, ne diyelim “toplumsal kodları” “bilinçaltı” ile uyumlu bir, seri kurallara uyma “frenzi”sine girmesiyle son buluyor.

ilk evliliğinde bunu reddeden az kadın var.

“tuz” ister gibi istiyorlar.

ORİJİNAL – Rana Pamir @RanaPamir

Kiz alip- vermek kizin veya ailenin rizasini almak anlamiyla değerlendirilebilir ama esitlik söylemiyle yasayip kina gecesinden düğüne kadar abartili her tür  gosterisin kadinin etrafında dönmesine kadinlarin hic itirazi olmuyor.

 

Dec 13, 2019

neden kendinizi istetiyorsunuz?

dille savaşalım, farkındalık yaratalım diye “aman, kız almak demeyin” derken, bununla nasıl baş edeceğiz?

isteniliyor sonra veriliyorsunuz! toplumun kadından beklentisinin, eylemde taçlandırılması değil mi isteme törenleri?

neden rızanız var?

 

Dec 10, 2019

Nicholas Steno, yumurtalıklarımıza, “yumurtalık” (ovary) adını verinceye kadar, onlara “dişi testisi” deniliyormuş! :)

 

Dec 7, 2019

“Esir özgürleşse de kadın olduğu yerde kalabilir ama kadının özgürleşmesi ve esirin yerinde kalması diye bir şey düşünülemez.”

  1. Grimke

 

Dec 5, 2019

soliptik, insanla temassız, bencil ve hırçın yaşamlarımız var. özümüzden kopuğuz.

misafiri, komşusunu, mesai arkadaşını kısacası insanı sevmeyen özneler olarak son derece insancıl tivitler atıyoruz.

bunu yaparken bolca ağlıyoruz; duygudaş olmayanı hemen hor görüyoruz. “taymdan psişemiz akıyor” dediğim durum bu. köşe yazıları bile bu mızmız akıntıdan muzdarip.

aynı fikirde olmayan kişileri atomlarına ayıracak denli vegan, vejetaryen ve hayvan hakları savunucusuyuz.

özsaygımız yok. travmatik düzeyde umutsuzuz.

boşinançla hakikatin derin köklerini karıştırdık. olmayan bir dine inanıyor ya da olmayan bir dine saldırıyoruz. akıl tutulması yaşıyoruz.

kadın, erkek, eril baltalarımızla dolaşıyoruz.

zihnimizin ham rotasyonunu düşünmek sanıyoruz.

kibirli, çok çok kibirliyiz. anlayamadığımız şeyi yadsıyoruz; felsefe gibi örneğin.

giderek gömüldüğümüz bataklıktan nasıl çıkacağımızı düşünmeliyiz.

felsefesiz bir çıkış göremiyorum. felsefe benim yerime düşünülmesine izin vermemektir. namustur.

saldırı altında olan şeylere bakalım:

kadın/sezgi > eylemi: din ve sanat.

felsefe         > eylemi: düşünmek.

önemsenmeyen ne var? bilim > eylemi: nedenselliğin, ilişkilendirmenin taçlanması.

bu iktidarın dinle ilgisi yok, uyanalım. öyle bir din yok; boşluğa saldırmayın.

dişil yanımıza olan vefasızlığımız, toplumda kadına şiddet olarak yansıyor. dişil yanımız çok zayıf. her erkeğin dişil yanı vardır. X kromozomunuz bile var.

kadın erkek fazlasıyla eril tutumlar içindeyiz. anlama, hoşgörme, kapsayıcı olma, hata kabul etme çabası neredeyse yok.

itkisel, dışlaşmak zorunda olan, huzursuz eril yanımız; kadim, bütünsel, şimdiden merkezinde olan dişil yanımıza üstün gelip duruyor. sevgi hissedemiyoruz. fenotip üzerinden çekişen kısır bir anlayış içerisindeyiz.

“aramızdakinin, insanlığın çekirdeğine ait olan bir veçhesi olarak ele alındığının farkına varacak olursak, felsefe ve inancın da aslında ayrılmaz olduklarını keşfedeceğiz…

…o halde bizden istenen, insan gelişiminin yeni bir aşamasına, sanatın, felsefenin ve dinin, batılılar olarak bildiğimizden farklı, başka bir anlamla donatıldığı ve farklı bir şekilde uygulandığı yeni bir çağa adım atmamızdır” diyor luce irigaray.

 

Nov 20, 2019

sansürlenen yazımda önemli bir şey söyledim. dedim ki: isa “hiç günahı olmayan kişi fahişeye ilk taşı atsın” dese hepimiz kadını taşlarız, kadınla fahişelik yapmış olsak bile! orijinal hikayede ise herkes elindeki taşı yere atıp başı önünde evine döner. nerede bizde o dürüstlük.

 

Nov 13, 2019

“İlk Müslümanlar olan kadın ve erkekler, ibâdetlere ve ilâhi sohbetlere birlikte katılırlar; kadınlar sabah namazını Hz. Muhammed ile birlikte kıldıktan sonra örtülerine sarınarak evlerine giderlerdi.

Hz Muhammed kadınların mescide gitmesine engel olunmamasını emreder hatta gece namazı için bile kadınlara izin verilmesini söylerdi.Hz Ömer dönemine kadar, Mescidi Nebevi’nin kapısında, kadınlarla erkeklerin, aynı kabın içine ellerini sokarak bir arada abdest aldıkları aktarılır.

Hatta, Hz Muhammed, Ümmü Varaka’ya imamlık görevi vermiştir. Hem erkeklere hem de kadınlara namaz kıldıran Varaka, bu görevi Hz. Ömer dönemine kadar sürdürür.”

İbrahim Bahadır’ın, “Alevî ve Sünnî Tekkelerinde Kadın Dervişler” adlı kitabından alıntı.

On sekizinci yüzyıla gelindiğinde durum giderek kadınların aleyhine bozulmuştur. Ortodoks Sünni anlayışa doğru yönelim sonucunda, tarikatlarda kadın, tekkenin ayrı bir yerine taşınacaktır.

