Jun 4, 2021

RT Yorum – Bu karşıtlığın dengeye gelmesi erdeme doğru yol alıştır. Nietzsche, bu karşıtlığın “kurumsallaşmış din” tarafından yok sayılmasına isyan etti; kendinde bulduğu ile öğretinin uyumsuzluğunu ifşa ediyordu.

Geleneğimizde, bu aşılan bir uğraktır ve fakat deneyimlenmesi de şarttır.

Bu ayrıntılar bilinmezse; Nietzsche baştacı ama gelenek “tu kaka” saçmalığına varıyor iş. Nietzsche öyle sahiciydi ki aklını yitirdi. Geleneğimiz oradan geçişe yardım eder.

Nefs, ki Külli Nefs Allah’tır, bastırılmaz; tekâmülüne, dönüşümüne izin verilir.

Kabaca:

Apollon => Akıl

Dionysos => Beden

Diyalektiğin aşılması => Erdemin tesisi

Beden yokmuş gibi davranamayız.

Hz. İsâ bedene aşkın olana “sevgi”ye işarettir fakat der ki “kılıçla geldim!” “Sevdiklerinizle aranıza nifak sokacağım!” Bu söylem uygulama yoksa pek anlaşılmaz.

Nietzsche, sorgulamakta haklıydı, dürüsttü; baştâcı yapılası adamdı. Bizde aforizmalarını kullanmaktan öte değeri artırılamıyor. Ötesi var oysa.

Bunlar bilinmeden yok Hegel filan yazar dururuz; Hegelcim de gösterdi nasıl aşılacağını ama akli kısmını yazdı. Hegel’i anlamak zor!

Buradan, içine düştüğümüz çukurun açıklanmasına katkıda bulunayım: “Nefsinize zulmetmeyin” işte “bu seviyelerde kalın” gibi algılanıyor. Neden bacak arasından kurtarılamayan bir din anlayışı var bunu anlamak zorundayız.

Nefse zulmetmek onun hakkını vermemek, potansiyelini yok saymaktır. İtki (Emmare) düzeyindeki nefsin yolu uzundur ama hedef beden ile aklın dengelendiği erdem noktasına tırmanıştır.

Bakın bizdeki din anlayışına… Kadın hareketleri bunlar anlaşılmadan daha çok oyalanır.

Nefs itki düzeyinde başımıza işler açar; âdeta “hadi yükselelim, benim yolum uzun” der. Nefsin çıkacağı 7 seviye var şimdi buraya dikkat lütfen: Nefsimiz hangi seviyede ise aklımız da o seviyededir. Geleneği bilen biri, önce nefs seviyesini görür kişiye ona uygun davranır.

Bilir ki açıklamaları, iyiliği,jesti, seviyesinin duruluğu, sevgisi, karşılık bulma imkanına sahip değildir; o da oralardan geçtiği için anlayışlı ve kapsayıcıdır.

Nefs bastırılmaz; ortaya saçılsın hele diye izin verilir ki neyle mücadele edilecek bir görülsün önce. Savaştır bu.

ORİJİNAL –  Esami @benelifim

>> Apolloncu ve Dionysosçu dünya yorumları üzerine ne düşünüyorsunuz diye sormak istedim. Sizin için uygun bir zamanda cevaplarsanız sevinirim hocam. Erdemli olmak için nefsini bastırmak Apolloncu olmak mıdır? Meramımı anlatabilmişimdir inşallah :)

 

May 29, 2021

RT Yorum – “Yüce, sonsuzluğun sezgisidir” derler.

Okyanus, ufuk çizgisi, yüce dağlar, ağaçlar, bizi o sezgiye taşıdıkları için büyülüyor sanırım.

“Tanrı”, “Yüce” karşısında eksik olmak, aciz hissetmek sanatı ve dini doğuruyor; insan olduğumuzu, insan olmayan sınırla temasta idrak ediyoruz.

ORİJİNAL – Esami @benelifim

Ağaçlara bakarken görkemlerinde kaybolmak bunun deneyimi olabilir mi?

 

May 29, 2021

RT Yorum – Felsefede Kavram’a doğru ilerleyiş vardır. Kavramlar birbirlerini tamamlayarak, evrilir.

Allah, bir isimdir; isimlerin cemmidir (toplamı) denilir.

Cemal + Celal = Kemal…

Hegel, Kavram> Tanrı.

Allah, kapsıyor> Ayrımlı, birlik >Tevhid

Din-i-dar, kindar > Ayırır, nifak sokar.

ORİJİNAL –  Esami @benelifim

Doruk deneyimler yani tüm varlık alemiyle bir olma deneyimindeki bütünlük mü Tanrı’dır? Abes bir şekilde sormamışımdır umarım. Çok önemsediğim ve merak ettiğim için doğrulatmak istedim sadece.

 

May 29, 2021

RT Yorum – Bu soru Varlık anlayışımızın temellendirilmesiyle ilgilidir. Buradaki gibi din-felsefe iki ayrı “birim” olarak ele alındığında haklı. Atlanılan nokta şu: İki tecrübe de bir insanın deneyimidir. Bir insanın iki ayrı yetisi: Sezgi ve Akıl.

Bunlar ihtiyaca göre kullanılan yetiler.

Felsefeye konu olan ‘sezgisel bilgi’ dini tecrübe ile değil, din-dışı birikim  üstüne düşünce ve akıl ile varılan sonuçtur. Dini tecrübe duygu durumudur. Dinin kendi içinde tutarlı mantığı vardır ancak akıl ile zorunlulukla temellendirilemez. Örn. Gayb.

