Dec 30, 2019

ding an sich (dinganzih) kant’ın kendinde şeyidir. tartışma buradan başlar, fichte kant’ı eleştirir. kant’ın kendinde şey’i soyut tek yanlı bir belirlenim olarak görülür.  kendinde bir tanrısı vardır ve onun bilinemeyeceğine inanır.

hegel kendinde olanı, kavramına doğru ilerleyecek olan olarak görür. örneğin kendinde-insan çocuktur. orada o kıpıda kalmayacak ilerleyecek yetişkin olarak kendi için olmaya ulaşacaktır. henüz kendinde olan her şey ussal ve özgür olmaya doğru devinerek kendi için olacaktır.

ayrıntılı açıklamayı hegel’in küçük mantığında bulabilirsiniz.

fichte tutkulu bir filozoftur. almanya’da köhnemiş, bugün bizimkine benzeyen, dirimliliğini yitirmiş din anlatımı karşısında üniversiteyi yeniden tasarlar. gençleri coşturur, amfiler dolar o konuşunca.  kolay gelsin.

ORİJİNAL  –  merve @sonyarodya @gulguntp

hocam kendinde ve kendi için ne demek oluyor tam olarak Fichte’yi anlamaya çabalıyorum da.

 

Dec 29, 2019

RT Yorum –  gofretli yarışta gofreti kazanan, bence yoktur; çelişki yoktu zira. çelişki olarak görülmesi kanımca refleksif bir tutumdur. dün kelimelere dökemediğimi, Murat Bey zincirin devamında yetkin bir biçimde ifade etmiş.

postmodern semptomlara sahibiz; ama, gerekçelerine sahip değiliz.

hemen her tartışmada (akademik düzeyde de) felsefenin yokluğunun ızdırabını yaşıyor olmamız, bu eksikliğin dışavurumudur.

örn: batı, 2. tur bilim karşıtlığını yaşarken, bizde ağırlıklı 1. tur aşaması görülüyor.

örneğin; aşı karşıtlarına, düz dünyacılara karşı üretilen argümanlarda felsefi bilince haiz bir yazı, bir tivit ben henüz görmedim.

niçin bu aşamaya gelindiği açıklanabilmeli oysa. hep “neden” bu aşamaya gelindiğini dinliyoruz. kısır çekişme döngüsü kırılamıyor.

fritjof capra “tao’nun fiziği”ni bilime prestijini iade etmek için yazdığından söz eder!

şu seviyede tartışacak doğa bilimci bizde var mıdır?

doğa felsefesi konusunda, bilim felsefesi alanında batı’nın 70-80 yıl öncesi bilinç seviyesinde değiliz henüz.

aşağıdaki tivit çok haklıdır, yerinde midir tartışılır? yapamayan özne başkası olduğu sürece değerli 1 gözlem midir? kanımca, bu sert ama haklı bakış açısını herkes kendine yöneltmelidir öncelikle.

düşün dünyamız zenginleşiyor; umut dolduruyor bu beni.

“Die nagende Kritik @kritisch_kritik – Bir felsefecinin çağının politik ve toplumsal tinini bilmeksizin kavramlarla tesadüfi/keyfi (willkürlich) ilişki kurması ile bir işçinin fordist üretim modeli içinde bantta vida sıkması arasında fark yoktur. İkisi de ‘burada ne olup bittiğinden’ habersizdir. İyi geceler…”

naçizane 1 öneri: o kadar emin olmayın, öyle bir yorum hesabını vermiş olmayı gerektirir. “edim” içten açılan 1 kavram.kapsayıcılık her şeye olur demek değil, kavramın geldiği dorukta kendinle de hesaplaşmış olmak demektir. ki, bu bağlamda Murat Bey zinciri şahane sonlandırmıştır.

ORİJİNAL  – Murat Önderman @muratonderman

Keza modern liberal entity birey kavramlaştırmasını postmodern eleştirinize tabi tutmanız, batılı (ilk akla gelen) toplumlarda havada kalmazken yani anlamlıyken burada ailesinin kontrolünden kurtulamamış milyonlarca genç için düşmanca değilse bile dostça bir tavır da değildir.

Dec 28, 2019

kötülüğün parodisi neden iyilik olarak gelsin? bu algı henüz felsefeye başlanılmadığını gösterir. diyalektik altından kalkılması çok çok zor bir iş. “bilmekle yapabilmek farklı” felsefeye bulaşanın bunu kendi için yapması şart. kant boşuna aklını yitirmedi.

Dec 27, 2019

“İnsanlar soy akrabalığı, inanç akrabalığı dönemini aşarak özgürlüğün zemini olan us akrabalığına geçmelidir.” Kant

Dec 27, 2019

kötülük nasıl radikal olabilir?! varlık iyidir yahu.

bu platon’dan hegel’e böyle değil midir?

kötülük, iyinin yokluğudur.

kötülük, henüz kemaline ulaşmamış iyiliktir.

Dec 25, 2019

RT Yorum –  En az 2500 yıldır tartışılan iyi, güzel, doğru gibi kavramların içinden çıkmak kolay değil. sizlerle kavramsal olanı paylaşıyorum, düşüncelerimi değil.

çok çalışmak, eyleme yansıtmaya çalışmak, sonra geri püskürtülmüşlük içinde tekrar düşünmeye başlamak; derken yeniden düşmek…

kavramlardan konuşurken, özdeşlikte ayrım bilgisi ÇOK önemlidir; bu olmaksızın zemin sağlam kurulamaz. Zemin yoksa, çürükse hep bir “sana göre bana göre” olur. Yazılarımda Arendth’in alttaki enfes çıkarımı defalarca yazdım, irdeledim. İyilik-kötülük konuşmak için bir başlangıç.

“Herkes yanıldığımı kanıtlamaya çalışıyor. Ama hiç kimse gerçek hatamı fark etmedi. Kötülük hem sıradan hem de radikal olamaz. Kötülük sadece aşırı olabilir. Asla radikal olamaz. Sadece iyilik içten ve radikal olabilir.”

ORİJİNAL  – emre özdän @yenilenim

Bireysellik her durumda kötü değil. Evrensel de her durumda iyi değil. Bireyselin evrensele tercihinin istisnâları var düşüncesindeyim. Burada bireysel – evrensel tercihinin hangi konuda/ne ile ilgili olduğu önemli.

Dec 25, 2019

İrade etmekle, istemek farklıdır. İrade evrensele yönelim gerektirir; gündelik olanın inkarı.

Vicdan yoksa irade kötüye yönelir. Şeytan da evrenseldir.

Kötülüğün bu denli yaygın olması bireysel olanı evrensel olan karşısında  fedaya hazır olma bilincinin, ahlaki zayıflığı nedeniyle “tikel ben” aşamasına geri düşmesinden kaynaklanır.

Kazanıp duran kötülük bu yönüyle “iyi”den, daha yakın durur evrensele.

İyi insanlar değiliz.

Dürtüye yenik düşüyoruz. Gündelik, geçici istekler esir almış bizi.

Kötülükse, hiç olmazsa diyalektiğin gereğini yerine getiriyor. Günümüzün “kötü”sü, günümüzün “iyi”sinden daha hayırlıdır. Devranın dönmesinde özsel rol oynuyorlar.

Kendini bulma çabası olmayanın vicdanı olmaz.  Vicdan varlığı olarak insan kendini inşa eder.

Vicdansız kişi öncelikle kendine kötüdür, kendi kıymetini bilmez. Kişi, haklarını, “çok iyi niyetli” olduğundan değil, henüz tam teşekkül etmemiş vicdanından dolayı çiğnetir, yedirir.

Ezcümle: Günümüzün kötüsü, iyi; iyisiyse, kötüdür. Böylece herkes rolünü başarıyla yerine getiriyor denilebilir.

İyi, belirlenimini iradeden alır. İrade sadece evrensel erekle bir ve aynı ereği taşır. Burada renk vicdan filtresince belirlenir. Vicdan akılda değil kalpte yaşar.

Kalp, “teKALlüP”eder; değişim, dönüşüm demektir. Bu diyalektik düşünce yoksa olanaklı değildir. Aklı olmayanın vicdanı olmaz. Yüksek IQ akıl değildir.

Kurnaz tilki gibiyiz, maskeliyiz, hayret etmiyor, hayran olamıyoruz.

Her şeyden bolca var; samimiyet dışında.

Dec 21, 2019

“tiksindirici” düzeyde bacak arasına takıklıktan bunun beklenilmesi saçmalık haklısınız.

kuran’ı anlamak zor iş; felsefeye, bilhassa din felsefesine, sanatta kavramsallığa vakıf olmak gerek.

aklı evrensele yükseltmek ve yaşamı oradan eylemek çok çaba gerektiriyor.

Dec 17, 2019

RT Yorum –  Katılıyorum. Felsefe meta-dile ihtiyaç duyar. Bu ciddi bir eğitim gerektirir.

Lâkin, sezgim, duyu algıma (sanat) ve tasarımıma (din) malzeme vermiyorsa felsefeyle ne yaparım?

Bir bilgeyle, hakiki bir filozofla karşılaşmamış olan felsefe yerine kuru bir “ben”le idare ediyor.

ORİJİNAL  – Sakıncalı Medrese @MuderrisSm

Bu da elbette felsefeyi ezoterik kılmıyor. Her bilgi türü gibi o da egzoterik, kamuya açık; gereklerini yerine getiren herkes için. Bu da, eh, biraz zahmet olacak; Diferansiyel kalkülüs öğrenmekten ya da örneğin bir yabancı dili tahsil etmekten daha az bir emek gerektirmiyor…

Dec 14, 2019

RT Yorum –  gelenekte ve felsefenin geldiği dorukta kadına yüklenen “tanrısal” çok derin bir konu.

sorun, fevkalade erilleşen uygulamanın, kimin-kimlerin ekmeğine yağ sürdüğü. sorunun kendinden daha çok “sahteleşen” artık yalan olmuş uygulamalara kafa yormalı.

çünkü, o mecliste aranılan rızanın yüceliğini, evliliğinde özbilinçli ve özgür bir özne olarak, bir ömür boyu sürdürmen bekleniyor.

bu kadim olanın tırtıklanmasıyla aşılacak bir sorun değil.

bizde klasik olanla modernitenin özünlü ilişkisi anlaşılmıyor pek.

ORİJİNAL  – DarkAngel MicrobeHouse with garden @DarkAng80871722

Sormayın, her şey kadınlarda başlayıp yine biz kadınlarda bitiyor. Daha sarf ettikleri kelimelerin anlamını idrak edemeyen kadınlarımız var maalesef. Alınmak,verilmek,bakılmak,beslenmek …daha neler neler.

Dec 14, 2019

twitter’da, ele geçirilmiş “iç” birey problemini el birliğiyle artırıyoruz. bununla ilgili zincir yapayım akşama.

“hap” bilgicilere rastlıyorum; onlar, buranın “tüketenleri”. sessizce okuyor, okuyorlar. dışarıda, kendilerini, her konuda 5cümle edebilir halde sunmaktan memnunlar.

buranın “üretenleri” ise, haklı olarak (mı?) takipçi artırma derdinde. çok ciddi bir problem yaratıyor: bir kavrama, anlamının karşıtını yakıştıracak denli saçmalık çıkabiliyor ortaya. çünkü tivit atmak zorunda.

bu mecra yaşamdan ayrı mı?

felsefeciler akmaz kokmaz tivitler atıyorlar. şimdi değilse ne zaman fikrinizi öğreneceğiz? eleştiriniz var mı, varsa nedir?

felsefeyle, birleştirip yorumladığınız alanlar nedir? oysa, daha eylem var sırada, söyleme yakışmak isteyen.

eleştiri, takipçi budar; siz de haklısınız.

belirli bir “layk” sayısını aşmış tivit sorgusuzca beğeniliyor. istatistik yapılsa bunun, erkek, ünvan, yaş parametrelerinden bağımsız olmadığını gösterebilir.

istisnası azdır, en köklü sorunumuz: özdeş mantık.

bir zamanlar fb için yazdıklarım artık burası için de geçerli:

“ ‘kitsch’ süsler, pazardan alınma fason üretim danteller, plastik resim çerçevelerinde sergilenen tuhaf resimler vardır. Oldukça mütedeyyin bir evin salon duvarında, ucuza ve kolaylıkla bulunduğu için alınmış, plastik bir Andy Warhol, Marilyn diptiğine denk gelebilirsiniz.”

sanırım kant aydınlanmasının uygulamada topladığı ilk meyveler arasında “özgün ve özgür” fikri tanımak gelir.

aytunç aytındal, “tr’de dikkate alınmak isteyen batı’da kitap bastırsın” demiş. çünkü, batı’dan gelen, bir tür garanti belgesiyle geliyor.

Dec 13, 2019

“hap” olarak bilgi, yüzeyde manevra hakkı veriyor.

bilginin istiflenmesi kaynaklı vertikal kazanım derinlik midir?

sorun bir çeviri cinayetiyle başladı felsefeye “bilgi sevgisi” denilmesiyle.

pitagoras olsa olsa bir bilgeliksever olabileceğini söylemişti. bize çaba yakışır.

Dec 10, 2019

buradaki ağır abiler haklı mı ne? insanca davranmak muhatap almak yanıtlamak kişileri hadsizleştirebiliyor.

birinin en yakınındakine nasıl davrandığı önemli. yakınlaştıkça saygı azalıyorsa bu özsaygı eksikliğidir; hatta “bana katlanıyorsa değersiz olmalı” patolojisi de vardır.

inanç sahipleri öfkeli oluyorlar. dinci, ateist, marksist fark etmiyor. uygar bir zeminde fikir alışverişi yapmak olanaksız.

kabalaşmadan, alay etmeden, etiketlemeden yazışmak olanaksız mı?

ideoloji tartışmasındaki sığlık beni şaşırttı. düşünememe sorunumuz incitici boyutta.

bilgili, meraklı pırıl pırıl gençler politik tercihlerinin eleştirildiğini “zan”nettiklerinde ürkütücü bir öfke sorunuyla muhatap ediyorlar bizi.

herkesin derdi, güya insan. insanlara, insanca yaşam hakkı uğrunda çabalarken; nasıl oluyor da insana hayvanca davranabiliyoruz.

sorunumuz kendimizle. varlık alanımızı nerede oluşturduysak oraya regrese oluyoruz.

nerede, neden öfkeleniyoruz ve neden bu kadar öfkeli bir toplumuz? kişisel katkımızı önemsemek gerekmez mi?

düğmene basan sinirlendirebiliyorsa nereye gitti onca felsefe?