Artık, edep erkânı içinde şu şartları bulunduran tekkeler vardır:

  1. Kadınlar kocalarının tarikatına girerler.
  2. Kadınlar erkeklerle beraber zikir yapamazlar.
  3. Kendi aralarında zikir için mürşidin izni gerekir.
  4. Mürideler şeyhin elini öpemezler.
  5. Kadından hâlife olmaz.

 

Nov 3, 2019

RT Yorum – anket sonucu kesinleşti. yakalanmamak önemli :)

Murat Bey nefis bir analiz yapmış, hem okumanızı hem de hesabını takip etmenizi öneririm.

bu mecrada erkek egosunun da üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum.

bir kadının kendinden iyi düşünme olasılığı neredeyse arketipal bir tetikleyici olabiliyor. özellikle, kadın, abullabut yorumcuyu umursamadığında. en naziğinden kendini beğenmişlikle yaftalanıyor.

bana “ermeni garısıı” diyen de çıkmıştı :)

ORİJİNAL – Murat Önderman @muratonderman

En çok kabul gören şıkkı da değerlendirdiğimde benim ulaştığım sonuç, bu durumun sosyal normların içselleştirilmediğine işaret ettiği. Sosyal kontrolün bireysel öznelik dolayımıyla icra edilmediğine işaret ediyor da denebilir: Önemli olan yanlış yapmak değil, yakalanmamak. twitter.com/gulguntp/statu…

 

Oct 23, 2019

Anne olmak ne kadar burun direği sızlatıcı bir duygu. Gözüne, kulağına ilişen her gencin ölüm haberinde istisnasız anneciğini düşünmek, sonra karnına yediğin yumruk.

“Annelere din teklif edilmez” diye bir laf vardır. Çok doğru. Nesine edeceksin arkadaş!

Daha kapsayıcı ne olabilir? Parası yoktur yemek yiyememiştir, mutsuzdur dünyayı durdurup halletmek istersin.

İnanılması güç bir olay. Senin hücren, içinde büyüyor, doğuyor. Yetişkin olup karşına geçiyor.

Anne olduktan sonra, özellikle endişe kısmının ancak mezarda sonlanacak bir hastalık olduğunu hissettiğimde çok üzülmüş, bu duygunun bir yansıtma mekanizması olduğunu anlayıp duygu ve düşüncelerime çeki düzen verme çabasına girmiştim. Anne olmak kendini tanımak için bir hediye.

Çocuğunu objektif değerlendirebilen anne az. Bundan, yalnızca kıyasıya eleştirebilen anlamı çıkarılıyor.

Rahim sahibi olmakla, rahmetle ilişkilenen bu olgunun tekamül etmeyen nefslerde şeytani bir yan alabildiğini de gözlemledim.

Diğer çocuklarla rekabet söz konusu olduğunda ortaya çıkabilen yakışıksız bir yan: Hep onların çocukları haklıdır. Diğer çocuğu çiğ çiğ yer, hele bir dokun bebesine. Öğretmenlerin korkulu rüyası.

Bu tür kadınlar koşulsuz sevgi görmemiş kadınlar oluyorlar.

Çocuklarının olumsuz özelliklerinin ortaya çıkması sanki onları daha az sevilebilir yapacakmışçasına. Bunun tek nedeni budur diyemeyiz elbette.

Şu videodaki durumdayız ama kontrollü olmayı öğreniyoruz işte :))

https://youtu.be/UD0dQ_cjzxM

Son derece duygusal pek de sevdiğim bir uygulamam vardır. Burada da zaman zaman uyguluyorum.

Kendimi giderek sevimsizleşen bir diyalog içinde bulduğumda olay tırmanıyorsa, konuşmanın dışına çekilip karşımdakine onun annesinin gözüyle bakıyorum. Yetişkin bedenlerin arkasında küçük çocuklarız. Pek kırılganız.

Birbirimize merhamet etmeye muhtacız. İnsanız biz sevmeye mahkumuz. “Seni milyon kişi sevse yine de yetmeyecektir. Sevgi bir edimdir senden sirayet etmedikçe hakikati yoktur” demişti bir büyüğüm. “Sen sevmene bak boşver diğerlerini, onların kalplerinin tartıcısı olma” demişti.

Annelik bunun dünyadaki göstergesi. Ne yaparsa yapsın kim olursa olsun seversin kuzunu.

 

Oct 15, 2019

Şurada anlaşılmayan ne olabilir: Kadın yetişkindir, evde yasak çocuğa uygulanır.

Eğer, erkek karısına yasak koyamaz. Kadın da erkeğe. Onlar konuşurak uzlaşırlar.

 

Oct 15, 2019

Kızını anladık da eşine yasaklamak da neyin nesi? Karısı 5 yaşında mı?

Aldığı beğeni sayısına bakın! Bir kişi de itiraz etseydi. twitter.com/drahmetrasim/s…

RT – Şu tivit insan olanı nasıl rahatsız edebilir? Yetişkinler oturur konuşur “karar alırlar” çocuklara yasak konulabilir. Bir çocuk kendi için iyi olanın ayrımına henüz varamaz. Anne, bir yetişkindir.

Demokrasinin uygulamada çökmesine şaşmamak gerek.

 

Oct 14, 2019

çok haklısınız. ben kadın olmasam döverlerdi. kolluklarıyla şapşap yüzen çocukların olduğu bir metre suda balık avlamanın aptallığına hiç girmezdim o nedenle :)

 

Oct 13, 2019

Çocukla iletişimde endişenin psişik yansıması bir sorun. :) Ben bununla da uğraştım epey. Normalin dışına düşen tepkilerin takibi de önemli. O anlamda anne olmak beni dönüştürdü.

 

Oct 13, 2019

anneler bebekleri kucaklarında arkaya otururlar. neredeyse sözsüz hukuktur bu. merak edip sordum neden koltuk almadıklarını. yanıt hep aynıydı “ben sıkı sıkı tutuyorum.”

geçen hafta taksiciye arkadaki kemer kilitlerinin koltuğun altında kaldığını, bağlayamadığımı söyledim.