Örneğin, alıntılanan tivitteki ilk cümlede felsefi düşünmeye konu olacak olan ham veri nereden gelir? Zihin analiz eder, yani parçalamak zorundadır. Parçaları toplamak ve bütünlük içinde değerlendirmek aklın işidir.

Deneyim, akla taşınır ve bu kez kavramsallığı içinde anlatılır.

Örneğin “Yüce” kavramını ele alalım. Buna hiçbir yere bakmadan ne yanıt verirsiniz? Bu kavramın içini dolduracak bilgi ya daha önceki okumalarınız ya da sezgisel bilginizden gelecektir.

Okumalardan eş deyişle dışsallıktan, ezberden geliyorsa, kalıp, donuk bir tanımınız olur.

Sezgiden geliyorsa ve siz sezginizde bulduğunuzu ifade edemiyorsanız; sezginize iman edersiniz. Sorun yok. Felsefi yeteneğiniz, çalışmanız varsa Kavramsallığı içinde açıklarsınız.

Örneğin Romantikler yüceyi anlatırken, Tanrının doğada gizlendiği betimlemesini yapıyordu.

Analitik düşünce için “yüce”, dağ gibi, büyüklük anlamında, üstünlük demektir.

Düşünme edimi doruğunda Ussal sezgide taçlanacak daha. Yol ne uzun.

Rasyoperest, analitik yanımız sanattan anlamaz zira sanata yaklaşamaz bile!

“Yüce”nin bilgisi deneyiminizden kaynaklanıyorsa bu sonlu-sonsuz karşıtlığının eridiği ve sonsuzun kendini küçük bir an için bile olsa sonluda deneyimlediği andır. İşte o an, sanatçının imgelem gücünde bulduğunu bize bir aracı ile aktarmasına neden olur: resim, şiir, müzik…

Sanatın gücü işte bu bütünsel alana davetindendir. Bu huşû duygusu, o bütüleyici ânı tekrar yaşamak için ritüeller yaratmaya çalışırız. Sessizlik, içe dönme, ritüelik tekrarlar eş deyişle ibadet.

Adına Tanrı denilen o bütünselliği hiç deneyimlememiş din-i-dar oluyor. Sanatçı müthiş ilham bölgesinden geri dönüp, nefs seviyesi neyse onun içine çakılıyor. Sanatçılar o nedenle biraz “kopuk” olurlar. Deneyimleri dünyevî değildir âdeta.

Filozof bütün bunları deneyim deposunda bulundurmuyorsa ne anlatacaktır? Felsefeciler genellikle bilgiyi dışşallıkta bulanlar ama felsefe eğitimi en azından bu imgelem alanının gücünü fark etmeyi sağlayabilmeli.

Bu üç alan birbirinden ayrılmaz ama farklı yetilerde ifade bulur.

Bunun ayrıntısı için imge ile simge arasındaki ilişki çözülmüş olmalı; dolayısıyla “dil nedir?” yanıtlanmış olacaktır. Dil ve düşüncenin seyri; zihinde nasıl ilerler, sezgide nasıl  davranır, imgelem alanında var mıdır?

Filozofların, bilgelerin her konuda söylecekleri bir şeylerin olması tesadüf değildir. Bu düzeyde felsefe philo sophia’dır. Sophia’sını aramayana ebediyen kapalı bir alan. Dişil yanımızdır ve dişil olandan yoksunluktur bizde sezgiyi harekete geçiren.

Bu kavramlar rastgele kullanılacak kavramlar değil. Mantıksal dorukta, Hegel mantığında yerleri “dizge” içinde gösterilmiştir.

Fakat bizde “metafizik alan” indirgendiği “atması serbest” alanda hapsolmuştur. Bu durumda felsefeden nasıl konuşacağız.

Demek ki henüz aklın işlevi bilinmiyor. İmgelemden, Us’a bunlar bir yetimizin farklı seviyelerde aldığı isimlerdir. Akıl yetisi ile doğarız fakat çoğumuz bu yetiyi kullanmadan ölür. Akıl bütünsel olanı kavrar. Us yani. Bunlar üst düzey kavramlar.

Bu konuları çok yazdım hem burada hem de köşemde. Kitaplarım da bu konular ağırlıklıdır bilen bilir.

Derin okuma yapmak demek kanımca çok okumak değil ama titiz okuma yapmaktır. Aristoteles, Spinoza, Kant, Hegel vd bunlar “ne dedi?” değil benim derdim. Çok da sıkıcı bulurum.

Ayrımları nerededir? İşte bunu anlamak bir ömür alır. Bu dışarıdan verilemez eğer idrak etmek şartsa. Benim çabam bu yönde.

Koyu dindar bir insanım; Allah’ı bırakmam. Sonsuza temas ettiğim bölge sanatçı ilhamımı aldığım bölgedir.

Biricik sanat eserim kendimim.Ustalaştığım alan “İncittiğimle incinirim” disiplinidir. Ömrümü aldı, olsun. Elif gibi dimdik ama boynumuz bükükse ne gâm!

Felsefe ile doğru düşünmenin tesis edildiği edimde görülür. Yoksa kuru çekişme. İlk iş kavramlarımın içi dolu mu diye bakmalı.

Hatta kavram nedir? Çatı kavram nedir vs. Bunun içsel bilgisi olmayınca insanlar bir ve aynı şeyin farklı tezahürlerini tanımıyorlar. Örn: Allah’ın isimleri ile felsefi ilkeler.

