Yaşam

İyi olmak için çabalamamalı

Sessizliğin soluklanabildiği ender sokaklardan birinde yaşıyorum. Bu sakin sokaktaki metruk bir eve sığınmasına olumsuz gözle bakılmamış bir kişinin, yıllar içinde; yoldan geçenlere içecek satışının yapıldığı bir ticarethane kurması ve her gün saatlerce yüksek sesli müzik yayını yapması kimsenin hoşuna gitmedi. Kendini uyaran mahalleliye karşı takındığı kaba, küfürbaz, arsız tavır polise haber verilmesi ile son buldu. Bu adama, mahallelinin, “sürekli iyi” davrandığı yönünde yapılan bir yoruma, polis memuru şu efsane yanıtı [...]

2021-03-26T05:48:33+00:00Nisan 21st, 2020|Yaşam, Yazılar|

Yokluğun terbiye ettikleri

Bazen gözyaşlarım benden önce oturur yazımın başına. Yoklukla terbiye olundum ben. Takip eden haftalarda, aylarda ve yıllarda ve yıllarca idrak edeceğim her ne ise önce onun yokluğuyla kıvranırım. Çay bardağımı tabağına koymamın şiddetinden çıkan sesin kabalığı örneğin; sonra düşüncelerimin hoyratlığı; yalnız olduğumda alelacele yutulan lokmalar; gereksiz uzattığım cümleler, kendini övmeler ile ustalıkla bezenmiş konuşmalarımdaki monolog havası ve benzer binlerce eylem bir şeylerin eksik olduğunu hissettirir önce; öyle bir eksiklik ki, [...]

2021-03-26T05:49:39+00:00Nisan 20th, 2020|Yaşam, Yazılar|

Kendinize Geliniz! Ananız Avradınız Olmasın Lütfen

Analar, karılar, kızlar, baldızlar, kaynanalar, eltiler derken giderek kalabalıklaşan grupların hepsine olmasa da muhakkak birine ait olmaktan kendini kurtaramamış bir kadın olarak diyorum ki: Yeter, artık beni satmayın; soyutlama bölgesinde oluşturulan imgemle cinsel birleşme tehditlerinize bir son verin. Anasını satayım! Anam, avradım olsun! Her gün duymaya/söylemeye alışık olduğumuz bu sözlerle farkındalıksız bir ilişki içinde olduğumuzu düşünmeyi tercih ediyorum. Eğer öyle değilse durum vahim! Biyolojik olarak canlılığın, evrimsel olarak çeşitliliğin sürdürülebilir [...]

2021-03-26T05:50:55+00:00Nisan 20th, 2020|Yaşam, Yazılar|

Bir çukurda deliriyoruz ve bu çok iyi

Diyalektik oldukça popüler bir sözcük, kullanması havalı, anlaması, hele hele uygulaması çok zor. Kuşku demek çünkü. Peşinizi bırakmaz. Mantık örgüsünü oturtursunuz, kavramlar yerli yerindedir ama o, kendinizi bir bütün olarak kavramadığınız sürece baskı yapmaya devam eder. İlm-i tevhîd kimine yetse de hakikatinde İnsan, kendini bir Özbilinç varolanı olarak bilmek ister. Yoksa hep bir tamamlanamamışlık tortusu yayılır yaşama. Hegel, bu diyalektik yırtılmada kalmayı delilik olarak tanımlar; o nedenle, kurgul aşamaya geçilmelidir. [...]

2021-03-26T05:52:07+00:00Nisan 20th, 2020|Yaşam, Yazılar|

Depresyon ve öteki

Byung-Chul Han, “Şiddetin Topolojisi” adlı ilginç kitabında, şiddetin ve şiddet algısının zaman içindeki değişimini ele almış. Yazar, kaybolmayan şeylerden olan şiddettin, huzur ve refah toplumlarında bile azalmadan devam ettiğinden söz ediyor. Modernite öncesi zamanlarda şiddet, her yerdedir. Hatta gündelik yaşamın bir parçası olarak alenîdir, toplumsal uygulamanın ve iletişimin bir parçasıdır. Hükümdar, iktidarını kan dökerek  gösterir ve duyurur. Bu dönemde, şiddet, iktidar ve hegemonyanın önemli birer aracıdır. Modernite ile şiddet, gerek [...]