“abla, merak etme bir şey olmaz” dedi. çünkü o iyi bir sürücü!

sahil güvenlik, yolcu güvenliği, trafikte emniyet, ortak kullanım alanlarında kuralların uygulanması öznel vıcık vıcık bir algıyla perdeli hep. uzmanlar çalışmış, karar verilmiş, yasa çıkarılmış bunun bir önemi yok.

sağladığını düşündüğü güvenliğin, benim için de uygun olmaması, ciddi bir egonun incinmesi vakasına dönebiliyor. sorunlu bir ataerkil tavır bu. sınırlandırılmayı her dem reddeden, yasaya uymayı bile bir tür dizginlenme olarak gören hayvani bir içgüdü adeta.

şehirde uygarca, iyi bir yaşam sürmemiz şimdilik olanaklı görünmüyor. benim asıl üzücü bulduğum mangalda kül bırakmayanların da mutlaka bile isteye yasayı çiğnediği. alkol aldığı için araba kullanmayan kaç kişi var? onlardan da hep  aynı yanıtı aldım: “bir şey olmaz.”

kişi bunu kendi için uygun görebilir ama trafiğe çıkmak uygarlığın keskin ölçüm alanına girmek demektir.

kuralların ihlali eğitimde başlıyor. hatta, iddialı, pahalı, uyguladığı eğitimi şaşaalı özel okullarda bile aynı. yasanın kişiye göre eğilip bükülmesini kafaya takarsanız

“sorunlu ebeveyn” olmanız kaçınılmaz. talep ettiğiniz şey anlaşılmıyor.uzun yıllar, hiç ödev verilmemesinin, verilen ödevin kontrol edilmemesinden daha iyi bir uygulama olduğunu anlatamamıştım. reklamlarında bol bol kullanılan olimpik yüzme havuzunda, öğrencilerin bone giymeleri istenirken hocaların bonesiz yüzme hakkının olamayacağı vs. basit konular gibi, oysa çok önemli. makul isteğinde direten, diretirken zarafeti elden bırakmayan kişilere ihtiyaç var. boşvercilik bizde kemikleşmiş bir problem. bugün bir doçent arkadaşım girdiği bir doktora jürisinde, konunun yüksek lisans seviyesinde olmasına rağmen yalnızca kendinin buna itiraz ettiğini söyledi. sonra ilave etti: “artık çağırmazlar diyordum ama yine çağırdılar jüriye” sonra onunla, çağrılmasının normal olduğunu irdeledik. çünkü yanlış olduğunu düşündüğü halde doktoraya onay vermişti. elbette çağırırlar. neden olmasın?

bu devirde dışarıdaki uygulamaları ile dört duvar arasındaki uygulamaları aynı olan ebeveyn bulmak zor. çocuğa istikrarlı bir duruşu öğretmek, dürüstülüğün öneminin özsel olduğu bir eğitimi benimsemek zor.

bunu yapmaya karar verdiyseniz, hem toplumu alıyorsunuz karşınıza hem de çocuğunuzu. çünkü çocuk sık sık “biz deli miyiz?” ayarında soru soruyor.:) “ama başka kimsenin umrunda değil anne!” “bizden başka şunu bunu yapan çocuk yok anne” sıramı savdığım için mutluyum.

sonuçtan da pek memnunum. küçük çocuklu aileler pes etmeyin nolur, çok zor ve çoook uzun bir süreç ama ülkenin belki de en önemli en acil halledilmesi gereken sorunu bu. önemli bir iş çocuk yetiştirmek.

 

Oct 4, 2019

bu devirde bilgi daha da önemli hale geldi. varlığını bilgi üzerine kuranların regrese oldukları alanı hızla anlamak polemikten uzaklaşmayı getiriyor.

dışa açılması zorunlu eril yönelim için bilgi hayati önemde. bilgili kadını bilgeliğe iten içsel bir dinamik bu.

 

Oct 3, 2019

Sağlıklı bir erkek olarak bakıyorsunuz küçümsemiyorsunuz. Azınlıksınız. Sorunu ısrarla farkındalık öncesi-sonrası; eylem-düşünce boyutuna çekiyorum.Erkek kadını küçümsüyor bu devirde bu kabul edilemez. Oysa Aristoteles de küçümsüyordu. Evrimsel bakışla da kabul edilemez diyorum.

 

Oct 3, 2019

Ezilen, sömürülen, şiddete uğrayan kadın için problemin evden başladığına işaret ederek aksine toplumsal sorundan söz ediyorum. Yukarıda da yazdım “herkes kendi işini yapsın” demediğimi. ağır modern gözlük o olur.

aksine, erkek vicdani farkındalıkla kendini bir tarih akışı içinde de kavramalı diyorum. hiç yaşamadığım bir sorunun taşıyıcısı olabiliyorsam bu tavir hem toplumsal hem de tarihsel kavrayıştan kaynaklanır.

 

Oct 3, 2019

çocuk gelişim evrelerinde her iki cinsten bu becerilerin belirli bir yaş döneminde kazanılması beklenir. oğluna tabak kaldırtan anaokulu öğr ile tartışan baba boldur. ihtiyacı olduğu halde hesap açamayan kadın ayrı bir sorundur. öğretildiği halde yapamıyorsa psişik bir sorundur.

 

Oct 3, 2019

“kalk bana su ver” emri, muhattabının kimliği ve cinsiyetinden bağımsız olarak eylem alanında henüz tesis etmemiş vicdan eksikliğini gösterirken, kadının yaptığı işin kendinin yapmadığı iş olduğunu farketmemek ise düşünsel alanda vicdani eksikliği gösterir.

 

Oct 3, 2019

RT Yorum – Bu durumda, şartları eşit olduğu halde “kültürel koşullanma” nedeniyle kadın ve erkeğin “yapma-yapmama” görevlerine karşılıklı dağıldığını söyleyebiliriz. Dışsal sessizlik.

Yerme kişinin kendini yermesi olarak başlamalı: Vicdan.

O halde çıkan ses ezilen kadına üzülen kadının vicdanının sesi. Yermeyi akleden (kadın ya da erkek) sorunu çözmeye yelteniyor zaten. Eril şiddet vicdan yokluğunun, kendine yönelmemenin dürtüsel ortaya konulması değil midir?

ORİJİNAL – Murat Önderman @muratonderman

Sorun var tabii.

Ama Tr gibi bir yerde nadir olmayarak günde 12 saat çalışan, (üstelik kökensel ailesinde de rol ayrılığına göre yetiştirilmiş) tipik bir erkeğin de çalışan kadından evde beklenmemesi gerektiği belirtilen sorumluluğu yerine getirmiyor diye yerilmemesi gerekmez mi?