Dec 10, 2019

RT Yorum –  marks’ın düşüncesi o müthiş doruğa -ist olmadan tırmandı.  her insanda içkin özgür düşünme yetisine dikkat çekmiş oluyorum.

ORİJİNAL  – aяgument of peяihelion @razor0fOccam

güzel bir deli gömlekleridir tiviti.

mini şerh ile katılıyorum.

marx yerine hegel daha iyi gidecekmiş sanki. alman ideal-izm’i marx’a bir miktar deli gömleği giydirmiş olabilir. o yüzden.

bir de, marx’ın marxist olması anakronist olmaz mıydı yav?

Dec 9, 2019

RT Yorum- Kendini sınırlandırabilen özgürdür zaten. Benim özgür düşünme tanımım budur. Bir kez daha şaşırdım.

ORİJİNAL  – Die nagende Kritik @kritisch_kritik

Kısa kısa yazayım: 1.Sizin kastettiğiniz anlamda özgür düşünme diye birşey yok, düşünme faaliyetine başladığı an kendini sınırlandırır. 2.Marx düşünmeye Hegelci olarak başladı, bir Hegelciydi. 3.Marx’a laf etmesiyle alakası yok, tüm düşünce tarihi çöpe gidiyor buna göre.

Dec 9, 2019

RT Yorum –  İdeoloji nasıl iyi olabilir? Özgür düşünmeye engel her şeyden önce.

Her -izm ve -ist ile ketlenen özgür düşünceye dikkat çekmiş.

Sağlıklı, nitelikli düşünebilmek için Marks’ın Marksist olması gerekmedi!

Marks’a lâf etmiyor. Çok alıngansınız:)

ORİJİNAL  – Die nagende Kritik @kritisch_kritik

İstediğiniz kadar çırpının,istediğiniz kadar nasılsa insanlar anlamıyorlar diye düşünerek cahilane terelleli laflar edin ideolojisiz,steril,hijyenik bir ortamda yaşadığınız yalanına kimse inanıp sizi alkışlamayacak. Siz farkında olun ya da olmayın, osururken bile ideolojiksiniz.

Dec 8, 2019

ussal sezgimde, giderek deneyimimde bulduğum yaşantıladığım: tasavvuf

bunu ifade etme çabam: felsefe

-bunlar aynı mı?

-hayır.

-farklı mı?

-ifadede ayrı; kimlikte aynı.

sanat ve dini yaşantılarım; sonra, bulduklarımı felsefe ile ifade ederim.

felsefe, dönüp anlatmak, dolayım kazandırmaktır.

“minerva’nın baykuşu yalnızca alacakaranlıkta uçar” denilme nedeni, sanat ve din dolayımsızca ussal sezgiye verilir demektir.

-felsefe ile tasavvuf karşılaştırılabilir mi?

-anlamsız bir uğraş.

-ya tasavvuf felsefesi?

-felsefe evrensele yükselmektir. ortak akıl alanında birden fazla akıl olmadığına göre, tasavvuf felsefesi de bir ve aynı şeyi bulur.

ussal sezgimizde, sanat ve din namına bir şey bulamadıysak, felsefe dedikodu olmak zorundadır. özgür düşünce zamanla  ve zorlukla kazanılıyor.

“felsefenin soluk rengi solgun zemine vurduğu zaman, hayatın tezahürü ihtiyarlık günlerini tamamlıyor demektir. felsefenin soluk rengiyle o gençleştirilemez, sadece bilenebilir.”

yani: felsefe her şey olup bittikten sonra gelir. deneyimimizin anlamlandırılması, yazılmasıdır

ifade bakımından, sanat, din ve en son felsefe, sıralaması keyfi değildir.

felsefeyle uğraşmak dedikodu yapmak mıdır? “o, şunu dedi” bu, bunu dedi”

sen ne diyorsun? deneyim yoksa felsefe boş bir uğraştır.

sanat ve din yaşantılanır; bulunanlara, felsefeyle kavramsallık verilir.

yobaz dincide rahatsızlık veren de budur: deneyimlemediği şey hakkında ahkam keser; ürkütücüdür; yalancıdır; toplumu örgütler: ideoloji. kötücül yanını din sanır.

felsefe söz konusuysa; katılmadığın fikri kavramsal yazar eleştirirsin, keyfi değil. dedikodu yapar gibi olmaz.

bir sanat eseri karşısında gözyaşlarınız süzüldüyse yanaklarınıza; ayrımsız birlik içinde, merhametle kutsandıysanız; tomurcuklu bir sardunya sevince gark ettiyse sizi, bunu felsefi olarak nasıl ifade edersiniz? kavramlarla.

şart mıdır? sevinci neden yetmesin? sûfî yetinir.

ağlatan: sanat

hazdaki kutsanmışlık: din

tomurcuğun diriliği: doğa.

kavramsallaştırılmaları, üzerine düşünmek sayfalarca yazmak demektir. muhakkik bunu yapar.

deneyimle akıl yarışır mı hiç!

akıl, nefs, tanrı birken, biz neden çelişkiye düşelim?

zihin dışında çelişki yok gibi.

Dec 7, 2019

Arabi mistik olmaktan ziyade, bâtınidir. Lakin, felsefi argümanları açık seçiktir hiç bulandırmaz. Öyle olmasaydı Hegel’in vardığı kavrayış bütünlüğüne gelemezdi. Bilincin tarih içinde devinimini ortaya koyar Füsus’ta örneğin.

Dec 7, 2019

tasarımlarınız var, bunlarla ilerleyemeyiz. modern nedir/klasiğe göre nasıl konumlanır/tanrı felsefede nedir-dinde nedir/kulluk bilinci nedir/tanrı insan ayrımının sınırları/yücenin tanımı bağlamında kant felsefesi vs

çok konu var, çalışılmadan bu yorumlar alakasız kalıyor.

Dec 7, 2019

ortak aklın çözümü: kendi üstüne dönen düşünce; ki bu şüphedir. şüphe kavramdır. doğal bilincin karşılık diye buldukları karşılamaz. “şüphe”nin binlerce yıl içindeki dönüşümünü izlemeden gazali yorumu yapmamalı.

yaşamına bakınız, din olgusu onun için nerede başlar nerede biter.

Dec 7, 2019

RT Yorum –  hatta hegel  müslüman mı oldu diye düşünenler bile olmuştur. bunlar evrensele bağlı olmayan kısır din tanımlarını önemsemişler.

vahdet-i vücud anlatır hegel. panteizmle karıştırılır ki bu da onun spinoza’dan ayrımını getirir.

ORİJİNAL  –  merve @sonyarodya

Ne güzel ya böyle aynılıklar Green heartYellow heart

Dec 7, 2019

Bu karşılaştırmaları yapmak yoğun bir eğitim gerektirir. Bu ne cesaret! Emeği tanımayan insan denli tehlikelisi az bulunur.

Gazali’yi Descartes’le Kant’la karşılaştırın, sonra konuşun. Gazali’i bağnazlığına çözüm bularak vefat etti. Descartes da öldüğünde şüpheci değildi artık.

Birebir aynı çıkarımları vardır.

Kant aynı şeyi söylemedi mi? Numen bilinemez demedi mi?

Batılı olunca tamam. Ayıptır bu kadar ezberci, kopyacı olmak.

Bir de Weil var şimdi moda! Kendi kültüründe karşılığını görünce kafasını çeviriyor ama bir Weil düşkünlüğü filan.

Tasavvuf denildiğinde yüzünü buruşturur ama Nietzche abi ya! Bilmez birebir örtüşür belirli bir yere kadar, sonra ilerler. İkincisi delirir ama. Dürüst olan delirir. Gerçekten dert etmeyen bari ahkam kesmese.

Biraz küçük saçmalasanız diyorum.

Dikkat emeksiz aydın çıkabilir.

Dec 6, 2019

emperyalizmin en soyut silahı “sizin yerinize düşünürüz” anlayışıdır.

kavramlar olmadan düşünemeyiz.

gündelik şeyler, duyu algılarımıza çarpanın bilincini verirler. özeti: “ben öyle düşünüyorum”dur; duyuların bilinci.

kavramlar olduğunda, duyusal algıdan bir iz bile yoktur.

felsefe o nedenle anlaşılması zor bir konudur. o kavramı, kavramları ancak kendimiz doldurabiliriz. bu işlem eylem birliği olmadan yarımdır. eylem söylem birliği gerçekleşmediğinde insan huysuz, aksi, hırçındır.

öfkeliyseniz, öfkenin nesnesinin dışarıda olduğunu sanıyorsanız…

henüz duyusal bilinçtesiniz. sizi öfkelendiren nedenler vardır hep.

oysa, dışarıdan gelen “data”, benim bilinç filtremden geçerek bir renk alır; bilgi haline gelir.

bu renge göre yorumumuz değişiyor. bir olayın, yanlış, iğrenç vs olduğunu öfkelenmeden de değerlendirebilirim.

ussal bilinçse “theoria” eş deyişle “tanrısal görü” ile devinir. orada bir siz bir de tanrısal olan vardır; ki, akledilir.

din-i-dar olanın “neliğini” hiç düşünmediği, tanrı “inancı” theoriyaya engeldir.

ateistinse, yalnızca, kaprisli tikel bireyi, yani kendi vardır.

bu, theoriayaya engeldir.

ikisi de aynı kapıya çıkar dediğim durum budur: hakikatinde ikisi de (dindar&ateist) kendiyle özdeş bilinç.

bu durumda üretim, yani kendi eyleminde açığa çıkan keyfiliktir.

irade hangi yetimizde temellenir?

ateist bilinç eylemde (bilim) bir tık ileridedir. bilir ki bilim yapılırken, irade bir üst boyuta teslim olur. irade hakka teslim edilmiştir.

deney, gözlem, sonuç vs şu demektir:

-“ben, kendi kanılarımı hiç devreye sokmadım. işte ispatı”

-“hani nerede?

-“buyrun tekrarlayın efendim! aynı sonuçları bulacaksınız.”

tümevarmıştır, bilir. bu evrensel olanın verdiği kesinlik müthiş bir şeydir, lezzet oradadır. bilimi bıraktığında döndüğü yerse kendi tikel bilincidir. katlanılamayacak denli vasat, çünkü; zihin;duyu algılarında meşgul.

eğitim arttıkça öfkenin sahneye çıkması boşuna değildir. yarılma yaşanmıştır bir kez.

giderek bir kibir, tepeden bakmalar filan başlar.

bilim arkafon gibi olur, gruplaşılır; dindarlarla eğlenilir, haklıdırlar; kuranı hiç anlamadığı halde ona inanan kişi komiktir ne de olsa.

artık bilim bir çekiçtir ve geri kalan her şey çivi.

beş para etmez kuran yorumları filan yapılır. yahu 2500 yıllık düşünce tarihi, din felsefesi filan dersin. anlamaz.

anlamadığını anlamamakla maluldür. ama çok emindir.

açık arama niyetiyle “yorumculuğa” bile soyunur bu densiz bilinç. oysa eleştirmek bir sanattır anlamaz. hep bir ortaokul seviyesi tadı bırakır ardında.

işin kötüsü, mesleğini varlık alanı yapar. “hoca egosu” çıkar ortaya. hoş “cübbeli” de bir hocadır ve egosal yansımaları farklı değildir.

düşünme ise farklıdır, tümdengelimdir. kavramın içi boşsa, neyi düşüneceğiz? nereden kalkacağız, nereden hareketle düşünceyi devindireceğiz?

kavramlar, tanrılar, idealar, ayanı sabiteler, ilkelerdir ve felsefe bunlar olmadan olmaz denilince, bilime yükselmiş ama orada çakılmış bilinç şöyle diyor:

-“ilkelere ne lüzum var?”

senin için yok; çünkü, duyusal bilinç düzeyinde yaşıyorsun.

sağlık hekime, bahçe botanikçiye, hukuk hukukçuya bırakılır da düşünce kimseye bırakılmaz!

bunun ilk şartıysa; düşünemediğini fark etmek.

amma, dişil yanla temas yoksa bu farkındalık oluşamıyor! çünkü bunu fark eden sessizleşir, alıcı hale gelir; döllenme ürünle belli olur.

uzmanlık kendi alanında yazar ama düşünen her alanda yazabilir. düşünmeyi kimseye bırakmamalıyız. üniversiteler evrensellikle bağlarını tesis edemeyip ideoljiler düzeyinde kaldılar.

hadsizlik bilinci, sınırın, haddin neyle komşuluğuna istinaden ortaya çıktığını fark etmektir.

had her zaman hak ile ilişkilidir. haddimi bilmek bana çok şey kattı. had ile temasın olmadıysa hakla, hukukla nasıl temas olsun?

bunun ölçüsü eylemdedir. söylem ve eylem birliği tevhiddir.

duyusal algı düzeyinde işlev vardır o kadar.

işlev/fonksiyon varlıkları haline geldik. hepimiz şikayet ediyoruz. suçlu kim?

düşünmeye, kısacası onurumuzu ele almaya ve niyete bağlı iradeyi yaşamımıza konuk etmeye başlasak?

niyet, irade ile ilişkilidir; yoksa, istek. isteyip duruyoruz. peki irade ediyor muyuz?

Dec 5, 2019

soliptik, insanla temassız, bencil ve hırçın yaşamlarımız var. özümüzden kopuğuz.

misafiri, komşusunu, mesai arkadaşını kısacası insanı sevmeyen özneler olarak son derece insancıl tivitler atıyoruz.

bunu yaparken bolca ağlıyoruz; duygudaş olmayanı hemen hor görüyoruz. “taymdan psişemiz akıyor” dediğim durum bu. köşe yazıları bile bu mızmız akıntıdan muzdarip.

aynı fikirde olmayan kişileri atomlarına ayıracak denli vegan, vejetaryen ve hayvan hakları savunucusuyuz.