2021-03-26T05:52:54+00:00Nisan 20th, 2020|Yaşam, Yazılar|

Neden bu kadar öfkeliyiz?

Son aylarda inşaat işleriyle haşır neşirim. Bu sektörde de hakikisinin yerini alan ne çok malzeme var, şaşkınım! Taklit malzeme, ne kadar orijinalmişçesine sunulursa o kadar başarılı kabul ediliyor. Sağladığı üstünlük ise dayanıklılık, hızlı uygulama ve maliyette kayda değer azalma. Hız ve maliyet üstünlüğü, teknolojinin takip edemediğimiz gelişmesine ayak uydurunca yaşam oldukça sakilleşebiliyor. Evlerinin duvarlarına düğün fotoğraflarının baskısını uygulatan çiftler var örneğin. Kahve kupalarımızda çocuklarımızın fotoğrafı; yüzlerce, ‘kişiye özel’ uygulamalarla albenisi [...]

2021-03-26T05:55:02+00:00Nisan 20th, 2020|Yaşam, Yazılar|

Entelektüelin dışlama ve küsme hakkı var mıdır?

Üniversiteden bir arkadaşım, küçükken, bir sır yaratıp bunu kendine söylemiş ve yarattığı sırla bir süre mutlu, mesut yaşamış. “Düşünsene” demişti… “Bir sır var ortada ve onu yalnızca sen biliyorsun!” Sırrını kimseyle paylaşmayarak, yetişkinler için olanaksız bir şeyi başarmış. Ne yazık ki, bir sabah uyandığında, artık sırrının ne olduğunu anımsayamadığını fark etmiş ve çok ağlamış. “Keşke anneme söyleseymişim!” demişti. Çünkü, sırrını ebediyyen kaybetmiş. Kuzucuk. Maddi dünyada gösterimi olmayan bir şeyin yokluğunun [...]

2021-03-26T05:59:12+00:00Nisan 20th, 2020|Yaşam, Yazılar|

Aklımız ve ruhumuz hasta olabilir mi?

Hukuku başarıyla uygulayabilen bir hâkimin, özel yaşamında adâletsiz olması; binlercesini sağaltmış bir psikiyatristin karısını dövmesi gibi örneklerle işaret edilebilecek bir dengesizlik hâli vardır. Mahir şehirli kimliklerimizin altında, çoğunlukla; dokunsan kırılacak, üflesen uçacak, zayıf nitelikli psişemiz gizlenir. Bu durumlar için, aklın ilerlemesini, ruh takip edemiyor çıkarımı yapılabilir. Kalbimiz, karaciğerimiz, böbreğimiz hastalandığında; hastalığımızı rahatlıkla başkalarıyla paylaşırız; hattâ, mızmız tutumumuzla boğucu bile olabiliriz. Oysa, akıl ve ruh sağlığımızın bozulduğunu bir sır gibi saklama [...]

2021-03-26T06:00:13+00:00Nisan 20th, 2020|Yaşam, Yazılar|

Sirke ama o, şarap değil

Kalıcı söz söyleme üzerine yazmak istiyorum bu hafta. Üzüm suyu, metaforumuz olsun, bunu kalıcılık bağlamında ele alalım: taze üzüm suyu, üzüm sirkesi, sofra şarabı, yıllanmış şarap. Üzüm suyu serinletir, canlandırır. Üretilmesi kolaydır, evlerde yapılabilir. Tüketilmesi için zamana gereksinim yoktur; hatta, fazla bekletilirse bozulur. Üzüm suyunu içip markasını merak eden pek olmaz. Sirke, her yerde kullanılmaz. Evlerde üretilebilir. Tüketilmesi için az da olsa zaman geçmesi gerekir. Doğru kullanıldığında, “olmazsa olmaz” bir [...]

2021-03-26T06:10:26+00:00Nisan 20th, 2020|Yaşam, Yazılar|