 

Oct 3, 2019

RT Yorum – Temizlik, yemek, ütü, çocuk bakımı, alışveriş sorumluluğunu üstlenen bir kişinin “çalışmayan” etiketi sorunlu. Özlem Hanım özelinde değil vurgum; bu hatayı hepimiz yapıyoruz.

Bu sayılanları layıkıyla yapan bir kişi tam zamanlı işçidir, devlet güvencesi altına alınmalıdır.

Öyle bir işçi ki hafta sonu tatili yok. Dolayısı ile evde lojistikten çocukların ruhsal sorunlarına kadar sorumlu olan bu kişiden, akşam evine gelen erkeğin hizmet beklemesi haksızlıktır.

Evinde çalışan kadının bu sorumluluklarını onurlu bir biçimde, hakkını vererek uygulaması kişilikle de ilgili. Ev önemli bir mekan ve bu kültürün kurulumu küçümsenmemeli, azımsanmamalı.

Erkek en rahat ettiği mekanı, huzur bulduğu kolları küçümseyerek gerçekte “kendiyle” iletişiminin sorunlu olduğunu ortaya koyar. Özsaygısı yoktur ve bu temel problemdir.

Uzun yıllara yayılan deneyim ve gözlemlerime dayanarak erkeklerin ürettikleri pislikleri bile toplamaktan aciz olduklarını, ciddi bir özsaygı sorunu yaşadıklarını söyleyebilirim.

Böyle bir evde yetişmedim, benim evim de böyle değil. Ancak, temas ettiğim yüzlerce usta, kalfa, çırak vb’nin yaptıkları iş sonucu oluşan pisliği toplamaktan bile aciz olduklarını gördüm. Profesyonel alanda dahi pisliğin temizlenmesini “kadın” işi olarak görüyorlar.

Maaşlı çalışan kadından evin de sorumluluğunu üstlenmesini beklemek için ruhsal açıdan dengesizliğe varan bir sorunun olması gerek. “Karıma yardım ediyorum” bile sorunlu bir cümledir. Görevin ana üstlenicisinin kadın olduğunu gösterir.

Yazıp duruyorum, kızıp duruyorlar: Özü sömürüye başkaldırı olan sol, evde karısını sömüren adamla pek ileri gidemedi.

ORİJİNAL – Özlem Kayım Yıldız @ozlemyildiz1881

Örneğin, gece nöbetinden gelen hemşire, doktor, polis vs bir anneden sabah kahvaltısı hazırlamasını beklemek abesle iştigal. Çalışmayan bir anne ev işlerini üstlenebilir ama çalışan annelerden tüm ev işlerini üstlenmesini beklemek çok büyük haksızlık.

 

Oct 2, 2019

Benzer iki tutum.

İsveç’teki uygulama daha acımasız. Yasaklanan kitaplar potansiyelin inhibisyonu iken, İsveç örneği kadim olanın kastre edilmesidir. İnsan, kendini tarihsel boyutuyla kavrayabilen tek canlıdır.

Kadının tarihsel konumuyla böyle mücadele edilmez.

 

Oct 2, 2019

RT Yorum – Sadece bizim değil, dünyanın felsefeye acil ihtiyacı var.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği böyle sağlanmaz. Feminist hareket böyle sığ sularda yüzmemeli.

Eleştirilen, mücadele edilen eril tutuma katkı vermektir bu uygulama. Pazartesi günü bunu yazdım.

Klasik nedir, modern nedir?

ORİJİNAL – Ebru Nihan @E_N_Celkan

İsveç Cinsiyet Eşitliği için Klasik Antik ve Orta Çağ konularını müfredattan çıkarıyor. Kaldırılan derslerin yerine cinsiyet rolleri, göçmenlik, çevre, iklim, demokratik değerler ve eleştirel teori gibi dersler müfredata giriyor.

https://listelist.com/isvec-cinsiyet-esitligi-mufredat/

 

Sep 30, 2019

Buradan çıkış kadın dayanışması ile olabilir. Dünya için de çıkış yolu, kadın dayanışmasıdır. İtkisel, dışlaşmak zorunda olan, huzursuz eril yanımız; kadim, bütünsel, şimdiden merkezinde olan dişil yanımıza üstün gelmemelidir. Bunun adı sevgidir.

Fenotip üzerinden çekişen kısır bir feminist anlayıştan ziyade, ne ile savaştığımızı bilerek ilerlemeliyiz. İçeriğini bilmediğimiz ya da büyük olasılıkla yanlış bildiğimiz bir şeyle nasıl savaşabiliriz?

 

Sep 30, 2019

RT Yorum – bu yaygın bir inanç. araçsallaştırıldığında ortaya çıkan sonuçtan konuşmak olgu yerine olaydan söz etmektir.

oysa din dişil yanımızla iletişim sağlar. bunu başaramayanın dini olur mu? islam coğrafyasında “kadın” sözcüğünün öcüleştirilmesi tesadüf değil; dişil yan onu utandırır.

ORİJİNAL –  Avni Erbey @AvniErbey

Sanırım paradox şu noktada, dünya genelinde dinin egemenliği kadını küçümseyen, ötekileştiren, aşağılayan, cadılaştıran, sahiplenecek varlık veya eşyaya kadar indirgeyen bir anlayışa dönüşmüşken; kendi mesihi, peygamberini dinlemezken, bu yoldan bir aydınlanma ummak gibi.

 

Sep 24, 2019

Yine Luce İrigaray’den bir alıntı, tokat desem daha doğru.

“Kadının yokluğunda erkeklerin hepsi aynı şeylerden bahseder, gün ışığında anlaşılabilecek ortak bir zeminde argümanlar sunar. Çok gürültü yaparlar ve yalnızca ağızdan kulağa aktarılan kelimeler kadına gönderme yapar.

Fakat genelde hürmetsiz ve selamsızdırlar ona karşı… Bu özel konuşmalar bir yana, hepsi bir aradadır, tüm erkekler, genel talimat üzerine bilgi alışverişinde bulunurlar. Kullandıkları kelime ya da formüller çoktan kodlanmıştır.