özsaygımız yok. travmatik düzeyde umutsuzuz.

boşinançla hakikatin derin köklerini karıştırdık. olmayan bir dine inanıyor ya da olmayan bir dine saldırıyoruz. akıl tutulması yaşıyoruz.

kadın, erkek, eril baltalarımızla dolaşıyoruz.

zihnimizin ham rotasyonunu düşünmek sanıyoruz.

kibirli, çok çok kibirliyiz. anlayamadığımız şeyi yadsıyoruz; felsefe gibi örneğin.

giderek gömüldüğümüz bataklıktan nasıl çıkacağımızı düşünmeliyiz.

felsefesiz bir çıkış göremiyorum. felsefe benim yerime düşünülmesine izin vermemektir. namustur.

saldırı altında olan şeylere bakalım:

kadın/sezgi > eylemi: din ve sanat.

felsefe         > eylemi: düşünmek.

önemsenmeyen ne var? bilim > eylemi: nedenselliğin, ilişkilendirmenin taçlanması.

bu iktidarın dinle ilgisi yok, uyanalım. öyle bir din yok; boşluğa saldırmayın.

dişil yanımıza olan vefasızlığımız, toplumda kadına şiddet olarak yansıyor. dişil yanımız çok zayıf. her erkeğin dişil yanı vardır. X kromozomunuz bile var.

kadın erkek fazlasıyla eril tutumlar içindeyiz. anlama, hoşgörme, kapsayıcı olma, hata kabul etme çabası neredeyse yok.

itkisel, dışlaşmak zorunda olan, huzursuz eril yanımız; kadim, bütünsel, şimdiden merkezinde olan dişil yanımıza üstün gelip duruyor. sevgi hissedemiyoruz. fenotip üzerinden çekişen kısır bir anlayış içerisindeyiz.

“aramızdakinin, insanlığın çekirdeğine ait olan bir veçhesi olarak ele alındığının farkına varacak olursak, felsefe ve inancın da aslında ayrılmaz olduklarını keşfedeceğiz…

…o halde bizden istenen, insan gelişiminin yeni bir aşamasına, sanatın, felsefenin ve dinin, batılılar olarak bildiğimizden farklı, başka bir anlamla donatıldığı ve farklı bir şekilde uygulandığı yeni bir çağa adım atmamızdır” diyor luce irigaray.

Dec 3, 2019

“bize rahmet yerden yağar”y.emre

felsefeyi öğrendiysek bu cümle anlamsızdır.

bir bilge tanıdıysak bu cümleye inanırız.

felsefe yapmaya başladıysak bu cümle kıblemizdir.

bilgeliğe vardıysak bu cümleyi deneyimleriz.

imana dönmeyen inanç yüktür. anne, anne olduğuna inanmaz; bilir.

Dec 2, 2019

Sistemli (dizgeli) olan için en büyük tehlike imgelem (hayal) gücü; sanatın gücü, yaratıcı insanın gücü.

politikanın, ideolojinin hükmedemediği bu yegâne yeti,

merhametsiz, alaycı bireyde henüz bakirdir. didaktik, bir anlamda dogmatik olan aklın bunca yüceltilmesi tesadüf değil.

Bilim, Neden sorusunu yanıtlayabilir; Niçin sorusunun yanıtını veremez. Neden bilgiye, Niçin ise amaç yönelimli olduğu için bizi değere götürür.

Antik Yunan’da “Ethos-Pathos-Logos” “Mythos-Epos-Logos” gibi üçlemeler içsel bağları göz ardı edilmeksizin, birlikte ele alınırdı. İslâm Tasavvufu’nda da, kavramlar birbirleri ile olan dirimli ilişkileri koparılmadan ele alınır. Nedeni bellidir: İnsan bütünsel bir varlıktır.

Logos’tan söz edebilmek için ciddi bir içsel süreç gerekiyordu. Örneğin pathos, o ki tutkudur; ileride Hegel tarafından eksiksiz kavranacak, tutku nedeniyle aklın (usun) dünya tarihine girdiğini, dünya sahnesinin tutkulu insanlar tarafından değiştirildiğini ileri sürecekti.

Aynı düşünürün “Güzel Sanatlar Üzerine Dersler” adlı çalışmasında pathos sözcüğüne verdiği anlamı okumanızı öneririm.

Kontcu (August Comte) pozitivizm sonrası mitsiz din, dinsiz felsefe derken, elimizde bilimle kaldık. Oysa bilim varlığı kavrama çabasında zihinsel bir alandır.

Dec 1, 2019

Felsefe-Philosophia

Philia-Sevgi

Sophia-Bilgelik

Dec 1, 2019

Popüler sözcük şu diyalektik, kullanması havalı, anlaması, hele hele uygulaması çok zor. Kuşku demek çünkü. Peşinizi bırakmaz. Mantık örgüsünü oturtursunuz, kavramlar yerli yerindedir ama o, kendinizi bir bütün olarak kavramadığınız sürece baskı yapmaya devam eder.

İlmi tevhîd kimisine yetse de hakikatinde İnsan, kendini bir Özbilinç varlığı olarak bilmek ister. Yoksa hep bir tamamlanamamışlık tortusu yayılır yaşama. Hegel, bu diyalektik yırtılmada kalmayı delilik olarak tanımlar; o nedenle kurgul aşamaya geçilmelidir.

Hegel felsefesinde bu diyalektik yırtılma aşılmıştır; felsefesine diyalektik felsefe denilmesi yanlıştır.

Kant dürüst olduğu için delirmiştir. Bizim ise tüm oyalanmalarımız, delirmemek için. Bir filozofun aksine, kuşku duymadığımız tek şey kendimiziz.

Kant’ın ruhu şâd olsun.

Dec 1, 2019

RT Yorum –  bu olumsuzun olumsuzlanması olumludur der hegel.

yok efendim teslis gavur işi saçmalıklarından din de anlaşılamıyor. islam’ın özündeki lâ işte bu olumsuzlama.

kendini olumsuzlamayan, huysuz olur kibirli olur; rahat olsak, “bilmiyorum” desek.

hak, muhammed, ali allah eyvallah.

uzayda bir nokta belirsizdir. ki, nokta, uzayın halihazırda olumsuzlandığına işaret eder. iki noktaysa çizgidir, ancak üç nokta ile koordinat belli olur.

geometri dışarıya çizdiğimiz üçgen değil, faal aklımızın göstergesidir. muhayyile ile akla aracılık eder.

atatürk geometri kitabını bilime katkıdan ziyade faal aklı harekete geçirmek için yazdı. kavramların türkçe karşılıklarını buldu: üçgen, açı vb.

bunların karşılıkları dilimizde yoktu. neden? basit, henüz oraları düşünmemiştik. kör bir inançla değil anlayarak ilerlemeli.

platon’un akademisinin kapısında yazan “geometri bilmeyen giremez” sözü dışlamak için yazılmamıştı. muhayyile ile akıl arasındaki köprü kurulmadan olmuyor işte bu işler.

geometri profesörü olabilir ama henüz bu tür düşünme tetiklenmemiş olabilir.

bize de nasip olur inşallah.

ORİJİNAL  – mehmet akif yıldız @mayarch

Ben, başkasının ötekinin olumsuzlanmasi degil midir Gülgün hocam?

Nov 30, 2019

RT Yorum –  okumak, merak uyandırabilir; eksiklik duygusu yaratabilir, ki bu iyi bir şey.

katılıyorum deneyim olmadan zor. hegel “edim” dedi durdu.

hyppolite, hegel’in tinin görüngübilimi’ni geçirdiği bir vecd ardından hızla yazdığını söyler. felsefi ve edebi dorukta bir eser.

bizler kısır çekişmelere gömülüyoruz. herkesin fikri kendine tabii ama koşulsuz sevmek tam bir sanat: hem eser, hem sanatçıyız.

ORİJİNAL  –  memoviglio @mehmetta

Spinoza’nın Tanrı’sı gibi Hegel’in mutlak kavramına da öznel deneyimle ulaşılır kanımca. Hegel’e sıfırdan başlanmaz, içine düşersiniz. Hegel okumak size bir şey öğretmez, bildiğinizi kavramlaştırır.

Nov 30, 2019

RT Yorum –  felsefi bir eleştiri getiriliyorsa, kavramı takip etmeden nasıl bir dizge izlenir bilemem.

hegelci olmak olanaklı değildir. lâf olsun diye söylememiş hegel bunu.

ORİJİNAL  – Murat Önderman @muratonderman

İtirazın dayanağı olan “mutlak” yani sınırsız ve istisnasız, narsisistik bir kavramlaştırma. Narsisizmin tanımlarından biri de sınırsızlık yani ayrışmamışlık. Mutlakla ayrışmış yani sınırlanmış özne bence biraraya gelmez. Ayrıca, bahsettiğim Hegel’deki bir bilinç ve öznellik tipi

Nov 30, 2019

RT Yorum –  o nedenle henüz belirli varlıktır. adanmışlıksa soyut olanın bizzat edimde gösterimidir.hegel’de edim kilit sözcük.

bir yaşam bilime, sanata, tikel ilgilere adanabilir de nefsin kendini hak olana adak olarak sunması her yiğidin harcı değildir.hoş ilklerde de kısmi adama vardır.

ORİJİNAL  – e.cetin @emincetin_

Adanmışlık, herkesin bağrına bastığı kilit kelime. Hegel’den sürdürürsek “Eğer soyutlamada durup kalınacaksa, bir şeyin uçurumda yutulmadan belirli varlığında nasıl göründüğü bütününde ilgisiz bir noktadır.”

Nov 30, 2019

RT Yorum –  bilakis, kendini ötekinde tanımak, direncin tikel benden kaynaklandığının idraki ve böylece, saltık olanın içerikçe zenginleşmesidir. düşünen özne tikel benden uzaklaşır. oysa narsisizm kaprisli tikel bende takılmaktır.

öznenin, ölçüyü, egodansa evrensel olandan alması yeğlenir.

direnense, nefstir (egodur). tümgüçlülük, bireyin kendine hakim olabilmesini gerektirir. tümgüç iradenin doruğudur. irade söz konusu olduğunda, kişinin iradesi nereye kaçıyor bakmalı: egosuna mı, hakka mı?

adanmış yaşamlar hakka boyun eğişlerinde benzer, uygulamada biriciktirler.

bence, küçük mantık, estetik ve din dersleriyle birlikte okunursa hegel daha iyi anlaşılır.

özne nesne birliğinin sağlanması “duyguda sevgi, hazda kutsanmışlıktır” der hegel.

erenlerin neşe ve muhabbetleri narsist benlerinden artık kurtulmuş olmalarından gelir, kaynağı sevgidir.

ORİJİNAL  – Murat Önderman @muratonderman

Hegel’in özne nesne birliğini arayan öznesi dört dörtlük bir narsisist. Özne nesne birliğini arayış, ilksel narsisizmin tümgüçlülük yanılsamasına gerilemek. Bize direnen şeylerin olması iyidir.

Nov 30, 2019

RT Yorum –  Evet :)

İşte bu konular karanlık şeyler gibi ele alınıyor. Oysa Platon’a dönüp “intelektus”un rasyonel(oranlayan) akıldan farklı olduğunu okuyabiliriz.

niyet/gaye/ereksel yönelim kişide içkin yetileri devindiriyor. Kavram, mantık çalışmakla; dışsal amaçlarla devinim başlamıyor.

ORİJİNAL  – Sakıncalı Medrese @MuderrisSm

Hegel Tinin Görüngübilimi’ni kendi inisiyasyonu olarak tarif eder. İnisiyasyonun ne anlama geldiği ezoterik literatüre aşina olanlarca çok açıktır. :)

Nov 30, 2019

RT Yorum- hegel “önüme koyduğum amaç: bilgelik sevgisinin, edimsel bilme olabileceği hedefe katkıdır” der. bilen ve bilinen ikiliğinin kaldırılması.

bu türden bir sonsuzluk tanımı yoktur. kötü sonsuzluk algısına karşı bizleri uyarır. bu konuyu ayrıntılı bir biçimde işler.

ORİJİNAL  – Murat Önderman @muratonderman

İyi de, Hegel mutlağın, mutlak yani istisnasız ve sınırsız bilginin peşinde değil miydi? Bunun koşullarını araştırmamış mıydı? Nereden nereye geldik şimdi? twitter.com/gulguntp/statu…

Nov 30, 2019

RT Yorum –  Çünkü epistemoloji ile ontolji karşıtlığının çözümlendiği bilinç düzeyidir. Sonrakiler bir bölüm, bir paragraf Hegel’de zaten var: Benim incelediklerimde en azından. Gereksizdir demiyorum bu anlam çıkmasın. Sonrakilerin önemi ayrı konu.

Bir de Hegel eleştirisi getirdiğiniz için.

ORİJİNAL  – Murat Önderman @muratonderman

İyi de bu konuda niye Hegel’e dayanmak zorundayız ki. Marx bir sol-Hegelciydi mesela. Ayrıca sağ-Hegelciler de vardı.Hegel’in yani Hegelciliğin bir sosyolojisi de vardır ve Hegel bile bunu engelleyemez.Nietzsche’de beni izlemeyin demiştir ama yeni Niçecilerden geçilmiyor ortalık

Nov 30, 2019

RT Yorum –  narsisistik bilinç yansımada kendini görür. şizoid bir yarılmanın her şeye rağmen bastırılması.

saltık başkasının kalmaması olarak tanımlanan nihai aşamaysa, bu narsisistik benin ortadan kaldırılmasıdır.

kabaca: özgecilik ile bencilllik arasındaki fark denli derin.

ORİJİNAL  – Murat Önderman @muratonderman

Zaten bilen ve bilinen ikiliğinin veya özne nesne ayrımının kaldırılması narsisistik bir proje. İlksel narsisizm bu. İlk tweetime geri geldik şimdi.

Nov 29, 2019

bir filozof neden aşağılanır? bu ihtiyacı kindar ve kibirli buluyorum.

hegel felsefe tarihinin geldiği son durağı bir tanrılar pantheonu olarak betimler. ilkeleredir bu atıf. der ki, dışarıda bıraka bıraka gelseydik tinsel sapınçtan başka ne bulabilirdik.

Nov 29, 2019

sanırım kibrin payına düşen bu oluyor.

hegel napoleon’a hayrandır. tanrı’nın tecessümüne kadar vardırır işi.

felsefeye başlayan spinoza ile başlamalıdır der. ona çok hürmet eder.

tasavvuf dersek onunla arabi benzerdir demek istemem; varılan nokta aynıdır demek daha doğru.