“Sanat ve din bir ve aynı kaynaktan beslenir,” önermesi doktora düzeyini kaldırır; yıllar alır.

Bizde neden sanat yok ve neden dindar yok? Filozof da yok. Ağır soru sordum biliyorum. Ben yanıtlamaya çalışıyorum.

Rasyoperestlik feci, hep böler. Allah ve ahlak konusu da bu sığlıkta konuşuluyor. Allah ile kul ne ara ayrıldılar, anlayamıyorum ne felsefe ne de din bakımından.

Hızlıca yazdım. Geçişler kopuk, tapaj hataları bol olabilir. Bu konuları öyle sık ele aldım ki artık burada kusur gören lütfen önce yazılara göz atsın.

Belki yeni okurlarda bir ilgi yaratır.Bu konular çözülmedikçe insan kalıcı huzura eremez bence. Geçicisine razıysak oh ne âlâ:)

Bu konulara değindiğim bazı yazılarım daha ayrıntılı bilgi veriyor.

 

 

ORİJİNAL –  gümüşservi @flk42

Felsefeye konu olan ‘sezgisel bilgi’ dini tecrübe ile değil, din-dışı birikim  üstüne düşünce ve akıl ile varılan sonuçtur. Dini tecrübe duygu durumudur. Dinin kendi içinde tutarlı mantığı vardır ancak akıl ile zorunlulukla temellendirilemez. Örn. Gayb.

 

May 28, 2021

Dinin kaynağı sanatla aynıdır; yani kurum, aracı referanslı değil özdeneyim referanslı haliyle.

Sanat sezgisinde bulduğunu duyusal algıya sunar; din sezgide bulunanın peşine düşer (ritüelik tekrar) nihayet felsefe sezgide olanı akıl aracılığıyla açıklar.Deneyim yoksa felsefe yok.

 

May 27, 2021

RT Yorum – Haklı bir tespit.

Hakta durmak istiyorsak, ilerlemeliyiz; dini, bir dış baskı aracı olarak kullanan bir zihin seviyesindeyiz.

Din, sanatsal bir “şey”in ifadesidir. Bu “şey” Hak yoluna adanmış bir kişinin, kendini bir sanat eseriymişçesine yapılandırmasında görünür olur ilkin.

ORİJİNAL – Müverrih @EypAydn34

Bizde ise içerisinde tuz miktarınca dinî tema bulunan sanat eseri sanattan sayılmaz! Yeşilçam filmlerinde İstanbulda okunan beş vakit ezanın sesi duyulmadı

 

May 27, 2021

Kendini kaybettiğini idrak ettiği için “bir ümit” dine ya da felsefeye sarılanlarla

Kendini kaybettiğini idrak ettiği için “artık” dinden ya da felsefeden kaçanlar birbirini anlıyor, ortak bir alanda buluşuyor.

Verili bulduğu dini ya da felsefeyi sorgulamayanlar çekişip duruyor.

 

May 26, 2021

RT Yorum – Eyüp kıssasına göndermeler ve Kitâb-ı Mukaddes’ten alıntılar vardı. Hatta son sahnede rahibin vaazı doğrudan bu konudaydı. Genel olarak Nikolay’ın çözülüşü Eyyüp peygamberinkine benzerdi. Hani artık bir alkolik olunca rahibe gitti; rahibin yanıtı önemliydi, net Eyüp dedi.

Bence filmin en önemli cümlelerinden biri “Tanrı gücün olduğu yerde değil dürüstlüğün olduğu yerdedir” idi. Bu Hz Eyüp’ün güçten düşmesinde de anlatım bulur. Zira son sahnede, kilise-ruhban sınıfı-para vardı o ayinde. Tanrının evinde Tanrı yoktu.

ORİJİNAL – fraktal @fraktal20

Hocam diğer film içinde (Eyüp py.) Bir yorumunuz olurmu acaba? Daha iyi anlamak açısından. Biz baskıcı ve güç düzeni seyrettiğimiz zannettik.

 

May 26, 2021

RT Yorum – Ünlü, “İsa gerçekten yaşadı mı?” sorusu bağlamında, biçim-içerik; beden-ruh; orijinal-kopya dikotomilerine şarap-ekmek-kilise üçlemesiyle gönderme yaptı.

Şarabı içemediler, ekmeği yiyemediler (ellerinde kaldı), ardından kiliseye girdi ve sütyenini çıkardı.

Buradan nefis bir yazı çıkar. Keşke biri yazsa da okusak. İlişkileri gerçek mi yoksa taklit miydi? Din felsefesiyle nefis irdelenir ve böylece konu zorunlu olarak sanat aracılığıyla anlatılır.

ORİJİNAL – Serdar @SerdarRusen

Evet. Hatta toplumsal cinsiyet dersinde izlettim de. Bir de keya rosteminin 15 dakikalık bir değerlendirmesini dinledim filme dair. Yorumunuzu o nedenle merak ettim

 

May 25, 2021

RT Yorum – Estağfurullah. Lütfen, öneri ve fikirlerinizi belirtmekten çekinmeyin. Ben öğrencilikten muzdaribim. Kurtulmak istiyorum, başaramıyorum. Peşimi bırakmayan bir “tamamlanmamışlık” duygum var. Hoca olabilmeyi isterdim.

Okumadım, listeme ekledim. Folded hands

Müslüman olmakla İslâm olmak farklı.