Olan biten her şeye uygun düştüğü varsayımıyla isim ya da cümleleri tekrar ederler. Her biri, diğerini çok az fark olan modaliteler altında “bunun çoktan vuku bulduğunda” “Aynı şeyin tekrarlandığına” kendilerinin bunları teşhis edip tutarlı şekilde tespit ettiklerine, onları doğru bir şekilde adlandırdıkları için bu hususta söylediklerinin doğru olduğuna inandırır.

Bu kentsel, bu oluşsuz ve tekrarlayan huzursuzlukta erkekler bir araya gelip kadından ya da tanrıçadan ve tanrılardan uzakta kendilerini erkek yaparlar.

Kendilerini kadından ya da tanrıçadan ayırdıkları an aynı zamanda tanrılardan da uzaklaştıkları andır. Onlar erkek olmak ve oğullarına erkek olmayı öğretmek isterler. Bu, oluş için kullandıkları araçlardan bir tanesi erkekler arası söylemdir.

… akıl yürütmeye yatkınlık ötekini dinlemenin şevki ve güveni ile artar. Erkekler, aralarında sohbet ederek bunu yapabilme yetkinliği kazandıklarını kendilerine kanıtlarlar. Erkek kamusal alanın efendisi haline gelir. Kadınlar evde, Tanrılar da tapınaktadır.

Bir yandan doğa diğer yandan kutsallık, kalbin ve hafızanın bekçisidir. Erkek de, ikisi arasında yeni bir dünya yaratır: Batı.”

 

Sep 19, 2019

İkamesi değil. Zaten o nedenle itiraz ediyoruz. “Bay ayakkabı kutusu” dese sorun değil. Bay ve bayan kullanılmasın diye değil, aksine dil zenginliğidir. Kadın sözcüğüne gömülü cinsel anıştırmaya itirazımız.

 

Sep 19, 2019

kurumsal bir firmaya, “erkek ayakkabı kutusu” “bayan ayakkabı kutusu” etiketleriyle satış yaptıkları için yazılı şikayette bulundum. kadın yönetici, samimi bir biçimde, tanıdık olduğu bu şikayetin arkasında yatan mantığı anlamadığını itiraf etti. açıklayınca, dile neyin gömülü olduğunu anladı ve çok şaşırdı. sorun şu: kadın sözcüğü, erkeğe, cinsellik çağrıştırdığı için kullanımından imtina ediyor. “kadınım!” ve “erkeğim!” diyerek birbirimize sarılabiliriz ama “bayanım” ve “bayım” diyerek sarılmayız. “erkek çocuk” hiç çekinmeden kullanılsa da “kadın çocuk” denilmez “kız çocuk” denilir. oysa “oğlan çocuğu” uygun olan kullanımdır. ama, tahmin edeceğiniz nedenden dolayı “oğlan” sözcüğü de pek tercih edilmez.

dili, erkeğin cinsel faaliyetleri bu biçimde belirlemiştir. buna karşıyız. bizlere kadın demekten çekinmeyiniz.

16, 17, 18, 19 yaşındaki kadına “genç kız” değil “genç kadın” deyiniz. “genç oğlan” denildiğini hiç duymuyoruz. hatta “delikanlı adam” deniliyor!

bakirelik üzerinden adlandırılmayı, onurumuza yediremiyor, cinsel faaliyetimizin erkek merkezli aktarımını reddediyoruz.

 

Sep 1, 2019

Anne şefkattir. Şefkat evrenseldir. Verdiğiniz örnek ise bunun karşıtı, öznel kapris.

 

Aug 25, 2019

sorun daha çok hizmet edilen tarafın rahatsızlık duymaması. “kadın hizmet eder” kültürel bir koddur.

bu tür ayrımlar deri rengi, ırk, cinsiyet vd üzerinden yapılamaz. bu insanhaklarına aykırı bir tutumdur.

 

Aug 24, 2019

RT Yorum – teşekkür ederim.

imam demişken, tespihlerin başındaki uzun parçaya imame denilir. :) ibadet ondan kalkarak ona doğru yapılır. dilde tesadüf olmaz.

Arabi şöyle der:“Peygamberlik, imamlık ve önderliktir. Aslolan kadının imam olmasıdır, olmaz diyenlerin delil getirmeleri gerekir.”

Batı’da ilk erkek feminist olan Poullain de La Barre’ın 17. yy’da yaşadığı, kadın haklarını savunmasındandan rahatsız olan çevrelerin ölüm gözdağı vermesi nedeni ile gizlenmek zorunda kaldığı hatırlanırsa, ondan 500 yıl kadar önce yaşamış Arabi’nin değeri daha da belirginleşir.

Harvard Üni’de kürsü sahibi Anne Marie Schimmel’e göre: Arâbi, dişil unsurun âlemdeki merkezi rolünü o denli vurgulamıştır ki, modern Müslüman eleştirmenler onu ‘paraseksüel sembolizm’e meyletmekle suçlamıştır.

Döneminin oldukça ilerisinde, belki de bugün bile çoğunluğun ilerisinde olan bu ussal düşünme ustası, “Zât” isminin dişil olduğunu vurgular. Arapçada, bir kelimede ne kadar çok harf ve ses varsa onun anlamının o kadar fazladır der: erkeğe ‘el-mer’u’, kadına ‘el-mer’etu’ denmesinin kadınındaki fazlalığın, bir erdemin, bir üstünlüğün var olduğunu göstermesi gibi değerlendirmelerle Arapçayı feminist bir dilbilimci olarak ele almıştır.

Tabii, analitik akıllı birey için bu ne saçma, ne değersiz bir vurgudur. :)

ORİJİNAL –  hatice pelit @PelitHat

Müthiş bir bilgilendirme; cuma hutbelerinde erkek imamların kadının tesettürü için dakikalarca lakırdı yapmak yerine bu yazınızı her cuma bir kez okusalar asıl o zaman toplum (kadın-erkek) nefsi tesettüre girmiş olur.

Kaleminize sağlık.

Sevgiler.