Nov 29, 2019

RT Yorum –  mücahit bey’in zarif yorumunda isim geçtiğinden, tereddüt etsem de yazmaya karar verdim. kanaatine güvendiğim: hem pratik hem de teorik bilgeliğini çömezce sınamama rağmen, yetersizliğimi, merhamet tepsisinde bana gösteren ve nefsime asla ama potansiyelime daima hizmet edendir.

kant’a kadar yükselebilen anlayış hegel’de neden tıkanıyor?öyle ya “buraya kadar her şeyi anladım, sorun neden bende olsun” kibri, hegel’i aşağılayarak yükselmek istiyor.

ediminde bulamayan, kavramda niçin tanıyacakmış!

bence hegel, ahlak ve vicdan ölçüsünde anlaşılabiliyor.

ORİJİNAL  – mücahit batgiray @MBatgiray

Hocam günaydın. Siz arada diyorsunuz ya “kanaatlerine güvendiğim birisi ”  Ahmet Arslan Hocadan etkilenmiş olabilirim. Hegel ve alman idealistleri ile ilgili görüşlerinden :-))  aslında çok eskiye dayanıyor Hegel antipatim. Hegel oklumadan Hegel hakkında kanaat sahibi oldum>>

Nov 25, 2019

Sol, neden emperyalistlerle dans ediyor?

Solculuk, tıpkı bir sanat eserinin ortaya konulmasında gözlemlenen güçlüğe benzer bir güçlük içerir. Aşılması zor bir güçlük: Amaçlar ile araçlar arasındaki uyum. Diyalektik, devinen aklın kendinde bulduğu bir dinamik süreçtir.

Felsefe tarihinde bu Kant aklıdır.

Hegel, aklı, kurgul aşamaya yükselterek onu diyalektik çıkmazdan kurtarır. Bunu anlayan ve “Felsefeyle dünyayı anladık, artık onu değiştirmeliyiz” diyen Marks’tı. Solcular, bunu kendi akıllarının devinimi ve zorunlu süreci olarak bulmadılar.

Ne olduğu sorgulanmadı ve sloganlara hapsoldu. Bir entelektüel olarak Marks, Hegel’i okumuştu. Bizde ilk Hegel çevirisi yanlış hatırlamıyorsam 1985’dir. 12 Eylül’den bile sonra. Amacı ile aracı arasındaki uyumsuzluğun deneyimidir ki diyalektik süreci başlatır. Bu olumsuzlamadır.

İslâm dininde bu nedenle “İllallah”’la değil “Lâ ilâhe” ile başlanılır. Din, hem başlangıcında hem de nihayetinde insanın kendiyle olan ilişkisini deneyimlediği bir alandır. Bu devinimi tamamlamış bir akıl olan Hegel din uğrağını atlamamıştır.

Marks, bunun insanın özsel bir belirlenimi olduğu gerçeğini idrak etmemiştir. Hegel, ansiklopedisinde dini ifade biçimi olarak sanatın üstüne koymuştur. Araç ve amacın sonsuz uyumu olarak ortaya çıkan sanat özgürleştiricidir ve bu yönüyle politiktir.

Politikanın müdahale edemediği biricik yetidir imgelem. Bakınız, on binlerce sayfanın özeti olan bu bilgilerle dönüp Atatürk’ün Adana Esnaf Odasında yaptığı konuşmayı tekrar okuyalım. Orada bir dehâ parlar. Oysa henüz diyalektikle hiç tanışmamış zihin içinse Ermeni düşmanlığıdır.

Solun amacı, Hegel’in Saltık Tin olarak tanımladığı bölgeye lâyık bir yaşamdır. Çok üst düzey bir hedef. Peki, saltık olana gitmek için öznel ve nesnel tin alanlarında nasıl örgütleneceğiz? Sol bu problemle yüzleşmediği sürece günü kurtarmaya yönelir.

Emperyalistlerle eyler, onlar gibi düşünür. Bizde sanat, bilim ve felsefenin bu denli az gelişmiş olması dinden bağımsız ele alınmamalı. Ezcümle, Sol’un problemi sandığımızdan daha yaygın bir problemdir.

Nov 24, 2019

RT Yorum –  Ayrımda özdeşlik önemli bir konu. Spinoza’nın Hegel’den farkını; İslâm’ın monoteizm olmadığını; tevhidin bizzat ayrımlarda zenginleştiğini anlamanın biricik yolu.

ORİJİNAL  – Murat Önderman @muratonderman

“Getir götürünü yapma” ibaresinin yerleşmesi bir ayrımın daha silindiğinin işaretidir.

H Arendt idi değil mi, totalitarizm ayrımların silinmesiyle mümkün olur mealinde yazan.

Normları etkisizleştirip özgür ve kendimiz olacağız derken ayrımları da siliyoruz gibi geliyor bana

Nov 22, 2019

“Usun işi, öyle bir iştir ki, anlağınki denli kolay değildir”

Türk, Kürt; sağcı, solcu; dindar, ateist fark etmiyor: Kendilerinin de atıldıklarına isyan ettikleri, toptancı torbalara, “ötekini” savuruyorlar.

Vicdansızlığın, ancak, aklın yokluğunda nefes aldığına şık bir örnek.

Nov 21, 2019

ayrım dolaysızca ayrımdır bu nedenle özdeşliği de kapsar.

bir ayrım olarak alındığında yansımadır. yansımaları yarıştırmaktansa ayrımın özün çeşitliliği olduğunu duyumsatacak olan evrensele yönelim şart.

tikel algı taraflıdır: “yeterince türklük yapamamak” gibi.

Nov 21, 2019

İlber Hoca dil-düşünce diyalektiğince neden “Türkiyeli” denilemezi anlatmış. Mantık eğitimine acil ihtiyaç var. Dil-düşünce diyalektiği anlaşılmadan, kavram nedir bilinmeden “ben dedim oldu”larla yetinmek tuhaf. Irkçıymış hadi canım!

https://youtu.be/t2IE4PgCw5I

Nov 20, 2019

ortaçağda kilise, aristoteles’in özdeşlik mantığını kullanarak hükmetti.

bizde bilinç düzeyi özdeşliğin ötesine hamle yapamıyor.

avrupa’da aydınlanmasında sanat, bilim ve felsefe alanlarında doruğa çıkılması tesadüf değildi.

saflık bollywood içerikten tarkovsky tadı beklemek.

Nov 16, 2019

Fârâbî’nin El-Medinetü’l Fâzıla dediği İdeal Devlet, Aristoteles’in zoon politicon olarak işaret ettiği insanın yaşadığı yerdir. Yunanca Polis medeni olan insanların, ortak bir amaç uğruna birlikte yaşadığı, yardımlaştığı, iş bölümü yaptığı şehir demektir.

Bu ortak amaç gelip geçici olanla ilgili değildir; herkes erdem uğruna ve ona ulaşmak için yaşar.

Platon’dan Aristoteles’e oradan Fârâbî’ye ve günümüze kadar etik ile politik olanın birbirinden bağımsız olamadığı gösterilmiştir.

Etik olmayan bir halkın, etik bir yönetim umudu içinde olması beyhude. Bireyde erdem ölçüdür; ölçü, toplumsal düzeyde Adalet olarak yaşantılanır. Ölçüsüz adalet, oksimoron kullanımdır; adaletsiz olan zaten ölçüsü önceden ve derinden bozulmuş olandır.

Önceki adı Yesrib olan yerin adı, İslâm’dan sonra, Medine olarak değiştirilmiştir. Medine-i Münevvere, Medine Anayasası ile garanti altına alınmış bir şehirdi. Farklı unsurları, hak ve özgürlüklerinin bir çatı altında toplandığı bir barış şehrinde yaşatma girişimiydi.

Nov 16, 2019

“Estetik yargı yoksa etik oluşamaz ” Metin Bobaroğlu

Etik olmayan bir halkın, etik bir yönetim umudu içinde olması beyhude. Bireyde erdem ölçüdür; ölçü, toplumsal düzeyde Adalet olarak yaşantılanır. Ölçüsüz adalet, oksimoron kullanımdır; adaletsiz olan zaten ölçüsü önceden ve derinden bozulmuş olandır.

RT –  Sorumluluğumuzu artıracak olsa da; ahlaklı geçinen coğrafyalarda, estetik nosyonun yokluğunun temel nedenini gözler önüne seren, şu çıkarım üzerinde, derin derin düşünmeli. Durum vahim, estetik yokluğu can acıtıyor.

Nov 15, 2019

binlerce yıldır din ve felsefe bunu söylüyor. örneğin aristoteles nous’a katıldığımızı, bunun da ancak bilfiil düşünüldüğünde gerçekleştiğini söyler.

amakı hayal isimli kitapta zeka tanrısaldır, övgü onadır. ama zeka ile zihnin kullanımı ayrı tabii.

Nov 15, 2019

saltık olanın, henüz yoksul bir içerikle tezahürü diye düşündüm. tecellinin, tezahürün bilinci olduğunun bilim aracılığıyla, idrak edilmesine bir olanak.

bu bağlamda (amakı hayal)zeka  şu türden bir tanıma sahip, ki bu felsefede de dile getiriliyor: “tanrı, tekamül eden zekadır”

Nov 15, 2019

Bu halihazırda gözlenen/gözleyen ikiliğinin ortaya çıktığı durumdur. İlk farkına varan “ben” Onunla nasıl yaşayacağım? Günümüzde depresyonun ana nedeni. Oysa kadim bilgelik vicdanda bulunan çerçevesinde eylemin örgütlenmesidir. Hegel Kant’a itiraz eder: “Tutku gerek”der.

Nov 15, 2019

kendi içine doğru giden bir varlık, bu önemli. henüz bunun bilinci yok. karşıtınca devindirilecek; son tahlilde saltık başkasının olmadığını idrak edecek.

bu tekamüldür, harekettir.

hatta hegel sanılanın aksine ne varlık ne de yoklukla başlar. başlangıç noktası oluştur.

Nov 15, 2019

Platon’un İdealara katılımının öykünmeye bağlanması gibi: İntellektus. Önümüzde bir örnek olmadan nasıl olacak? Çünkü bilgiyi değil bilgeyi seviyoruz: Philosophia.

Amaç özsel.

Kant ahlakı Nazi örgütlenmesinde bir üst eylemle bilginin kesilmesi olarak uygulandı biliyorsunuz.

Nov 14, 2019

bilen olma değil de kendini bilme çabam var hatta tek çabam.philosophia bilgelik düşünme sevdasıdır. düşünme işi namustur(nomos) kimseye bırakılmamalı.açığımı bulmak istiyorsanız, size tüyo vereyim: “bu kadar eğitime neden 45 yaşına kadar felsefeye bulaşmadınız, bu utançtır”deyin

Nov 13, 2019

Düzenli yazıyor, DM, mail dönüyor, anlatıyorum. Kişi anlamadığı 1 şeyi eleştirirken had bilmeli had/sınır. Bu sınır ki topluma hakları kazandırır. Özgürlük: kendini sınırlayabilmek.Felsefi emeğe sokak ağzı denk düşmez. Bilmeyen susmalı.

Yapılan “olumsuzlama” bile değil nasıl eleştiri olsun?

Nov 13, 2019

Alay eğlenceli değil.

Her düşünce kendini ifade olanağı bulabilmeli, bu çok önemsediğim 1 özgürlük.

Lâkin, zihin üretimi ile düşünceyi karıştırmamalı. Felsefe tarihi bunun irdelenmesidir!

Düşünce çok kapsamlı 1 kavram.

Yazımın temel eleştirisi de buydu: Emeği tanıyan emektir

Nov 13, 2019

Sedat Bey, tümceleri cımbızlıyorsunuz. Çünkü 1 kavram olarak özgürlük sizce “istediğini yapabilmek” anladığım kadarıyla. Bense felsefi tanımını benimsiyorum.

Sanırım alındınız. Düşünsenize, yerli yersiz onbinlerce eleştiri üreten mecra kendiyle ilgili bir eleştiriyi kaldıramıyor

Nov 13, 2019

olsun :) basit yöntemlerle eğleniyorlar

irade, kolayı tercih etmemekle iradedir. 1M takipçi  garantilense, yine de biriyle alay etmem.

nezaket, görüldüğü yerde tanınmıyor.

bunlardan, yazılarımı anlayan seyrek. sağlam eleştiri için felsefe şart. bu konuda pek yoksul bir toplumuz.

Nov 13, 2019

Fransız yazar Honoré de Balzac’ın Bilinmeyen Başyapıt isimli eseri sanatı kavramsal düzeyde ele alan ve kapsamlı düşünme olanağı sunan bir kısa öyküdür. On dokuzuncu yüzyılda yazılmış olmasına karşın, zamanına aşkın tinselliği okuyucuyu sarsıcı niteliktedir.

Balzac bu kısacık eseri ile, Dünya Tininin özsel ereğini açımlarken geçtiği sanat uğrağında, özgül yeterlilikten evrensel yeterliliğe zorladığı sanatçıyı ve bunu yaparken sanatçının içine düştüğü yabancılaşma kaynaklı çelişki ve parçalanmayı ustalıkla ortaya koymuştur.

Bu öykünün çözümlemesini şu yazıda yapmıştım. Ağır sanat felsefesidir uyarırım. :)

Nov 13, 2019

bazen üzülüyorum; “hiç konuşmayıp, yazmayayım” diyorum. soluksuz bırakan bir anlayış eksikliği sorunumuz var. bu tamam ama, anlayamadığını hissetmek, ussal sezginin görevidir o yok ortada! endişeleniyorum, hem de çok. hadsizliğin dibi. ancak bir cahil bu denli güvenli olur.

yazılarımdan cımbızlanan cümlelere üzülüyorum. sonra kendime “hadi ordan” diyorum. cümleleri cımbızlandığı için hırant dink katledildi bu topraklarda.

başka çare de yok sanırım. kant’a güvenmeye, aklın aydınlanmasını çağırmaya, çalışmaya, çabalamaya devam.

Nov 10, 2019

hayran olmak, kavram olarak, tikel benin nihayet kalkabildiği aşamaya işaret eder. duyusal algının kadük olduğu.

bilim de hayretle başlar der aristoteles. kendi üzerine dönmek için bilimsel tutum şarttır.