ORİJİNAL – doc @quasifuckinmodo

Hocam, damdan düşer gibi olacak ama mazur görün; Bauer’in “Müphemlik Kültürü ve İslam” kitabına göz atma şansınız oldu mu? Zira İslam’ın geleneksel anlayışındaki müphemlik ve çoğulculuğa karşın modern dönem İslamcılığının kesinlik ve tek anlamlılık talebini irdeliyor…

 

May 15, 2021

RT Yorum – Gelen mesajları ender paylaşırım. Ne yazayım nasıl yanıtlayayım? “Akan kanınızla duş aldırırım” diyen, avukata adam dövdüren… Mafya ya hu, mafya!

Entelektüel mi?

“Yasa”dan, “hak din”den bir şey anlamıyoruz.

Peker boşuna lâfı sözde dine getirmiyor. Duyguya yani.

ORİJİNAL

 

May 13, 2021

Emmare nefsi din edinenler.

 

May 13, 2021

RT Yorum – Size, felsefi ve dinî terminolojileri birlikte kullanarak, bu konuda açıklama yapmak istiyorum.

Dünya, özgür ve özgün birey için topumuzu silkeliyor. Ringde, kim bilir kaçıncı raunddaki boksör gibiyiz; yorgunuz. Dinde bu durum, “artık Ferdî Hikmet dönemine girdik” diye anlatılır.

Samimi olmayana kurtuluş yok. Bir işle, o işin hak ettiği gibi ilgilenmek samimiyettir. En önemlisi bu.

Pandemi süresince “korktum” diyebilmek samimiyettir. Pandemi süresince “mesleki kimliğimle var olduğum mecralarda insanları yanılttım” demek samimiyettir.

“Ortak alanlarda su içmeyi uzatıyor” diye kızabildik başkalarına; hastalandık. Önce bunu kabul etmeliyiz. İnsan temasından vazgeçtik kolaylıkla!

Her başarılı işin, nesnesi ortaya konulunca “ben yaptım” diyeni bol olduğu gibi, tersi durumda da “ben yapmadım” diyeni bol olur.

Bu hesaplaşmaları sık sık yapanlar, pandemi sürecini rahat geçirdi. Ne demek o? İnsan onuruna yakışır bir ruh haliyle geçirdi.

“Kurtuluşa ermek” bu dünyada başarılamadıysa öbür dünyaya bedavadan mı alsınlar?

Tinin tözünün özgürlük olduğunu deneyimlemeyen akıl neden aydınlansın?

İster dinî ister felsefi olsun “aydınlanmak” fena bir şey değil. İsteyelim elbette. Gölge yanı olduğunu görmeyen aydınlanabilir mi?

Bu bağlamda samimiyet, aydınlanmış bir aklın ve ruhun kazanımlarına ortakmışçasına atıp tutmamaktan geçer. Gelir bir pandemi, feci sınar.

Samimiyet sınavı burada bile peşimizde. Herkes kendindekini yazsa? Bi havalar filan…

Konusunda çok başarılı bir uzman artık yeterli değil; zaman dünyayı bütünsel kavrama zamanı. Bunu ancak kendimiz başarabiliriz.

Bizdeyse henüz ilkel topluluklardaki gibi şeflere tapınılıyor.

Mamafih, en üst düzey eğitimliler bile ne düşünmeleri gerektiğini bilmiyorlar. Eğitim arttıkça “bilmediğini” saklama tilkiliği artıyor.

Felsefenin doruğu olarak “Ussal Sezgi” korur. Yanıbaşımızda bir rehber gibi izler bizi.

Dinde teslimiyet korur. Neye teslimiyet? Hakka elbette.

Yasa karşısında boynu eğiktir modern insanın. Onurlu mahkemeler, yasalı kararlar mazide kaldı gibi. Din de bu mahkemeyi içeride kurdurur. Dışarıda başkası için kurulmaz o mahkeme. İslam alemi nerede kurtuluş nerede!

Bütünsel bir anlayışa ulaşmak samimiyetle (ihlas) ancak.

Kur’an’ın en anlaşılmazı İhlâs Sûre’si. Din tamamlanmış, artık anlatım aşamasına bir meyil vardır orada. Olan biten   şu! Next level? Anlatan şöyle başlar artık: “Kavram Tanrıdır.”

Hegel’in “Saltık başkasının kalmaması” olarak tanımladığı cânım özgürlük.

ORİJİNAL – Karl Blackwood @tanhauss

Şurada bahsettiğim nedenlerden kimseye güvenemiyoruz hocam ya.

“Aşı sıram geldiğinde vurulmayı düşünmüyorum. Karşıtı olduğumdan ya da bir takım derin, üst akıl oyunlarına inandığımdan değil. Ortalık bilimsellik adı altında spekülasyon kaynıyor. Hiçbir doneye güvenemiyorum. Aşılanmışları uzun süre gözlemleyip karar vermek en doğrusu.”

 

May 7, 2021

Bilimsel kimliğin, “dinci” tavrıyla birleşmesi anlamında kullanıyorum. Dinci her yeri tek fırçayla tek renge boyamak ister. Bilim dini de rasyonel akıl dışında işletim sistemleri olduğunu anlamaz. Bunlar kopyala/yapıştır bilimcileri, ortalığı sardılar. Hakikisi öyle değil tabii.

 

May 4, 2021

RT Yorum – Niyazi Berkes’e göre: Ortaçağ düşünüşünde, devleti idare edenlerin, toplumsal sınıfları temsil eden kimseler olmaması hem Hristiyanlık hem de Müslümanlık için idealdi. Toplumsal sınıfların değişmesini önleyecek tedbirler alınırdı.