 

Aug 24, 2019

ne saçma! hakiki insana hakaret de nereden çıktı? anlamıyorum. her gün en az bir kadın öldürülüyor, en az bir. bu ne tek taraflı hassasiyettir arkadaş. benim babam da sizinki gibiydi. ona hakaret mi etmiş oldum?

soyut düşünmeye uzağız.”çay servisi” göndermesi böyle mi anlaşılır?

bir evde kız çocuklar erkek kardeşlerine, abilerine “hizmet” ediyorsa hizmet eden ile-edilen ayrımı cinsiyet üzerindendir. bu yeterince onur kırıcı değil mi? kültürmüş. kültür zannettiğiniz bir eril şiddet formu.

öğrenilen aktarılır. erkek önce “evi” ile barışmalıdır. çoğu erkek için ev, hegemonyasını sürdürdüğü, işlerinde sorumluluk almadığı halde, ihtiyaçlarının karşılandığı bir yer. istisnasız her gericinin, kadını evde görme isteğinin altında yatan neden bu. adamlar çocuk.

erkeklerin şiddete, cinayet işlemeye bu denli yatkın olması bir gecede, bir anda ortaya çıkan bir durum değil.

değil davranışlarımızı, düşünce ve dilimizi de gözden geçirmeliyiz.

şu zinciri okumanızı öneririm.

Arzu Erkan Yüce @ArzuErkanYuce

“Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Şiddetin Kalıtımı” ile ilgili bir bilgisel paylaşacağım:

Şiddet toplumun her bireyini etkilese de en çok kadınları hedef almaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği şiddetin en önemli sebebidir.

 

Aug 23, 2019

Sorun evlerden başlıyor: hepimizinkinden. En nadide eğitim kurumlarından mezun olmuş, bir de üstüne Anadolu mayasına bulanmış güzel dostlarım var evlerine konuk olduğum. Hâlâ, kadınlar yapıyorlar çay servisini. Kadınlar evlerde maaşsız hizmetçi gibi.

Bundan rahatsızlık duymayan erkeklerin eşitlik, özgürlük nutuklarına hiç inanmıyorum. Hakikati filan arıyorlar. Hakikat senin neyine! Sen insanı görünce tanımıyorsun daha. Erkek çocuklar böyle büyüyor: Kadınlar hizmet eder.

Üzücü olan, kadınların bunu normal karşılamaları. Çok aşağılayıcı bir şey değil mi erkekler otururken kadınların hizmet etmesi?

Biz daha somut eylemin abesliğini tartışmıyoruz. Dilde farkındalık talep edince de neredeyse suçlu oluyoruz.

Oysa özgürlük iradesi dil ve düşüncede karşılık bulmak ister öncelikle.

“Amk”sız “s..”siz cümle, konuşma yok gibi.

Dilde kadına şiddet 3 türlüdür:

  1. Asimetrik kullanım: bilim adamı, adam olmak, adamdan sayılmak, adamakıllı, kızlık soyadı.
  2. Erkeğin norm olduğu kullanım: kadın şoför, bayan doktor, kadın yazar.
  3. Aşağılayıcı kullanım: küfür ve “eksik etek”, kız gibi”, “karı gibi konuşma!” gibi söylemler.

 

Aug 22, 2019

kadın/feminizm tartışmalarına bir bakın allah aşkına! hangi ucundan tutalım. tikel kapris “nefis bir feminist yaklaşım” övgüsüne boğulabiliyor. hatta, öznelliğe bulanmış yazıları ders olarak okutma önerileri var.

 

Aug 21, 2019

RT Yorum – bilge arketipimiz de “ak sakallı, yaşlı erkek” henüz. erkek düşünürler arasında, henüz dolayımlanmamış bir dayanışma var. kadın düşünürler, kolektif bilinçten gelen rüzgarları hissediyorlar. :)

ORİJİNAL – Buket Uzuner @BuketUzuner

Erkek okurların sadece erkek yazarları okuduğunu farkında mısınız? Bunun tek nedeni sadece çok az kadın yazar olması mıdır?

 

Aug 13, 2019

Türk olduğumun unutulduğu bir Levanten ortamında “Türklerin çocuğu ve köpeği susmaz” denilmişti. Gençtim, ağır geldiydi bu lâf. Haklılar oysa.

Çocuk yetiştirirken istikrar önemli. Bir şeye “hayır” dediyseniz, çocuk 9saat ısrar etse de o evet olmamalı.

Ha, yanlış karar verdiyseniz, çocuktan özür dilemeli ve açıklamalısınız.

Bakıcınız varsa ve bunu uygulayamıyorsa endişe etmeyin derim.

Sizinle ilişkisi üzerinden çocukta bir merkez mutlaka oluşacaktır. Çocuklar, kimin sınırı nerede başlar nerede biter alanında uzmandırlar.

İstikrar konusu, bence, asıl sorunu da barındırıyor: Dört duvar arasında iken nasıl davrandığımız. Bu konu dürüst bir tutum gerektiriyor. Oysa yaşamımız “sergi”. Nasıl olacak bu iş!

Çocuğumuzla istikrar, kendimizle istikrarımızdan bağımsız değil.

Araları 2 yaş olan iki çocukla, zamanında sıkça seyahat eden bir anne olarak, sosyal medyada dile getirilen nedenlerin yanısıra, Batı’ya oranla en büyük hatalardan birinin bebek ve çocukların aşırı giydirilmesi olduğunu düşünüyorum.

Çocuklar, bebekler pişiyor. Seyahatlerinizde bir bakın. Ortak alanları katlanılmaz hale getiren nedenlerden biri de bu. Ciddiyim, bu bir problem.

Ağıstos sıcağında battaniyeye sarılı bebekler. Sonbaharda yün bereler…

Çabuk üşüyen biri olarak ilk bebeğim doğduğunda, bu olası hataya düşmemek için ne yapmam gerektiğini bana anlatan doktora minnettarım. Şunu önermişti: “Bebeği ilk 24 saat koru. Sonra senin üzerinde kaç kat giysi varsa ondan bir kat azını bebeğine giydir”

 

Jul 24, 2019

”Birilerinin ördek tüyü üzerine çalışması gerek…” demişti Enis Batur, kendine hayran bırakmıştı. Fuzuli gibi görünen konuların, niçin yaşamsal bir öneme sahip olduğunu becerikli bir üslûpla anlattığı o videoyu izlemenizi öneririm.