Nov 10, 2020

RT Yorum –  çok yerinde 1 soru. değerlendirmelerimizi, algı filtremizin rengine göre yapıyoruz. filtre maviyse olayı mutlak yeşil, kırmızıysa mutlak portakal rengiymişçesine değerlendiriyoruz. hakikatinse çok renkli, sınırsız kombinasyonlu.

tecrübelerime göre bu 2 yolda gerçekleştirilebilir.

ilki kâmil insan bulmak. ona duyulan hayranlık dönüştürücüdür. Bu idealara doğrudan katılımdır/platon. bu anlamda, philosophia (felsefe) BİLGİ DEĞİL, bilge severliktir. bilgelik, bilge yoksa gözlemlenemez.

felsefenin önemini keşke daha erken anlasaymışım. bu ülkenin kurtuluşu felsefe seferberliği ile 20-30 yılda gerçekleştirilebilir.

atatürk, farklı renkleri bireşime getirdi. örneği olmayan bir doğu-batı sentezi yaptı ve ürününü ortaya koydu. bu felsefi olarak hegel’de var.

hegel batı’nın uzun süre gözardı ettiği hatta alay ettiği bir filozoftur. felsefesi tehlikelidir, hem de çok, çünkü özgürlük felsefesidir. kant basamağı aklın doruğu olsa da halen çelişki vardır.

atatürk de özgürleştirdi: “bağımsızlık karakterimdir” demek  üst düzey bir söylem.

kulluk bilincini yurttaşlık bilincine yükseltti. sakarya meydan muharebesi iradesinin sergilendiği yerdir ki o külli iradedir. orada aldığı taktik karar hayrete şayandır.herkes karşı çıkmıştı oysa! delirdi sandılar. orada elde edilen olanaksız başarı, savaşın kaderini değiştirdi.zafer kesinleştiğinde, o çoktan, kuracağı eğitim sisteminin ayrıntıları üzerine çalışmalarına dönmüştü.

batı’nın karşı olduğu islam değil hakiki islam’dır. şeklen islam onlarca çok desteklendi. bunu anlamak için aydın kafa gerek.

atatürk, modellemesiyle ortadoğu halklarına çıkış yolu açmıştı. sanırım artık çok geç.

anadolu erenleri, imanı sahte olanı hakikisinden ayırt etmek için bir reçete sunarlar: “evlat, gazi’yle ilgili nasıl konuşuyor bir bak, düşmansa islam’ın da düşmanıdır.”

daha önce yazmıştım; artık turnusolun atatürk olduğu zamanlara girdik. sorgulanmamış, özbilinç eğitimine adanmamış bir hayat şeklen islamcılarınki kadar sahte. ve batı bunu pek sever.

köy enstitüleri kapatılsın diye az çabalamadılar. chp’nin yatacak yeri yok.

solcularımız yatacak yeriniz yok. marks’ın “felsefeyle dünyayı artık anladık, şimdi değiştirme zamanı” demesindeki anlamayı ezberden tekrarlayıp durdunuz. anlayan marks’tı siz değil.

anlayış yükseldikçe kapsayıcılığı artar: kendine uymayanı dışarıda tutmaya çalışan bilinç tek renklidir. ancak, meyve ağacı tohumunu tanır ve hatta size tohumu ürünüyle sunar. o ağaç  fidan aşamasına dönüp “bu gereksiz” demez; bilir ki oradan geçti.

şuursuzluğun en bariz dışavurumu beraberinde getirdiği alay ahlakıdır. bakınız, bir süre gözlemleyiniz; dinci, dinsiz, alay ahlakı bu insanları birleştirir.

hızla öfkelenme ve kabalaşan tavırda da ortaktırlar.

atatürk’ün yaşamına bakın yüksek bir bilinç irade kararlılık ve bağımsızlık tutkusu vardır. başarılarını kendine mal etmemiş, her dem bir sonraki aşamaya yönelmiş, insanları küçümsememiş ve asla alay etmemiştir.

ondan tecelli eden kapsayıcı yüce güçtür, esir yunan komutanı trikupis’e ”atatürk beni mert bir askere yakışır bir şekilde kabul etti” dedirten.

ülkesine dönünce ““bizim, anadolu’da işimiz neydi? biz yabancı devletlere alet olduk” demiştir.

yakalandığında atatürk, ona: “siz vazifenizi sonuna kadar yaptınız. askerlikte mağlup olmak da vardır. napolyon da vaktiyle esir olmuştur. size karşı büyük bir hürmet hissi besliyoruz. misafirimizsiniz. yakında her şey düzelecektir. buyurun, istirahat edin.” demişti.

kalite, gücü ele geçirdiğinde, güçsüze davranışta sergilenir.

bir de; bir ülkede mutlak güç haline geldikten sonra, halkının kendini yönetme becerisini elde edebilmesi için üniformasını çıkarıp atmış başka general var mı?

ona neden hayran olmayayım? o erdeme talibim ben.

armstrong’un bozkurt isimli kitabına nasıl yanıt vermiştir atatük: “a! eleştirileri eksik kalmış, getirin tamamlayayım”

cb’ye hakaret savıyla ifadeye çağrılmayanın kalmadığı günümüz için 100 kat bol bir gömlek. yalnız cb için değil, eleştiriye tahammülsüz herkes için.

ORİJİNAL  –  memoviglio @mehmetta

bu bilinç seviyesiyle ilgili yazı, kitap var mı tavsiye edebileceğiniz? eğitim hayatımız boyunca bize bu yönü öğretilmedi. Türk eğitim sisteminden geçen ve düşünen bir insanın M. Kemal’e şüpheyle yaklaşması kadar doğal bir şey yok.

Nov 8, 2019

Endişe verici bir çöküntü.

Evrensel karşıtlığı; akla, anlamaya düşmanlık derken “sana göre-bana göre”nin sığ sularında boğuluyoruz. Her yere yayıldı bu nihilist tavır.

Nov 8, 2019

ayağımızda ayakkabı ölçüsüyle doğarız ama doğuştan ayakkabıcı olduğumuzu  düşünmeyiz. düşünme yetisine sahip olmamız eğitilmeden düşünebildiğimiz anlamına gelmez der filozoflar. çok çileli zor bir eğitim.

Nov 6, 2019

çok derli toplu bir anlatım:

“tarihin hangi döneminde olursa olsun, sorun doğal bilinç, özbilinç sorunsalıdır. doğal bilinç özbilince karşı nicel üstünlüğe sahiptir. hemen taraftar  bulur. ‘değil mi’ der? herkes ‘tabii tabii’…

tinselliği teklif ettiğiniz zaman ancak tinsel karşılık bulabilirsiniz. felsefi bir metin yazın hakkıyla felsefi bir metin olsun, bir makale bunu okuyup değerlendirebilecek sadece felsefeciler. gerçekten sanatsal bir yapıt oluşturun, bunu hakkıyla izleyecek olanlar sanatçılardır.

ama karşı propaganda oluşturun: ‘bunlar da ne kardeşim! bize yutturuyorlar bunlar sahte işler numara’ demeye bir başlayın, taraftar nicel olarak o kadar çoktur ki, sanatçılar filozoflar tasavvuf gnostik insanların hepsi değersizleşiverir. hatta galeyana getirin katlettirsiniz.

tarih dolu bunlarla. bruno’yu yakıverirsiniz hemen. hallacı mansur’u doğrayıverirsiniz. nicel üstünlüğü nitele tercih etmek…

çağımız, maalesef positivizmin ve modernizmin etkisiyle çağımız, nicelliğin egemenliğindedir. ve bugün nihilize etmiştir her şeyi.”

sosyal medyada da bundan farklı bir şey yapılmıyor. yobaz herkese saldırıyor, bilimsel aklını üstün bulansa yobaza küfrediyor ama aklın kendinde olmayan üst boyutlarını hissedince dışlanmış hissediyor. alay etmeye, saldırmaya, değersizleştirmeye başlıyor.

aklı, anlayışı, kavrayışı yadsır hale gelebiliyor. çok hazin bir durum bu. emeğinizin yüzde birinde bir açık buluyor “şurası olmadı” filan başlıyor.

amerikan dizileri kodlarımıza işledi, hep bir alaycılık. neredeyse tek iletişim biçimi. değerli bir şey bırakmadı ortalıkta.

oysa, tinsellik, inorganiğin organiğe dönüşümü gibi. inorganikte yapısal elemanlar birbirinin dışında konumlanır; organik ise ayrılmaz bir birliktir artık. katedral diyorsun, taşı, tahtayı gösteriyor. çikolatalı pasta diyorsun “evet yumurta” diyor.

eğer hedef, niceliğin sosyal medyada o en cazip hâli ise geçmiş olsun. hani şu takip edilen: 125 takipçi: 145K hâli.

bence, bu çabayı önemsizleştirenler, bariz bir emekle yoğurdukları bilgiyi, her şeyden önce samimiyetle ortaya koyan hesaplar. hesapçı hesaplar, itici.

“bugün tinsel itibar bulamazsınız. bugünün insanı, hayal ettiği yunus emre ile karşılaşsa, dönüp bakmaz. itibar etmez.”

Nov 6, 2019

Ayrıca, ayağına hizmet eden “insan”ı algılamayan, “insan”a verdiği değerden dolayı kafasını kaldırıp bir teşekkür edemeyen hödüklük var.

Kişinin bedensel ayrımından önce “herkesi” kendinde birleştiren “insan” tümel kavramı üzerinde eğitim verin.

Nov 5, 2019

hakkın/tümelin tarafını tutmak en iyisi. şaka bir yana, başka türlü kavrama “edimsel” ulaşmak olanaklı görünmüyor.

Nov 4, 2019

toplumu reddetmeye karar veren bilinç de tolum vasıtasıyla şekillendiği için, toplumun reddi olanaksızdır. kant mı kim demişti: toplum dışı konum alma bile toplumla konum almadır çünkü karşıtlık biçiminde olsa da onun tarafından belirlenmiştir.

Nov 3, 2019

bu dipsiz bir tartışmadır. kim, kime, neyi ispat edebilir?

o nedenle eylemimiz ve rüyalarımız yalan söylemez; hesabı kendimize veririz. çünkü insan bütünsel bir varlık.

felsefi olaraksa:

“ben oldum” tavrı, fiile, kavrama daha yakın ve kapsayıcı olanı tanımamak biçiminde yansır.

işte, ben daha iyi anladım, yok efendim sen…vs gider bu. anlamsız, yıpratıcı bir çekişme olur. hesabı hep kendimize veririz; böyle daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. çünkü nedir bunun ölçüsü?

rasyonel bir yanı da olmalı. insan anladığı kadardır, bütünsel bir varlık olduğundan akılda ne kadarsa ruhta da o kadar olur. yani bir insanı aniden verdiği tepkilerde ve rüyalarında tanımak olanaklı. o da kişinin kendi bileceği iş. rüyalar yalan söyleyemiyor.

bunu filozoflar bilgeler söyleyip duruyorlar. felsefi kısmı ise, kavramı tanıyamaz “olduğuyla yetinen akıl”, ussal sezginin önü kesilmiştir. buna bilgeler de yaşantılamadığını yaşantılamışçasına davranma deyip, “Surette kalmış nicesi, davayı hak eğlencesi, Dünyayı tutmuş pençesi, kalbinde yok aşktan nişan” gibi özlü değinmelerle dile getirmişler.

bunun akıl için sınanabilir rasyonel çünkü dizgesel bir bilim olduğunu hegel göstermiştir.

hegel mantığını ezberlense de din ve sanatta ne dediğini anlamakta zor. aslında mantık kurduğu omurgadır. dünya bunca hırçın, sevgisizken alaya, tepeden bakmalara gerek yok.hakkı dile getiriryorsak şeytan rahatsız olur, olmalıdır. o şeytan da yalnızca karşıda değil vs. uzun konu.

Nov 2, 2019

RT Yorum –  hegel edimsel dedi durdu, hatta “felsefede tek amacım bunu göstermektir” bile dedi. anlaşılmadı.

edimsel olarak yaşantılandığında geriye dönülecek ayrı bir yaşam nasıl olsun? hem yaptığın gibi düşünür hem de düşündüğün gibi yaparsın. “insan neyse felsefesi de odur” dedi fichte.

ORİJİNAL  –  Acéphale @Acephaleart

“Benim düşünceme göre hayat için harika formüller bulmak zor değildir, zor olan yaşamaktır.”

Antonio Gramsci, Tatiana’ya Mektup, 18 Mayıs 1931

Nov 2, 2019

RT Yorum –  çok güzel adam, çok. bu görüşmede 7.45-8.00 arasında söylediği de efsanedir.

kanımca,zaman-mekan üzerinde çalışılmadan, inanç bilmeye evrilemez. sırf zaman-mekan çalışıldığı için, yine kanaatimce “bilmek” bahşedilmez.

kendini bilmenin önemi din ve felsefe boyutunda hep vurgulanır.

ORİJİNAL  – enes malik @thepasajero

31:05’te jung’a ölüm hakkında bir soru yöneltiliyor. o dahiyane cevaba şaşırıyor muyuz? hayır. :)

https://youtu.be/7SaJrWV_qss

Oct 31, 2019

teşekkür ederim yanıtınız için. usu, hegel ile geldiği dorukta anlıyorum. benim görüşüme göre bu reason’ın ötesidir. din ve sanat felsefesi ve özellikle tarih felsefesi bunu serimler. intellect anlamı üzerine yazılarım var, bunu göz ardı ederek usu reason anlamında kullanmam olanaklı değil. kısıtlı twitter ortamından kaynaklanıyor olsa gerek bu yanlış anlaşılma. sunay bey’in sorusuna doğrudan saltık tin aşamasından yanıt veremeyiz, çünkü gerek nesnel tindeki gerekse öznel tindeki belirlenimleri olmadan saltık belirlenimsizdir.

Oct 31, 2019

haklısınız, batılın ayrımı sorun. hegel, bu yapılamadığı sürece kuşkuda kalır, usun şiddetine uğrarız diyor. işte bu “kabul etmediklerimiz” oluyor. merkez daima bir şeye göre merkezdir. daire üzerinden anlatımı ikisinin ayrılmaz birliğindendir. merkezin sınıra eşit mesafesi.

Oct 31, 2019

hak, hukuk… hukuksal, felsefi, teolojik ayrıntılandırılmıştır bilirsiniz.

bu kavramlar üzerinde çalışmak gerek. örneğin “durmak” akılda  duruşu mu (doğru-yanlış), bedende hak mı, ruhta nasıl (güzel-çirkin), eylemde (iyi-kötü) gibi felsefenin temel sorunsalları.