Hz Muhammed eksik anlaşılıyor. O bir devrimciydi.

Bu devirde “tarikat” adı altında her yapılanma gericidir. Bu devirde şeyhi olanın hakiki anlamda “mutmain” olması olanaksızdır. Yol sürenler kendi deneyimlerinde iz bulsunlar.

Ferdi hikmet/özgün öznel özgürlük devrindeyiz. Tarikatler tersi yöne işaret ediyor. O nedenle gerici.

ORİJİNAL – Ali Mert @Sali54519317

Saygıdeğer hanımefendi; “gerici” diyen aşağılayıcı üslup, ayrım yapmadan Müslümanlar için kullanılageldi. Gerilim yaratan bu tavrın “gerici” olduğunu düşünüyorum.

 

Apr 11, 2021

Sezgide bulduğumuzla yaşarız; ibadet, ritüel, içe dönme, inkar vs. Eğer sezgimizde bulduğumuzu bilincimizin önüne koyar ve ifade etmek istersek (yazmak) felsefe yapmış oluruz.

Sorun; filozofun öncelikle sezgisinde bulup yazdığının bizde olduğunu (anladığımızı) sanmak. Woman shruggingSmiling face with smiling eyesButterfly

 

Apr 10, 2021

Eski Ahit’te kadın; ya birinin kızı ya annesi ya karısı ya da kız kardeşidir. “Dört kitabı bir bilmeyen, bizden değil” diyerek iyi ki bizi uyarıyorlar.

İslâm dininde Hz Hatice’nin konumu anlaşılmadan bu topraklara özgürlük gelir mi bilmem. O kadim yan! Feminizm bunu görse keşke.

Hz Hatice, Hz Muhammed’den yaşça büyük, zengin ve işveren konumunda bir kadındır. O Hz. Muhammed’e gelen vahyin ilk yorumlayıcısıdır. Kendi kadim dişil yanıyla bağlantısı olmayanlar bunu anlamıyor.

Hz. Hatice’nin daha önce evlenmiş olduğunu bile kabul etmek istemiyorlar.

Oradan daha Hz Fatma’ya geçilecek! Bu konuları irdeleyebilmek için mitolojiye en azından bir sezgisel hakimiyet şart. Mitoloji dinin özünde oturur.

Bu, pozitivist yaklaşımla “a ne salakça” diye yadsınıyor; dinci kesim de “bunlar hep İslâm’ı yıkmak için diyerek” gardını alıyor.

Kabuslarımızda mitik canavarlarla uğraşmaya devam ama. :) Jung, Eliade, Campbell biraz anlaşılmadan dini yorumlamak çok riskli.

Hz İbrahim önce sorguladı! Atasının, babasının ezberini, alışkanlıklarını sorguladı. “Onun dini İslam” boşuna mı söylendi! Aklı kullanma aşaması o aşama.

Ben bunları yazdığım için hakkımda soruşturma açıldı biliyorsunuz. Sonra buradan bana ahkâm kesmeyin lütfen. Hiçbir şey okumamış, tefekkür etmemiş, elini taşın altına koymamış herkes sürekli ilgi bekliyor! Ne kabalaşıyorum ne hakaret ediyorum ama ilgi arsızları sürekli şikayetçi.

Tekfir isteyene, kelle isteyene “köftehor!” demek mi suç oldu! Her şeyde kendinizi merkeze koymayın hele böyle önemli bir konuda.

Ben ucundan bu kadar tutabiliyorum. Yazdıklarım ortada. Bir kez daha paylaşayım.

Yazılarla ilgili soru soran HİÇ kimseyi yanıtsız bırakmadım. Yeri geldi saatlerce yanıt yazdım. Çaba göstermiyorsanız neden yanıt vereyim! Psişik sorunların yansıtılması tartışmak mıdır?

Birinin evine dalıyor musunuz! Öyleyse neden gidip başkasının sayfasında kabalaşıyorsunuz?

Blogumda kadın bölümü, din bölümü var; bu konuları felsefi, politik, sanatsal yorumladım, yazdım. Daha ne yapayım bilmiyorum.

#İstanbulSozlesmesiYasatir evet ama nasıl? Dinde kadın sorunu irdelenmeden, anlaşılmadan bu toprakların sorunları çözülmez, çözülemez.

Batılı düşünce, “Judeo-Christian” kökleriyle, dünya sanatına ve felsefesine yön vermiştir. Mitler ve dinlerin, bilincin gelişim basamaklarının anlaşılmasındaki en önemli araçlardan olduğu, Batılı…

Campbell, mitlerde kadının özne olarak var olmadığına değinir. Gerekçelendirir, anlamaya çalışır. Evet o kültürde elinden gelenin en iyisini yapar o. Ya biz?

Bizde Hz Hatice var yahu! Bunu nasıl atlarız! O tam bir özne. Boşuna araştırmıyor Batılı. İslam’da kadının hakiki konumunu anlamaya çalışanlar hep onlar! Yüzeysel de olsa yazdım bunları.

Cübbeli “kadın sohbet edemez” dediğinde dinde yaratılan yarılma “ay bu devirde uğraştıkları konulara bak, pes doğrusu!” denilerek kapatılamıyor.

Anadolu’nun bağrında daha 12. yüzyılda kadının binlerce müridinin olduğu, sohbet geleneğine dahil olduğu örnekler var.