Sofra adabı önemlidir. Küçük bir ailenin bile, etrafında oluştuğu; çocukların aileye, içinde yaşadıkları kültür kodlarına, tarihlerine katıldıkları dinamik bir süreçtir, sonraki kuşağa aktarılan. Bu tür duyarlılıklar bir zamanlar bizde de vardı.

Şimdi, felaket. Sofralarımız, ruh halimiz gibi arabesk. Bedevî ile Batılı arasına sıkışmış. Hani, Fransız’ın, şarabın yanında yediği peynir tabaklarının, kahvaltı sofralarımızda endam ettiği sakil bir ruh hâli.

Yemek yediğine pişman ettiren, bol çeşitli ve fakat kültürsüz sofralar. En varlıklı sofralarda bile, kumaş peçete ile kağıt peçete birlikte sunuluyor. Akıllar karışık.

Düşünsenize, bugün yediğimiz, yarın bedenimizde hücre oluyor. Bugün yediğim, yarınki beni oluşturacak! Saygı gösterilerek yapılması gereken bir iş bu. Bir hayvanın yemek yemesi, kendi ile arasında hiçbir mesafenin olmadığının anlatımıdır.

Avını parçalayan bir aslanın, az önce canlı olan avının etlerini midesine indirirken, canlılığın sürdürülmesi dışında bir hedefi yoktur. “Hayvan gibi yiyor” tanımı ondandır.

Oysa biz, bedenimizle aramıza mesafe/kural koyabilen, estetik duyarlılığa sahip varlıklarız.

Bizde cansıkıcı olan, sofrada kadının oturduğu yer ve görevidir. Sofra başına kurulur erkekler, kadınlar hizmetçi gibidirler, koşuşturular. Berbat! Oysa yemek, kadın emeğidir.

Bizde, yemeğe başlamak için en yaşlı erkek beklenir. Alfa erkek, sürü başı. Belgesel izler gibi!

Görgülü sofralarda, kadın ve erkek, masadaki pozisyonu paylaşır ve yemeğe önce başlaması beklenilen, kadındır. Sonra, biri çorbasını içerken, bir başkası tatlıya geçmiş olamaz. Uyum önemlidir.

Sofra, gövdelere besinlerin tıkıştırılmadığı, kültürün toplumsal kodlarının  nakşedildiği; yaşama, bulunan besine duyulan minnetin deneyimlendiği dirimli bir okuldur.

Eğilerek yemek yenmez, dik oturulur; çünkü, eller başa/akla, daha yüksek olana yükselmelidir.

Doğan Hızlan’ın şu güzel yazısında aktardığı gibi, “Birinin uygarlık derecesini, terbiye ve seviyesini anlamak için onunla bir kez bir yemek sofrasında bulunmak yeterlidir.”

 

Jul 22, 2019

İlk ebelik kursları 1842

İlk kız rüştiyeleri (ortaöğrenim) 1858

İlk kız öğretmen okulları 1870

İnâs Darülfünunu (kadın üniversitesi)

İlk feminist dernekler ise II. Meşrutiyet döneminde kurulmuştur: Teali-i Nisvan, Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan, Asrî Kadınlar Cemiyeti

 

Jun 24, 2019

İlk iş olarak, karısına, sarılarak milyonların önünde teşekkür eden bir lider.

Kurşun atarak değil; kadın erkek yanyana, elele kutlama yapan bir kalabalık.

Uygarlığın, bu en sıradan halini ne çok özlemişiz.

 

Jun 17, 2019

Uygarlık, kadın ve erkeğin biraradalığı demek. Bu birliktelik alt doğanın, alt edilebilirliğini, hayvandan ayrımı gösterir. Hele birlikte dans edebilmek ve dansın basamakları. Biraz estetik, zarafet katsak daha çekilir olmaz mı şu dünya? Eksikliğini hissedenlere bir hitap

 

Jun 17, 2019

Scent of a Woman filminin ünlü tango sahnesi, cinselliğin ötesinin, erosun, storhi (storge) aşamasına yükselişinin dansıdır. Erkek kördür; kızının cinselliğine kör bir baba misâli. Babalığıdır dansını süsleyen.Ensestin yadsınışının, uygarlıklar kadar eski olması, insan olmanın…

Tango izlerken, gözlerimden yaşlar süzüldü geçenlerde. Uygarlığın, birlikte yaşamanın, hem de iyi yaşamanın, böylesine güçlü dile getirilmesi ne muhteşem! Hayvandan bir ayrım olarak, alt doğasına köle olmayan kadın ve erkeğin birlikteliği.

 

May 23, 2019

Biyolojik olarak canlılığın, evrimsel olarak çeşitliliğin sürdürülebilir olmasının önemli unsurlarından birisi olan, spermin dağılımı, “genin bencilliği” nedeni ile diğer erkeğin rakip olarak algılanmasına neden olur.

Doğada rekabet durumunda, rakip erkeklerden, bedensel olarak daha güçlü olan, diğerini döver ve konu kapanır. Söz konusu, toplumsal bir varlık olan insan olunca, sorun -ya da sorun algısı-, uygulanabilecek en etkili çözüm olmasına rağmen, yaşamın sürdürülmesi açısından en tehlikeli olan çözümün (bedensel temas) ertelenmesini zorunlu kılar. Bu durumda erkek, spermlerinin dağıtımının, rakibinden daha etkin bir yöntemle sağlanabileceğini göstermek için, kesinlikçi bir sözel anlatıma başvurur: küfür.

Küfreden, kendisine küfredilen erkeğin birlikte olma olasılığının söz konusu olmadığı, belki de tek kadına yönelir: annesine. Böylece skor 1-0 değil 2-0’dır. Çünkü, küfreden, küfrettiği erkeğin özenle uğramadığı; uğramaktan imtina ettiği mahrem bir bölgeye (Ödipal) de girmiştir.

Lacan, Ödipal fantezilerden kısmen etkilenen öznelliğin yapılanmasında, kendisini anneden henüz ayıramayan çocuğa dayatılan ensest yasağının, çocukta anlamlandırılması olanaksız, büyük bir boşluk oluşturmak suretiyle rol oynadığından söz eder.