Oct 29, 2019

Öncelikle Aristoteles’in Metafizik adlı kitabını öneririm. Tabii sonra akıntı kişiyi Hegel’e dek felsefe tarihinde sürüklüyor.

Oct 29, 2019

RT Yorum –  belki de sorun yanıtın tek olmasına imrenmektedir. çoklu yanıtları birarada tutabilmek ciddi bir yarılma gerektirir derler, kim bilir! aristoteles pratik bilgeliği teorik olanın altında görmemişti, vardır bir bildiği.

ORİJİNAL  – e.cetin @emincetin_

Keşke her sorunun tek cevabı olsa; ellerindeki bilgiyi bir inanç gibi savunanlara imreniyorum.

Oct 28, 2019

Sorun Ekşi’yi aşar. Lümpen saltanatı çok yorucu. Bir eski ekşi yazarından mail aldım. Üst düzey bir akıl, ayrılma nedeni ekşi lümpenler.

“Felsefesiz bir kültürde felsefe eleştirileri yapma işi de lumpenlere kalır. Ama soysuzluktan gelen saldırı bir kural olarak onur vericidir.

Eğer varolmaları bile yanlış olan bu bilinçlerden övgü gelmiş olsaydı, bu çok utandırıcı olurdu.”

Oct 28, 2019

Düşünmeye başlamak için düşünemediğimizi idrak gerekiyor. Bu ciddi bir sorun bireyde ve toplumda tezahürü karmaşık bir konu. Bilimsel tutumumuzda büyük sorun var.

Oct 26, 2019

Kuşkuculuk, günümüzdeki kadar içi boşaltılmış olarak var olmadı sanırım. Ne Antik Yunan ne de Hume’da var bu anlayış.

Sonsuz ve zorunlu olandan kuşkuculuk kaldı elimizde!

Kant, akıl sağlığından olma pahasına boğuştuğu kuşkucu felsefesinde, şu sonlu ile sonsuzluk diye özetleyivereceğimiz açmazı aşamamıştır.

Kuşku duyacaksak, nesnelliği nereye dayandırarak başlayacağız? Günümüzde duyu algısı nesnel kabul ediliyor; eş deyişle tikel benin algısı.

Gelenekte de bu ciddi bir sorunsal olarak ele alınır. Bu, arayı kapatabilme uğraşına, bireşime, bütünlüğe ulaşabilme çabasının ilk etabına “Tevhîd-i İlim” denilir. Daha sonra, tevhîd ettiğimiz ilmin ahlâkına bürünmemiz istenilir.

İman ise sonra gelir. Çünkü, iman, kendine imandır. Ne zorlu bir hedef!

Plehanov, Hamlet’in sorununun bu olduğuna değinir: “Özgürlüğün, bilince çıkartılmış zorunluluk olduğunu anlamadı ve acı çekti” der. İnildeyip, kara kara düşünmekten başka iş yapmadığından dem vurur.

Düşünen, hisseden, eyleme geçen ve bunun sonunda/ahiretinde, kendinden râzı olan ben.

İsmail Emre, kafamızı yastığa koyduğumuzda kurulan mahkemeden söz eder. Mahkemeyi kuran, sen; suçlu, sen; yargılayan, sen; hâkim, sen…

Sonra derler, uyursun, rüyanda; gören, sen; görünen, sen; kaçan, sen; kovalayan, sen. Ne büyük çelişki. Kaçış ya da tahliyenin olanaksız olduğu bir hapishane.

Oct 24, 2019

RT Yorum –  Felsefe tanımına ihtiyaç var. Düşünmek için midir felsefe? Felsefe Descartes’te ve Kant’da aynı şey midir?

ORİJİNAL  – Sakıncalı Medrese @MuderrisSm

Kimsenin düşünebilmek için felsefeye ihtiyacı yok. Sağlıklı olmak için hekim olmaya ihtiyacı olmadığı gibi.

Oct 22, 2019

tahkik, hak kökünden. hak varsa “ikilik” zorunlu. temaşa/theoria’da zorunlu bir amaç, pratik bir çıkar yok. aristoteles buna tanrısallık derken felsefeye  bundan, teoloji dedi. günümüz felsefesiyle anlaşılması zor. istiğrak da var örneğin sanırım o farklı. yayılma-boğulma farkı.

Oct 22, 2019

“Yeri, Şimdi tarafından alınan varlığın yokluğu, Geçmiştir; Şimdi’de kapsanan yokluğun varlığı, Gelecektir; Şimdi, bu olumsuz birliktir. Zaman, kendi dışındalığın olumsuz birliğidir.”

“Zaman”a farklı bakışın doruğu. Felsefe böyle bir zevk. Zihin küçümser, çünkü muhafazakardır.

Oct 22, 2019

teşekkürler bilgilendirme için. evet, felsefe ile ilgilenenlerin es geçme lüksünün olmadığı bir konu. “kendi temellendirişini kendi içinden kavrayan, evrensel aklın kendine yönelik edimi.”

i.fazlıoğlu “ışk imiş her ne var alem’de” adlı kitabında nefis bir anlatımla ele alır bunu.

Oct 21, 2019

spekülatif > kandırmaca

ideal > soyut yönelim olarak anlaşılınca felsefe konuşmanın olanağı kalmıyor. bu yönde “inanç”la, marksizmin teleolojik yönelimi anlaşılmaz/mecburen görmezden gelinir.

teori ile yasa karıştırılıp, teori olgusallıktan koparıldığında da bilim konuşulamıyor.

Oct 21, 2019

bu kavramları çalışmanızı öneririm. us/akıl- tin/ruh denilip geçiliyor ama bu yeterli değil.

homeros’tan beri tanımlar var ve birbirine karışmış: canruh-usruh vs.

pneuma, psükhe, nefs, sprit, can, geist, külli ve cüzi akıl bunları çalışmanızı öneririm.

Oct 20, 2019

Hegel olumsuzlama diyor ama! Yadsıma “inkar” karşıtı “kabul” olgusallık dışına çıkarız diye düşünüyorum.

Olumsuzlama önceki kıpının gerekçeli ortadan kaldırılıp bir sonrakinde aşılarak kapsanmasını verecek. Yadsıma ise bu olgusallığı taşımıyor kanımca.

Almanca yadsıma nedir?

Oct 20, 2019

RT Yorum –  Ve Marx “İlkeler pratiğe geçirilmeli” dedi. Öznesiz tarih olmadığından, öznenin ideal ile reel benleri arasındaki yarılma hakkında konuşmak şart. “Bireyselcilik”le karıştırılıyor.

Hegel’i anlama çabası giderek artıyor. Bizdeyse bu Hegelcilik sanılıyor. Oysa, Hegelci o-lu-na-maz.

Keşke Almanca bilseydim. “Özgürlüğün filozofu Hegel” diyor. Evet, belki bunu başaramayacağız. Çoğumuz özgür bir kişi tanımadan göçecek. Bunun olanaklılığını düşünmek, çabalamak bile yüksek bir amaç.

Başlaması “olumsuzlamadan” geçiyor. Kendini sorgulamayana geçmiş olsun.

Politik, felsefi, teolojik, tarihsel vb. sistemleri değerlendirebilmek için en az elli yıl gerideyiz.

Abartmıyorum, yazılı ürünler ortada. Ortaokul ile doktora seviyesi denli fark var arada.

İleri olduğumuz konu cahil cesaretimiz.

ORİJİNAL  – DOĞAN GÖÇMEN @DGOCMEN

SARTRE: MARKSİZM NEDİR?

“Marksizm, kendi kendisinin bilincine varan tarihin kendisidir.”DAE 41

Oct 19, 2019

öncelik zamansal ve kavramsal olabilir. çocukluk, zamansal olarak önce, ancak yetişkinlik uğruna olduğu için kavramsal olarak sonradır. temel aristoteles bilgisi.

en azından bu bilinmeden mantık, doğa ve tin alanlarının dizgeselliği konuşulamaz.

idealist felsefe havada kalmış, soyut bir saçmalık düzeyinde algılanır. mantık da doğadan sonra geliyor diye düşünülür. yazılarımda sıkça sorduğum bir soru bunun üzerine derin düşünmeyi açığa çıkarır: bilimsel yöntemi belirleyen nedir?

Oct 18, 2019

hiçbir idolüm yücelttiğim kişilik yok bu nedenle aklım özgür diyor; aman tanrım! felsefe 0.

Oct 18, 2019

kemalist ya da atatürk düşmanı olmanın ortak paydası kavramsal düşünememektir. atatürk’ün uygarlık projesi anlaşılmadan milliyetçilik, kasaba milliyetçiliğidir; bir tür çeteleşme.

erken aşamalarında olsak da uygarlık, nihayetinde sınırları olmayan birliğe doğru evrilmektir. kalkacak olan sınırın mahiyetini anlamaksa ön koşulu.

yereli anlamayanın uygarlık ideali olamaz. “benim var” denilebilir, kavramsal düşünme eksikliği diye boşuna vurgulamadım yukarıda.

tinsel olarak geriyiz henüz.

belki bin yıl sonra, mezarlarımızı açtıklarında, ileri aygıtlarıyla, ölüm anının tinsel seviye ölçümünü yapacaklar ve “Hımmm” diyecekler “Spiritus neanderthalensis”

Oct 16, 2019

çok yerinde bir soru bu. “hegel sonrası felsefeciler hegel’de birer paragraftır” diye duymuştum. baktım bazsına hakikaten öyle. felsefenin içeriği sanat ve dindir bu anlaşılmıyor. zihin felsefesi felsefe midir?  aynen bu çağdaş sanatta olduğu gibi sığ sularda yüzülüyor.

Oct 14, 2019

RT Yorum –  kaybolmuyor bence. emek kendini tanır. arapça, fr, öztürkçe farketmez; bir şeyin peşine düştüysek onu her giysiyle tanıyabiliriz. tanıyamamamız bizimle ilgili.

yardımlı’nın uygun bulmadığım çevirileri var, bunları yazıyorum. bu çok değerli bir iş yaptığını anlamama engel değil.

aşağıdakiler size yazılmış değil sayın @ayhaneralp hocam, yanlış anlamayın lütfen. ama bu konu önemli, sıkça gündeme geliyor. vedat bey de dokununca yine gündeme geldi. zaten gündeme geliş biçimi bile asıl soruna işaret ediyor.

eleştiriler bu düzeyden gelirse problem farklı demektir. kanımca bu problem, her yerde kendimizi bulma çabamızla ilgili. gelişememizin asli bir nedeni olmalı. bu neden, buradan pek de uzakta olmayabilir. felsefeci felsefe anlamıyor. prof oluyor anlamıyor. vedat bey niçin anlasın?

“felsefe ülkesi kapılarını açmıyor” açmıyor ne yapalım? olgun meyveden söz ediliyorsa, fidan aşaması onu anlamaz, anlayamaz. hatta aşağılayabilir bile, ama olgun meyve fidanı da aşağılamayı da haizdir.

hidrobiyoloğum ben ve 45 yaş civarında, felsefeye hegel ile başladım.

düşüncenin ne yükseklikleri varmış! çok özendim, hayran kaldım, ağzım açık kaldı. bazen günde ya üç ya da dört satır okuyabilsem de okudum, yılmadım. bazen anlamamanın üzüntüsü bazen de ussal sezginin katkısı gözyaşlarına boğdu beni. ussal sezginin kaynağı ayrı bir konu:)

sorunu tartışanlar da erkekler. keşke daha çok kadın katılsa. bence, eril tutum bu problemi yaratıyor: çünkü, erkekler genelde rekabet için, “satmak” için okuyorlar.

kendimden kurtulmak, düşüncelerimi iyileştirmek için okuyor, eyleme dökemediğimi yazmıyorum. ya da ref veriyorum.

şimdi, “spekülatif” sözcüğünü “vurgun amaçlı” zannediyorsak hegel’i nasıl anlayabiliriz? kimi, yardımlı eleştirileri, hegel eleştirileri filan yapıyor ama bu ayrımı bile düşünmemiş! “spekülatif felsefeyi” aşağılar anlamda kullanıyor.

bu derin bir kibir sorunu.

“spekülatif sözcüğünü ya sen bilmiyorsun gülgün ya da hegel” bilmemeyi kendime yakıştırdım, anlamını çalıştım. felsefenin olumsuzlamanın gücü dediği dinin lâ dediği bu işte. çok basit, kendi düşünceni bir kenara bırak.

kendine, hayret etme, hayran olma izni ver.

birine özen, “düşünceleri nerelere gelmiş” de. kendi düşüncenin seviyesine bak, bir seviye farkı gör ki devinim/akış başlasın. “yüceltme, yüksek bir özerklik ve kavrayış gerektirir.”

oluş için aristoteles 3 unsurdan söz eder: alan, veren ve olumsuzun varlığı.

felsefe eytişimde doğuyor.

tikelleştirici, aptallaştırıcı bir atak içindeyiz. aynı dili kullanıp birbirimizi anlamıyoruz. “aynen abi”

sözcüklerin, düşünceyi dönüştürücü anlamına ihtiyaç duymayan bir boşluk içindeyiz.

bunların konuşulması, tartışılması çok sevindirici.

ORİJİNAL  –  Ayhan Eralp @ayhaneralp

Yanlış anlamak hiç anlamamaktan daha sancılı değil mi hocam.

“Fenomenoloji”, “Görüngübilim” olursa fenomenolojinin bütün imkânları kaybediliyor.

Husserl yitiyor, Hartman yitiyor..

“Tinin Görüngübilimi” sadece Hegel’i bitirmiyor, ruhu da yok ediyor…

Saygılarımla @gulguntp hocam.

Oct 14, 2019

kuram düzeyinde kalan her düşünce “usun şiddetine uğruyor” gerçekten. biriken öfke etrafına yansıyor illa ki.

bence, meselesini halletmişi bulup da göçmeli bu diyardan. bu değerli dostluktan, asıl meselenin, kendini kabullenebilmek olduğunu idrak etmeli.

dünyanın en zoru olan bu iş “bulduğum ben”in kabulünü sıkça deneyimlemeyi de içeriyor. aculluğunu anlamanın neş’esi de olmalı bence. yoksa, hep bir kendi usunun sınırını Us’un sınırı sanma riski var. Us olgusallık talep eder.