Feminizm bundan bihaber! Feminist kökleri Batılının başlattığı yerden başlatıyor. Bu kadar kopuğuz kültürümüzden.

Ahi Evran döneminde, ibadetin kadın erkek bir arada yapılmasına lâf eden yobaza verilen yanıt şudur: İbadet edenlere bakınca siz insan yerine kadın mı görüyorsunuz!!

 

Apr 10, 2021

RT Yorum – Hiç olmazsa dürüst. :) Asıl dert hep aynı. Kontrol altına alınamayan eğilimleri fıtrat olarak öne sürüp, kadınları ev dışında yaşamın bütün alanlarından silme çabası mı din?

Oysa ibadet, râm olmuş alt doğanın, tekrarlar sonucunda dizginlenmesi sonucuna ulaşıyorsa amacına ulaşır.

ORİJİNAL – nâkıs @anliiyorumevet

Kadının fıtrat gereği, vücudu, uzuvları erkeğin gözüne hoş gözükmektedir ve ön safta kadının yer alması fıtraten Allah’ın bize bahşettiği duygularımızdan mütevellit hoş olmaz.

 

Apr 9, 2021

Kahina Bahloul, bir imam, bir islamolog ve bir avukat.

İslam’ı ilkin, babasından öğrenmiş. “Bir müslüman için en önemli şey kalp temizliğidir,” diye öğretmiş babası.

Cuma namazı kıldırıyor. Evet, cemaat arkasında onlara önderlik ediyor.

 

Apr 6, 2021

“Evrenselden refleksiyon” Tikelin kendinin evrensel yanını kavraması, kaprisli öznel yanından kurtulması demek; yasanın, hukukun, iradenin, adaletin uygulanabilirliğinin ön koşulu.

Hareketsiz soyuta ulaşmak, aklın hareketiyle mümkün. Tanrı ilkin, nefis bir diyalektikte var. :))

 

Mar 30, 2021

radikal bir değişiklik hızla yaklaşıyor. teknotratlar yeni din adamlarımız :)

 

Mar 22, 2021

Yanıt vermek istedim, sonra durdum; ne benim söyleyeceğim şey yeni ne de Allah ile aldatma fiili.

Onun inanan kitlesi değişmedi; tıpkı hakikatin duyulması için derisi yüzülen; evini, yurdunu terk edenlerin ne dediğinin umursanmadığı gibi.

RT – Felsefe, din gibi olguları tartışırken zeminin tesisi önemli. Zemin özdeşlikte ayrımdır; anlaşılması hele uygulanması zor bir konu.

Din, felsefi kavrayıştan sonra bütünlüklü hâle geliyor. Düşünce, deneyimini kavrıyor böylece. Yoksa boş iş; ben istifa. :) Yazdığım ortada

Burada artık dinle ilgili yazmayacağım.

 

Mar 9, 2021

RT Yorum – Lacan, Hegel’i kavradı; Freud’u yeniden okudu. Bu bağlamda; Lacan’da “Gerçek” doğru anlaşılırsa, hepimizdeki boşluk da anlaşılır.

İslam’da bu boşluk, Yokluk/Allah olarak ifade ediliyor. Lâ o nedenle. Anlayanı çok az. Allah-Tanrı aynı şey değil.

“Aynı hata, farklı giysiyle gelir.”

ORİJİNAL –  Aştiyan @mirovski0

Ne kadar anladım bilmem Gülgün hocam, eksik olduğumuzu bize hissettirecek, parçalayacak bir süreç. Bu söz üzerine her zaman aynı yerden parçalanmayi neye borçluyuz, insanin sürekli eksik mi bir tarafı yani.! Hep aynı hatalar bu yüzden mi peki? Bu işin manipüle tarafına ne olacak?

 

Mar 3, 2021

Kim demiş bunu, tahmin edin hadi?

“Heyhat!

Olaylar öyle bir noktaya geldi ki, Tanrı hakkında hiçbir ideye sahip olmadıklarını ve onu yalnızca yaratılmış şeylerden ötürü tanıdıklarını açık açık itiraf edenler, felsefecileri tanrıtanımazlıkla suçlamaya utanmıyorlar.”

 

Feb 26, 2021

“Tek ateist Tanrı’dır,” der Metin Bobaroğlu. :)

Zira, herkesin taptığı bir tanrısı vardır; kiminin parası, kiminin arabası, kiminin bilgisi, kiminin ritüeli, kiminin çocuğu…

 

Feb 25, 2021

RT Yorum – Bu bizde hizmet etmek olarak geçiyor.
Hegel, hizmet edenin Tanrı olduğunu söyler.
İsmail Emre “Elma oldum, yedi beni sevgilim,” diyor.

ORİJİNAL –  adakarası @nedemekse

“Elma olmakla yetinmeyip elma çayı elmalı turta olarak da sunmak. Herkesten bunu beklemek” . Ne güzel anlatmışsınız. Bu feda etmek değil mi kendini?

 

Feb 23, 2021

Hikmet Kıvılcımlı toplumsal yapımızı, kültürümüzü iyi kavramış ender Marksistlerdendi.

Hz. Muhammed’in büyük bir devrimci olduğunu ve onun ruhaniyetinin finans-kapitale alet edildiğini yazar.

“Avrat elden gidiyor”söylemiyle gericiliğin, devrimciliğe karşı hamlesine dikkat çeker.