Sınırsız yaşam enerjisinin sınırlanması ile oluşan bir boşluk. İçgüdünün, sınırlarının zorlandığı bu bölgede erkek bedenen ya da sözel olarak angajman yaşamak zorunda hisseder. Karşılık vermezse, erkekliğinin sorgulanabilir olduğuna inanır.

Sonuç olarak, tepki her ne kadar yetişkin bedeninden veriliyor olsa da, köken olarak çocukluk dönemine aittir.

ah şu ödip! kadınlarda çok daha dolayımlı, daha zor.

 

May 14, 2019

Eril toplumlar, kadın ile ifade edilenin üstünü örtmede ısrarcıdır; toplumsal cinsiyet yasalarını işletir. Bunun ile ilgili, en tuhaf örneklerden biri de Anadolu’nun kadın erenlerinden olan Tavus Hatun ile ilgilidir.

Nezihe Araz, “Anadolu’nun Kadın Erenleri” adlı kitabında, Tavus Hatun’un, Mevlânâ’nın aşk ve şevk ile Konya’yı kasıp kavurduğu çağda yaşadığını yazar.

“O, zamanının Râbia’sıdır âdetâ; hiçbir karşılık beklemeden yardım eden ve seven kadının simgesidir.

Bir süre sonra mertebesi o dereceye varır ki, artık kimseyi görmeden yaşadığı kulübesinde, her şafak vakti çaldığı rebabın lâtif sesinde ruhları uyarırken, tepenin eteklerinde semâ meclisi kurulur;

Mevlânâ ve onun sadık dostları, katmerli sultan sümbüllerinden süzülen bu lâtif sesle ruhlarını yıkarlardı.”

Mevlânâ, Tavus Hatun öldükten sonra, yaşadığı kulübesinin yerine bir türbe yapılmasını söyler.

Bu türbenin adı, zaman içinde değiştirilmiş ve girişine, ne yazık ki, Tavus Baba Türbesi yazılmıştır!

Güzel olan şudur ki, Camille Helminski “Women of Sufism” adlı kitabında;

“Konya halkından kime sorsam, istisnasız hepsi bana türbenin asıl sahibinin hikâyesini anlattılar” der.

 

May 8, 2019

komik olduğunu düşünmüş olmalılar.

zeka demiyorum ama akılla nezaketin çok ilgisi var.

en az bir kadın öldürülüyor her gün. şiddetin dilde başladığını anlatamıyoruz.

 

Apr 23, 2019

Dizinin adı “Mad Men” Kısa bir sürede sıkıcılaşıyor, uyarmadı demeyin :) Reklamcılık, kapitalizmin ayak sesleri, yalanın yaşamlarımıza işlemesi iyi irdelenmiş. Kadının konumunun, yalnızca 60 yıl önce ABD’de bile utanç verici olduğunu görmek çok çarpıcı.

 

Apr 6, 2019

RT Yorum – “Devletin kendi kurumları bu durumu yargılıyor. Kadın bakımlıysa, ayaklarının üstünde duruyorsa, şiddetti reddediyorsa kurumlar yardım etmekten çekiyor. Kadınların sürünerek yardım istemesini talep ediyorlar.”

ORİJİNAL – Filiz Gazi @filizgazi

Dev umutsuzluklar karşısında, ‘mikro’ alanlarda filizlenen güzel şeyler kimisi için bir anlam ifade etmeyebilir fakat müzmin bezginleri de yoldan çıkaracak denli şaşılacak işler var.

Onlardan biri Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği. Buyurunuz

 

Mar 21, 2019

RT Yorum – “Kocası istemediği, çocuk ve hasta, yaşlı bakım yükü sadece kadının üstüne kaldığı için çalışma hayatından ayrılan kadınların oranı çok yüksek. Evlenirken kadının çalışmasına karşı çıkan erkek, boşanınca nafaka ödememek için “gitsin çalışsın” diyor bu ülkede.”

ORİJİNAL – Berrin Sönmez @SnmezBerrin

Gündemi işgal eden haber, milyonlarla ifade ettiği uydurma sayıları bilgi gibi sunuyor. ölünceye kadar ifadesi gerçeği çarpıtıyor. “SGK gibi maaş ödemesi” söylemini slogan olarak kullanan nafaka karşıtlarının iddialarını  dayanak kabul ederek kamuoyunu yanıltıyor.

 

Mar 19, 2019

Kadınlar düşünce dünyasında var olduklarını gösterebilmek için çok çabaladılar. Bu kısacık video ile, kadın filozofların nasıl da sistematik bir biçimde anılmadıklarını, buna karşı verilen savaşa değindim. Videonun sonunda verilen istatistik düşündürücü.

https://www.youtube.com/watch?v=9wZfunC3WZ0

 

Mar 12, 2019

RT Yorum – “Kadın karşıtı saldırıların din bahanesiyle, ezan kullanılarak yapılması İslamî feminizme kurulan bariyerlerden birisi olarak değerlendirilmeli. Atılan tweetlerde hedef gösterilen kadın örgütü Başkent Kadın Platformu.”

ORİJİNAL – Özlem Akarsu Çelik @oakarsucelik

“Son yıllarda 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan dindar kadın görünürlüğü yükseldi… Kadın karşıtı saldırıların din bahanesiyle, ezan kullanılarak yapılması İslamî feminizme kurulan bariyerlerden birisi olarak değerlendirilmeli.”

 

Mar 8, 2019

RT Yorum – Kutsal metinlerde kadının anlamına yönelmek isteyenlere Ruth Rusca’nın “ Tanrıça Gizemlerini” öneririm. Bende derin etkiler bırakan bir kitaptır.

Diotima, Platon/Şölen’de anılan bir peygamberdir. Onun Sokrates’in hocası olduğunu anlarız.

İlgili kitap listesi uzuyor. Ne güzel

ORİJİNAL – Berrin Sönmez @SnmezBerrin

Kadın peygamber yok diyenlere dört kitaptan delil ile hz meryem başta olmak üzere kadın peygamberler

 

Mar 5, 2019

Şehri yönetme iradesini devredeceğim kişinin konuşacağı toplantıda, kendi irademin, beden kontrolünden dahi emin olamaması sorun. Tevhid dini nasıl olur da insanları bedenen ayırır? Hz Muhammed zamanında kadın erkek birlikte ibadet ederdi. Emevi dini bu.