Oct 14, 2019

Evet, insan derin düşünmeye başlayınca istese de başka bir şey yapamaz hale geliyor.

Oct 13, 2019

fenomenoloji denilince anlaşılıyor mu? :) bu konu hakkında çok yazdım, çok tivit attım. felsefede kavrama ulaşmak ciddi bir emek istiyor. anadilimizde düşünmek önemsenmeli. bir dostumun sözüyle bitireyim: “anadilini bilmeyen tek millet biziz sanırım.”

Oct 9, 2019

  1. marcuse’ün, “tek boyutlu insan”ı çarpıcı, yararlı çıkarımlar, irdelemelerle dolu. düşünmemi geliştirdi ve yer yer sarstı. aşağıdaki cümle oradan. hegel irdelemeleriyse hayal kırıklığı yarattı. “us ve devrim”‘de aynı hayal kırıklığı beklemiyordur beni umarım.

Oct 8, 2019

Artık ussal olanla kötünün ayrılamadığı bir dönemde yeni bir savaşa girdiğimiz bir sabaha uyandık ya da zaten uyuyamamıştık.

Antagonizmin hizmet ettiği yabancılaşmanın bastırılmışlığına bile razı ettiren yokluğu Twitter bilgeliği olarak dökülüyor yine.

Derin mevzilenmeler, hiç şaşırtmayan çıkarımlar. Çok derin tek bir mevzi, bir mevzi, çoğulcu. Öylesine çoğulcu ki ayrım kalmamış.

Son 24 saatte olgusal olanda ussallığın bastırıldığı hatta olmadığı kötülük nedir sizce? Trump’ın bir cümlesi bence.

Kendini lâyık gördüğü derin bilgelik! Adam samimi, içtenlikle inanıyor buna. Dünyanın en güçlü ve yetkin koltuğuna oturdu ve seslendi. Olgusal artık. Olmayan karşıtlık karşıt duruşundan emin dalga geçiyor: Bilgeliğin orada olmadığını anlayacak kadar bilge çünkü. Trump doğurdu.

Hepimizi köşemize püskürtecek denli güçlü bir tokat oysa. En azından son 300 yıl ile hesaplaşmalıyız. Edebi, felsefi, sanatsal, dinsel…

Uzman çıkarımlar bile Trumpvâri. Ortak paydamız bedenlendi diyorum. Takipçi getiriyor abi “dokanma”.

Felsefede nitel nicel ilişkisinde, nicel varlığa ilgisizdir. Uzun zamandır düşünüyorum: Nicel artık varoluşa da ilgisiz, bunu dile getirebildim nihayet. Çoğulculuk nitel ayrımın kalmadığı bir çukur. Bu zeminin olanaklılığını ortadan kaldırır. Zemin kayıyor hissimiz ondan.

Oct 8, 2019

“Yüceltme yüksek bir özerklik ve kavrayış derecesi gerektirir; bilinçli ve bilinçsiz arasındaki, birincil ve ikincil süreçler arasındaki, akıl ve içgüdü, vazgeçme ve başkaldırma arasındaki dolaylılıktır.” Marcuse

Marcuse, bunun bozunumu olarak, başıboş yüceltme-çözülüşüne dikkat çekiyor. Bu bozunum ile cinsel ve saldırgan dürtülerin özgürleştiğini bunun mutsuzluk ve hoşnutsuzluktan bir özgürleşme olduğunu söylüyor.

Anna Karenina gibi dolaylı kılınmış cinsellik Tolstoy’un kaleminden çıkabiliyordu. Tolstoy dinle ilgiliydi.

Çiğliğin, nezaketsizliğin öğütücüsü “dolaylı kılma” bizde henüz davranış aşamasında savaş veriyor. Samimiyetsizlikle karıştırılıyor. Düşünce aşamasındaysa pek tanınmıyor.

Oct 9, 2019

olumsuz kıpı nitel değişime önseldir, geçiş varsa kıpılar arası ilişki olanaklı olmalı. bu felsefi yanıttı.

geçiş kavramının, bende, sizinkine benzer bir ayrımı yok.

basitçe “neden” sorusunun yanıtını bilimle “niçin” sorusunun yanıtını felsefe ile arıyorum.

Oct 6, 2019

felsefede usun hilesi denilen olgu gibi; burnumuza soktukları nakıs anlayışlarının aynı zamanda yok edicisi oluyorlar. iş kötü ama islam sorgulanıyor. bu iyi.

Oct 6, 2019

akıl birliğe getiren düzenleyen ilke oluyor. olumsallığın karşıtı olarak olgusallık. atom altının düşünce olduğuna dair çok orijinal bir fikri ayrıntılı olarak yazmıştım bir yazımda. onu okumanızı öneririm.

not: orijinal fikir bana ait değil bir dostumun. yazıda belitmiştim.

Oct 4, 2019

bir insanın tartışırken cesur olup olmadığını önemserim.

tartıştığım kişi “emevi ahlakı” dediğim belirtileri veriyorsa korkak olduğunu anlarım, onunla artık tartışmamaya çalışırım. onlar kazanmak için tartışırlar. “bilmiyordum” “saçmaladım” diyebilmek, özür dilemek çok değerli.

*mantık dizgesinin bozulduğunu bal gibi anladığı halde hırçın, mızmız bir çocuk gibi küstahlaşıyorsa.

*ilk kez sizden duyduğu bir sözcüğü/mantığı biliyormuş gibi yapıyorsa. bilmediğini bilmeyen, bu tipten evladır. bilmediğini bildiğinde kendiyle dürüst olmayandan hayır gelmez.

*sesini yükselten, hakaret eden, iftira atanları saymıyorum bile. onlarla tartışmaya giriyorsam hata bendedir.

tartışırken, kendi nefs köpeğimi bağlı tutmam gerektiğini unutmamayı ve karşımdakininkini de havlatmamayı görev bilirim.

tinsel alanda sorumluluk tek kişilik değil.

yeni tanıdıklarda şöyle bi bakarım:

*eline güç geçince nasıl davranıyor? güç=para, bilgi, mevki. garsona nasıl davrandığından bile hızla belli olur. ya da mesleki bilgisinden söz ediş biçimi vs.

*bilgisi üstünse onu nasıl kullanıyor?

*kendine ait olmayan parayı nasıl harcıyor?

bu devirde bilgi daha da önemli hale geldi. varlığını bilgi üzerine kuranların regrese oldukları alanı hızla anlamak polemikten uzaklaşmayı getiriyor.

dışa açılması zorunlu eril yönelim için bilgi hayati önemde. bilgili kadını bilgeliğe iten içsel bir dinamik bu.

not: garsona davranıştan; onlara “sen” diyen kaba tavır vs’den çok, konuşmaya daldığında masasına hizmet eden insana bakmayı, insanla teması, teşekkürü unutmayan tavırdan söz ediyorum.

yine de bir kişiyle ilgili en sağlıklı bilgi “en yakınındakine” davranışında ortaya çıkar.

Oct 3, 2019

Bu nedenle tinsel tarihsel ve evrimsel boyuta değindim. aristoteles kültürü bakımından yapamadı.belki de döneminin en ussal kişisiydi! “hem de”tarihsel vurgum bunun üzerine düşünme olarak aşıldığına. yani anlayabilirim ama artık hak veremem. sanat ve felsefe ilişkisi gibi.

Oct 3, 2019

Evrimsel. İnsan haklarının düşüncenin derinleşebildiği topraklarda ileri olması tesadüf değil. Logosu gözleyeceksek, bunun dünyanın bir köşesinde bir kişi tarafından akledilmiş olması bile bize sorumluluk yükler. İnsan tümel bir kavram.

Oct 3, 2019

eylemi üstüne dönmemiş düşünce, özsaygıdan uzaktır. Tinselliğin yerel kültürlerde ifadesini çok önemsiyorum, zenginliktir. Tinsellik evrenselin olmadığı bir odakta nasıl varolsun? Cnsyt ayrımına dayalı eşitsizlik bunun karşıtıdır. Tarihsel gelişimini niçin göz ardı etmiş olayım?

Oct 2, 2019

öznel tutumun kavram altında bütünlendiği bir aşamaya gelmeden kavrama sahip olduğumuzu iddia edemeyiz ama:) bu öznel olur.

analitik çıkarım yapmak için de  evrensele yaslanmak gerek. çay kaşığı ile köprü malzemesi tartamayız ki!

Sep 30, 2019

Bu haftaki yazım.

Onları tek başına soyut bir âlemde yaşayan, dikey otorite tutkunu, monolog sever, eril Tanrı’yla başbaşa bırakalım. Batı kültürünü, farklılıkların indirgenişini eleştirerek ortaya koyan İrigaray’e kulak verelim: “…felsefe ve inancın da aslında ayrılmaz olduklarını keşfedeceğiz.O halde bizden istenen, insan gelişiminin yeni bir aşamasına, sanatın, felsefenin ve dinin, Batılılar olarak bildiğimizden farklı, başka bir anlamla donatıldığı ve farklı bir şekilde uygulandığı yeni bir çağa adım atmamızdır.”

Sep 26, 2019

Dostluk edebilecek kişiye geleneğimizde Refik denir. Refakat kelimesi aynı kökten gelir, hani şu hasta olunca bize eşlik eden. Hasta olduğumuzu kabul etmiş olmak önkoşuldur.

Hasta olduğumuzu ya da yumuşatarak söyleyelim, daha sağlıklı olabileceğimizi bize söyleyen, hissettiren, imâ edebilen bir dostu neden istemeyiz?

Endişe, kaygı, korku yaygın, hem de öylesine yaygın ki: Artık, körfezlerde kurulmuş büyük şehirlerin, deniz suyu ölçümlerinde biotayı değiştirecek kadar yoğun anti-depresan kalıntısı saptanıyor. Bizse başarıyla, bize hakikati söyleyebilecek olandan kaçıyoruz, küsüyoruz ona.

Yine de, Aristoteles’in şu uyarısını unutmamakta fayda var: “Birçok kişi ile dostluk olanaklı değildir, adil olmayan kişi dostluk edemez.”

Sep 24, 2019

“Öğrenmek için esrime (vecd), dostluk, yumuşak başlılık gereklidir. Kaba bir mantık, hissi tecrübeden koparılmış ve steril bir bilginin vasıtası değildir henüz.” Luce İrigaray

Sep 24, 2019

öznel ideanın sağlam tesis edilmesi, nesnel ideanın, onunki de saltık ideanın tesisinin zeminidir. bireysel kamusal fiilde ayrılır, eş deyişle tesis edilmesi, ayrımla gerçekleşemez. ayrımı sonrakinde habis olanı yaratır.

duyusal sezgi ile ussal sezgi ayrımıysa çok önemli.

Sep 23, 2019

Bu hafta yazımın konusu aydınlanma.

Kant felsefesinde, düşünce, derin düşüncenin  kendi tarafından sınanmıştır. Zihinle aklı karıştırdığımız sürece, işletim sistemimizin hangisi olduğunu nasıl anlayacağız? Yaşamımızı, akıl sandığımız zihin ile harcama riski ürkütücü değil mi?

Kant aklı, bireyi “herkes için geçerli, hatta zorunlu olan etkinliklerin bir taşıyıcısı” olarak görmüştür. Bu anlaşılmadan, sol birleştirici bir işleve sahip olabilir mi? Şöyle de sorulabilir: Solun başarısızlığı, bu derinliğe ulaşmayan bir özeleştiri yokluğunda anlaşılabilir mi?

Sep 22, 2019

alman idealistlerinin ahlak öznesi tanımı vardır. aklını kullanan demektir. sorumluluğu: “olaylardaki esas sorunu algılamayı, somut olaylarda belirli ilkeleri somut olarak tayin etmeyi ve farklı olay ve durumlarda bunları uygulamayı öğrenmektir.” bizde yoka yakın.

modern insanın tanımı da: “çiğ bir kabalık, ruhsuz bir anlayış ve salt zekânın karşısında, kültürlü, zarif bir özbilinç varlığı.”

elimizde ya kabalık, ya ruhsuzluk ya da salt zekadan çok ne var?

yarınki yazım ağır. herkesin kendine yapıştırdığı “aydın” etiketini sorguladım.

Sep 20, 2019

RT Yorum –  İnanılacak gibi değil! Hegel düşmanlığı üzerinde durulması gereken bir konu. Anlamıyorlar. Böyle olunca, kibir, küçümsemeye zorluyor.

ORİJİNAL  – Taylan Ayrılmaz @TaylanAyr

Frederich Vandenberghe, Whitehead’in sözlerini değiştirerek  “Tüm çağdaş felsefe ve sosyolojisinin on dokuzuncu yüzyıl Alman Felsefe ve sosyolojisine düşülmüş bir dipnottan ibaret” olduğunu söyler. Ama; Ahmet Arslan’a Popper yetiyor.Neden? Çünkü; Hegel Fransa’nın ahlakını bozmuş.

Sep 18, 2019

RT Yorum –  duyum ve tasarımlarda dahi keyfilik yoktur demek gündelik dille şöyle ifade edilebilir:

duyum keyfi olamaz/kırmızı rengi, canımız istediği için mavi göremeyiz. gözümüzle işitemeyiz.

tasarım keyfi olamaz/örn. ev yapmak istiyorsam tasarımım>projem bir roket tasarımı olamaz.

bırakın kavramsallığı, duyum ve tasarım bile keyfi değildir denilmesi, her şeyin ardında yatan ussalığa işarettir.

bu birliği sezen din tasarımına geçer.

işte öz için nesne her zaman düşünülmüş özdür demek, bilen bilinen ikiliğinin kalkması> bilen-bilinen-biliş

filozof ussal sezgisinde bulduğunu, tasarım haline geleni dönüp bize anlatandır. bir nevi düşünme anılarını kaleme alan kişidir.

felsefeci, filozofun anılarını kendininkiymişçesine anlatmasa iyi olmaz mı?

sıkı dindar sanatçı duyarlılığını tanır.

düşünülmüş öz yoksa eş deyişle kişi kendi düşünmesi hakkında henüz düşünmüyorsa, tasarım-kavram-en yüksek ilke gibi kavramların içi boş gelir. zanneder ki bunlar uydurma. çünkü henüz zihin aşamasındadır, gerçek düşünmenin devinimine dolayısı ile dönüştürücü gücüne yabancıdır.

bir bakıma haklıdır, çünkü zihin tutarsızdır. yerinde kullanılmadığında, keyfilik ana karakteridir.