“Sömürenler, dünyanın hiçbir yerinde gericiliklerini mahkûm kadın sınıfının durumu ile maskeleyerek bizdeki kadar utanmazca ve hinoğluhince Kadın adlı ırz ve namus demagojisinden en namussuzca yararlamayı beceremezler.”

Hikmet Kıvılcımlı

 

Feb 19, 2021

Araçsal yaklaşım, benim için vakit kaybıdır.

Beni Allah’a götürmeyen dini istemem; hobiye ihtiyacım yok.

Filozofinin hakkını vermek isterim, felsefeciliğin değil.

Din içimizdeki dişil yana içsel bir dönüştür ki felsefenin (philosophia) Sophia’sı ile sezgide kesişir.

Dün literatür paylaştım. Herkesin dini kendine. Fikirlerinize, inançlarınıza, sizin getirdiğiniz literatüre, yanıt vermek durumunda değilim; bu bir yarış değil.

Dindarlığın ölçüsü > rüyalar, merhamet, ferah düşünceler, kendi kıymetini bilmek, aniden verilen tepkideki onur…

 

Feb 18, 2021

Kadının özgürleşmesi dini yadsıyarak olanaklı değil. Batılı kadınlar bizden daha duyarlı.

Bizde hangi felsefeci ilgileniyor bu konularla? Tepeden bakıyorlar. Hoş, Weil paylaşırlar; bilim kitaplarında pattadanak Tevrat ya da İncil’den paylaşımı yapan Batılıları yadsımazlar.

Bu da son olsun bugünlük:

Onsekizinci yüzyıla gelindiğinde, durum giderek kadınların aleyhine bozulmuştur. Ortodoks Sünnî anlayışa doğru yönelim sonucunda, tarikatlarda kadın, tekkenin ayrı bir yerine taşınacaktır.

Artık, edep erkânı içinde şu koşulları bulundurur tekkeler: Down pointing backhand index

Kadınlar, kocalarının tarikatına girer.

Kadınlar, erkeklerle beraber sesli zikir yapamaz.

Kendi aralarında zikir için mürşidin izni gerekir.

Mürideler, şeyhin elini öpemez.

Kadınlardan, hâlife olmaz.

 

Feb 18, 2021

İbrahim Bahadır, “Alevî ve Sünnî Tekkelerinde Kadın Dervişler” adlı kitabından:

“İlk Müslümanlar olan kadın ve erkekler, ibâdetlere ve ilâhi sohbetlere birlikte katılır; kadınlar, sabah namazını Hz. Muhammed ile birlikte kıldıktan sonra örtülerine sarınarak evlerine giderdi.

Hz Muhammed, kadınların mescide gitmesine engel olunmamasını emreder; hatta, gece namazları için bile kadınlara izin verilmesini söylerdi. Hz. Ömer dönemine kadar, Mescidi Nebevî’nin kapısında, kadınlar ve erkekler, aynı kabın içine ellerini sokarak birarada abdest alırlardı.

Hatta, Hz. Muhammed, Ümmü Varaka’ya imamlık görevi vermiştir. Hem erkeklere, hem de kadınlara namaz kıldıran Varaka, bu görevi, Hz. Ömer dönemine kadar sürdürür.”

 

Feb 18, 2021

Sorunuz çok yerinde hem de samimi.

Din bir olay değil olgu. O nedenle keyfi bir biçimde çıkarıp atılamayacak bir konu. Bilim “Neden” sorusuna yanıt verir. Kapsama alanı bu kadar. Ya geri kalan alanlar?

Dinin hakikati nedir? İşte bu soru, din felsefesi olmadan anlaşılmaz.

 

Jan 31, 2021

Muhteşem bir okuma içindeyim.

Hakikatle, gerçek farkı üzerine:

“Hakikatler ilkeleri gösterir, Varlık alanına aittir; ontolojiktir. Gerçeklerse, varoluşu. Gerçekleri, birliğe getiren ilkelerdir hakikatler.”

Reality/Verity/Truth: Akılda doğrulananla, duyuda doğrulanan farklı.

Bunu kavrayıp, sonra anlayıp, sonra uygulayıp… Aslında hepsini aynı anda yapıp, ve yaptıktan sonra İdealizm hele hele Saltık İdealizm eleştirisi yapmak ne kadar bilgece bir tutum olur ama!

Duygumuz tek gerçeğimizmiş gibi yaşıyoruz. Sürünüyoruz(:

“Gayesi olmayanın öznesi olmaz.”

“Doğru” sözcüğü de var. Ne yapacağız? Nedir bunların ayrımları? Bunları henüz anlayamadıysam Tanrı üzerine nasıl konuşabilirim. Henüz onu yaratmadım demek. Ayrımı bilmiyorsam, ilişki yok demektir. Tanrı ilkeler, Allah?

Kavramak > Nesnesi dışarıda.

Anlamak > Nesnesi içeride.

“Tanrı’ya inanmak en azından, ilk anda O’nun var olmasını istemektir.”

 

Jan 23, 2021

Siyah Cübbe Tarihe Karışıyor

Diyanet İşleri Başkanlığı, ‘imamların’ imajını değiştirmek için harekete geçti. İmamların siyah cüppe ve sarıkları artık tarihe karışıyor. Müftü ve imamlar artık krem renkli cüppe, beyaz sarıkla…

http://www.erzurumgazetesi.com.tr/haber/Siyah-Cubbe-Tarihe-Karisiyor/23688

RT – Kendine hakim olmadan dünyaya hükmetmeyi istemek, hep sahte göstergenin şahı olan “Papalık”ta sonlanıyor.

Hem kişi özelinde ve insanlık genelinde hem de ülke özelinde ve siyaset genelinde.

DİB ne zaman, neden beyaz cübbeye döndü? Hayırlı hile yapıcı.

Bütün yollar Roma’ya… (:

Çoğunluk için bunlar gereksiz ayrıntı. Din, bir “olgu” bunu iki yan da es geçiyor.

Kopernik > Kant; Hegel > Marks > Ya şimdi?

“Muhafazakarların külahları önüne, sekülerlerin çorapları çekile” diyeyim.

Avrupa aristokrasinin doğuşunu, etkisinin nedenini kavramak ne kadar önemli.

https://odatv4.com/diyanet-isleri-baskani-kime-ozeniyor-1707081200.html

https://gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/05/01/diyanet-sinif-celiskisinin-neresinde

https://turkishnews.com/tr/content/2015/10/26/mehmet-nuri-yilmaz-neden-siyah-cubbe-giydi/

 

Jan 21, 2021

Günümüzde, minicik oğlanların sünnet olmalarına yüklenen  anlam mide bulandırıyor.

Eğer kültürel bir olgu olarak yaşatılabilseydi, artık sessiz sedasız yapılırdı. Çünkü, savaş biçimleri değişti. Sünnetin, biri içte öteki dışta iki anlamı var.

İçsel olan, Hz. İbrahim’in Tanrı ile yaptığı antlaşmanın nişanesidir ki bu ruhtadır; sükut ederek korunur.

Eril yönelim olmasaydı özdeşlikte kalırdık; çıkış amacını unutmayacağının bir işareti. Kahramanın yolculuğa çıkış miti. Yolda oyalanmamalı.

Dışsal anlamsa, yaşamı boyunca kıyasıya savaşacak, toprağını, vatanını, kılıçla, taşla, sopayla korumak zorunda kalacak erkeğin hazırlığı; henüz bir çocukken, toplumsal aidiyet bilincinin, onurlu duruşun, cesaretin, törensel bir dışavurumudur.

Günümüzde bu değişti tabii.

Salt bedene indirgenen yaşam biçimleri, insan olmanın onuruyla örtüşmüyor. İnsan tinsel bir varlık, ama tin-ten dengesi için, bedensel olan da dışlanmamalı.

Bu anlamlar kaybedilince, sünnetin yavan, hatta tiksinti verici, hayvana bile yakışmayan bir anlamlandırması kalıyor elde.

Dişil olansa, bedende yumurta hücresinin yolculuğu gibi karanlıkta olan, derin olan, kadim bir yan. Yönetici ilke. Bu konuları çok yazdım bilirsiniz.

Komut oradan geliyor ki eril yönelim devinime geçiyor. Yumurta sperm biyolojisi üzerinden ispatlandı.

Gün, geceyle, gündüzün birlikteliğidir. Geceye ışık tutarak eşitlenmeye çalışmak gecenin altını oyan, pek eril bir tutum. Eril yönelim, niyetinden saparsa ziyanda oluruz hep birlikte.

Kızlarımıza regl olduklarında utanmamayı öğretmeli, kadın olmanın onurunu hissettirebilmeliyiz.

Onu arsızca ifşa ederek değil. Zira bu, geceyi gündüze özendirmeye çalışmaktır; oysa gece, gece olmanın kıymetini bilmeli, ki bunu ancak gündüz olduğunda, günün hakkını bir ayağını gecede tutarak yapabilir.

Saklamak bir uçsa, ifşa etmek de diğer uçtur; neden savrulalım!

Konu heteronormativitenin bugün geldiği bağlamı da kapsayan derin bir konu.

Her kadın, kadın olmanın onurunu kendi tinsel gerçekliğinde temellendirmeli.

Dünyanın, dişil olanın saldırgan olmayan, sağlam, kararlı duruşuna ihtiyacı var. “Ben yaptım oldu”ya kurban edilmemeli.

 

Jan 16, 2021

Evet, bu inanç olayı önyargı lağımı (pardon) gibi. Yarın uyanacağımıza inanmasak, uyuyamazdık bile! Dini inançlar da benzer seviyelerden reddediliyor ya da kabul ediliyorlar.

 

Jan 5, 2021

Voltaire, paranın ikame edilebilirliğini eleştirmek için;

“Londra borsasında Yahudi, Müslüman ve Hıristiyan birbirine aynı dindenmiş gibi davranır, yalnızca hileli işlem yapanları dinsiz sayar!” demişti.

Şimdi kalksa “o dinsizlerin” dindar sayıldığını görecek. Nereden nereye…

 

Jan 4, 2021

RT Yorum – Duanın sonunda “Amin” ve “Awoman” demişler.

“Ben yaptım oldu” sınır tanımıyor.

Kaç bin yıllık a-m-n/amon/amin/iman…

Bugün denk geldiğim başka bir dorukta “ben yaptım oldu” örneği de aşağıda. Queer Theory kitabında Annamarie Jagose yazmış.

@AtakanYrlmz’dan alıntıladım.

“Heteroseksüellik de kurgusaldır ve anlamı farklılaşan kültürel örüntülere bağlıdır. Tanımlayıcı bir terim olarak kökeni, hakkındaki evrensellik iddiaları istendiği kadar söylenedursun, tarihseldir”

Tarihsel, evrensel, kurgu, anlam, sözcüklerinin gizli anlamları mı var yoksa!

ORİJİNAL – The Daily Wire @realDailyWire

When you say a prayer, you now have to say amen and awoman