öyleyse ussal zorunluluğun idraki sezgi, tasarım ve akılda farklı biçimlerde deneyimlernir.

bu zorunluluğun dışına çıkan yegâne güç tahayyül yetisi/imaginatsio’dur.

sanat can damarı. dünyada sanat kaldı mı? gibi bir tartışma bugün için çok gerekli. burjuvanın sanatı desteklemesi önemlidir. italyan’ın en zengin aileleri, rönesansın tetikleyicilerindendir çünkü sanatın hamileriydiler.

şeklen müslüman allah’ın 99 isminden en az birini inkârda.

“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.” diyen adam özel adam, boşuna vurulmadık.

ORİJİNAL  – fatih cakıcı @fatihcakc1

Dün de yazılarınız kafamı yordu birkaç tekrar okudum.Dünki yazının son halkasını paylaşınca herşey daha net oldu,nedemek istedinizi anlayabildik

Burada da ” duyum ve tasarımlardaki keyfilik ” ten kasıt ne acaba?

Sep 17, 2019

öz için nesne her zaman düşünülmüş özdür. töz, özneden bağımsızsa belirlenimsizdir.

felsefede keyfi bir konumlandırma yoktur.

ne kadar tekrar etsem az: töz, özneden bağımsızsa belirlenimsizdir.

RT –  gerçeği söylemek gerekirse, duyum ve tasarımlarımızın sıralanmasında bile keyfilik yoktur.

böylece güne, kant’a günaydın diyerek başlamış olalım.koca dev, felsefenin güzide çınarı.

keyfiliğe zihnin dışında nerede rastlanabilir?avcısıyım bu sorunun yıllardır. yanıt:hiçbir yerde.

Sep 17, 2019

kant çalışırken kantçı olmalı :)
sonra, fichte ve schelling onun takıldığı noktayı aşmanın önünü açıyorlar. hegel de son noktayı koyuyor. alman idealistlerini çalışmak çok zevkli.

naçizane uyarı: bizde kantçı çoktur, anlayanı pek az; ilerletebileni iz element kadar.

Sep 16, 2019

diğer bilimlerde “nesne” verilidir, felsefe böyle bir üstünlüğe sahip değildir. bu anlamda, bilimsel yöntemin felsefeye uygulanması olanaksızdır. biyolojinin nesnesi canlılar alemi, matematiğinki büyüklükler, botaniğinki bitkiler vs. felsefenin nesnesi nedir?

zamansal olarak bilinç, öncelikle tasarımdan geçer, sonra kavramsallığa ulaşır.

henüz dolayımlanmamış kavramın sezgisi herkeste vardır.

felsefe, kendilik bilinci inşası yoksa ezberdir. ezberci, kavga eder.

özbilince yönelimi olmayan içinse, felsefe boş bir uğraştır.

öz için nesne her zaman düşünülmüş özdür. töz, özneden bağımsızsa belirlenimsizdir.

felsefede keyfi bir konumlandırma yoktur.

ne kadar tekrar etsem az: töz, özneden bağımsızsa belirlenimsizdir.

Sep 16, 2019

diğer bilimlerde “nesne” verilidir, felsefe böyle bir üstünlüğe sahip değildir. bu anlamda, bilimsel yöntemin felsefeye uygulanması olanaksızdır. biyolojinin nesnesi canlılar alemi, matematiğinki büyüklükler, botaniğinki bitkiler vs. felsefenin nesnesi nedir?

RT –  bunu soruyu zincirde yanıtlamıştım. felsefenin nesnesi kendi üzerine dönen düşüncedir. örn. kant’ın görüşlerini çalışıp ezberleyebilirim. bu bilgi dışsaldır. devinim için o geçişlerin benim düşüncemde karşılık bulması gerekir. o sancıyı benim de deneyimlemem gerekir.

Sep 16, 2019

RT Yorum –  1. kendiyle dürüst olma tutkusu (düşünmesi üzerine düşünebilen)

2. estetik duyarlılık

ORİJİNAL – Sadik Usta @sadik0707

Bir arkadaş-seçme makinesi icat edilseydi ve ona 2 kriter yüklemek gerekseydi hangi kriterleri tercih ederdiniz?

Sep 15, 2019

gasset (ö. 1955) kitle demokrasisinin, kitlelerin en bayağı güdülerine hitap edebilen otoriter yöneticilerin önünü açtığını söylemiş, bunu da ahlak düzeni ve medeni toplumun yok oluşuna bağlamıştı.

Sep 15, 2019

orhan hançerlioğlu’nun türk entelijensiyası’na katkısı yadsınamaz. “düşünce tarihi” adlı çok önemli kitabı yaklaşık beş bin kitabın bir özetidir.

taraflı tutumunu çocuksu bulup, acımasızca eleştirip dalga geçenler haksızlık ediyorlar. kültürümüze katkısı daha önemli.

felsefe ansiklopedisi’nde “ilk hegel dile getirmiştir, ama soyut ve gizemli kalmıştır” cümlesine kaç kez denk geldiğimi saymayı bıraktım. hegel’i tam olarak kavrayamamış bir bakış açısı.

böylesine büyük bir akıl bile kilitlenebiliyor; kendi cümlesindeki çelişkiye uyanmayabiliyor.

materyalist diyalektik gözlüğünün getirdiği bulanıklık gözardı edilmeden okunursa, orhan hançerlioğlu’nun, uzun yıllar yeri doldurulamayacak bir hizmeti yerine getirdiği görülür.

hukukçu bir edebiyat öğretmeni olarak büyük bir boşluk doldurmuş. ona minnettarım.

“nitel çelişki”nin hegelci ve marksist farkı üzerinde çalışıyorum bu sabah. türk sitelerinde, hançerlioğlu’nun ansiklopedisine atıftan başka bir şey yok gibi. iyi ki yabancı dil biliyorum.

kendime uyarı: gündelik kısır çekişmelerden çekilip çok çalışman gerek, çok.

toprağın bol, mekânın cennet olsun güzel adam.

Sep 15, 2019

haddimi aştığımı düşünmezsiniz umarım ama öyle düşünmeyin derim. sezgisinde bulduğunun tasarımı ile ilişkisi, özgün bir tasarım ve biricik bir ilişki olduktan sonra ne kaçabilir ki! felsefe üzerine dönüp düşünmeler demek. csi ekipleri gibi olay yerine sonradan gelir. :)

Sep 15, 2019

Saltık/Mutlak/Absolute kavramları Mutlak olanın tanımlanamaz doğasına işarettir.

Sep 14, 2019

duygu ve tasarımlarımızı konuşabiliriz, bunda bir sakınca yok. hatta hoş bir şey. ama biz mantıksal çıkarımlara ve hatta en tepe ilkeye (kavram) atlayacaksak altının dolu olması gerekir. felsefe gereksiz, düşman olunacak bir şey değil, aksine dizgeli düşünebilmek demek.

Sep 14, 2019

düşünce, din, felsefe tarihinin binlerce yıllık sorunlarını irdelemeye çalışıyorum. gündelik bilinçle kavrayamayız, aksine bizim anlayışımızı geliştirmek için çabalamamız daha doğru olur.

Sep 14, 2019

bu amaç değil nedenselliğin açıklaması olur. felsefe bağlamında hayat oradan da başka bir yere bulaşmak isteyecektir. niçin? binlerce yıllık sonlu-sonsuz tartışmasına geri götürür.

Sep 13, 2019

elime aldığım şu kitap ülkenin yüzaklarından. Sayın İzmir’in Hegel’i irdeleme seviyesi oldukça yüksek. İki yıl önce okuduğum bu kitaptan çok yararlandım. Hegel’de atladığım, bilmediğim şeyleri farkettim, öğrendim.

Kendi ve öteki üzerine düşünmek isteyenlere hararetle öneririm.

Sep 12, 2019

insanın rekabet etme eğilimi es geçilmiştir. allah’ın 99 isminden biridir bu. temelleri sağlam bir sistem kurulamaz, insan doğasına aykırıdır demek anlamına geliyor. aslında ciddi bir felsefi okuma yapmıştır.

izmir’e yerleşen norveçli bir arkadaşım, “sistem benim “hayal kurma

Sep 12, 2019

değerli takipçilerim, “noktanın sonsuzluğu” çok kıymetli bir eser.kavramsallık öylesine dorukta ki, fırsat bulursam hegel’in mantıksal dizgesini orada gösterebilirim.

sezgiye de hitap eden bu güvenilir eserin bendeki ciltleri paramparça olmuştur. hegel’in küçük mantığı gibi.

bir dostum, bu eserde, kişilerin en çok “nasıl mürşit olunur” bölümünü okuduklarını söylemişti. eve gelip kontrol etmiştim, altında tek satır çizik olmayan okunmamış bir bölümdü bendeki. bunu neden anlattım? yarın “ne” olacağımızı bugünkü amacımız belirliyor. amaç çok önemli.

bu toplumda ciddi bir güç düşkünlüğü var. insanlar kendilerini tanımıyorlar. “emeksiz densizlik” kendimizi tanımamamızdan. kendimizle yüzleşmekten uzağız. ortam özellikle bu tutumu besliyor artık. 2 satır okuyan, klavye başına geçiyor. oysa, öfkeli adamın alacağı yol uzundur.

Sep 12, 2019

RT Yorum –  soyut akledilir. aklı olmayana din teklif edilmez denilmiştir. tikel/tümel-cüz’i/külli-sonlu-sonsuz diye gider bu. zihin yani gündelik düşünce akledileni “yok” hükmünde sayar. “sonlu olanın sonsuzluk karşısında…” gibi çıkarımlara mahkumdur.

tümelin has adamı “vicdan” hepimizde var ama kalın bir örtü altında :(

tasavvuf bu işi mertebeli götürür. mertebeleri anlamayan bu işi anlamamıştır der bilgeler.

felsefede de benzer bir durum görüyorum. önüne gelen konuşuyor. öfkesini yenememiş insan referanslı konuşsun bence.

şöyle de der:” tanrı madem merhametli, çocukların çektiği acı nedir?” bir bu yan ve bir öte yan…

oysa bunlar birlikte anlam kazanırlar. önce diyalektik düşünme (kant) sonra kurgul (hegel). platoncu, aristocu, kantcı, spinozacı olunur ama hegelci olunamaz. bu derin bir konudur.

felsefe “deneyimin” üstüne düşünmedir.

ORİJİNAL  –  merve @sonyarodya

Fark tam olarak nedir kişi Tanrıdan tanrısal olana mı demek istenmis?

Sep 12, 2019

platon’da henüz örtüktür. aristoteles ile serimlenmeye-ilintiler ortaya konulmaya başlanır.

“tüm Batı felsefesi tarihi Platon’a düşülmüş dipnotlardan ibaret” bir anlamda şu demektir: “hepsi sezgimde verili.”

hegel bu birlikteliğe, mantıksal dizgeyi ortaya koyarak ulaşmıştır.

Sep 12, 2019

bende devinen düşünceye istinaden, olaylar karşısındaki tavrımı. o nedenle hegel öncesi eksik kalır, hepsi -istisnasız- hegel’de vardır.

Sep 11, 2019

bizde ne eksik?

döneminde, dünyanın en güçlü kişisi olan aurelius, platon’un, “filozof kral” tanımına uyan bir yaşam sürdürmüştür.

Erdem-bilgelik, akıl, doğa, ilişkiler, yaşam-ölüm gibi konuları irdelediği “düşünceler”de, hitap ettiği, uyardığı “sen” halkı değil  kendidir.

erdem tanımı, tam da olması gerekendir. yarı erdem yoktur. erdemi, ulaşılan bütünlük sonucunda gelen dinginliğin zorunlu olduğu bir durum olarak nitelemiş. dingin olmayan ruh durumunun, erdemsizlik olduğunu sıkça vurgulamış.

ona göre:

* erdemli bir kişi, öfkeli olamaz.

* iktidar sahibi olan kişi, birini kışkırtıcı duygulardan kaçınır, ölçüsüz davranmaz, özellikle kendini beğenmişlik tuzağından kaçınır.

* her davranış, toplumsal yaşamın bütünleyici parçasıdır.

* erdemli kişi, özgürdür ve özgür kişi, “çocuğumu yitirmesem!” diye yakarmaz, şöyle yakarır: “çocuğumu yitirmekten korkmayabilsem!”

“neden böylesine öfkeli bir toplumuz?” bunu çok derin düşünmeliyiz.

Sep 10, 2019

düşünce taşınılabileceği doruğa taşınmalıdır. insanın içkin potansiyeli çok yüksek. sezgilerimizde var zaten bunlar. dinin “ne”liğinin toplumun her kesiminde incelenmesi iyi olur. gereksiz olduğunu düşünenlerin uyanmasını ben çok önemsiyorum.

Sep 10, 2019

ahir bir şeyin sonrasıdır. asıl, geçirdiği günün sonunda kendini sigaya çekmekle başlamalı inancı olan. kur’an akıl değil her zaman “faal akıl” der. faal akıl, eylem söylem birliği gerektirir; bu felsefenin edim dediğidir.

Sep 9, 2019

bu tavırdan usandım. felsefe bilmiyorsunuz, bir de hesap soruyorsunuz. “varlıklar” nasıl olanaklı? iki varlık ne zaman görülmüş?! siz temel felsefe bilmiyorsunuz henüz. bu nasıl bir rahatlık!

Sep 8, 2019

Özgürlük hedeflenmez, özgür olunduğunun bilincine varılır diyebiliriz. “Tinin tözü özgürlüktür”den hareketle.

Sep 6, 2019

ne güzel. işte dinin “la” dediği felsefenin “olumsuzlamanın sonsuz gücü” dediği şey tam da bu. kendinden bir adım dışarı atmak.

Sep 6, 2019

Taymlaynı, yanıtlarıyla, menşınlarıyla çekilmez hâle getiren öfkeli gruba zincir :)

Öfkelenmek ve kızmak sözcükleri, yaygın olarak birbirinin yerine kullanılıyor. Oysa, bu sözcüklerin ayrımının yapılması önemlidir. Neşet ettikleri kaynak bakımından iki ayrı tepkinin tanımlarıdır.

Her şeyden önce, kızmak sözcüğünün “doğasına uygun” anlamı göz ardı edilmemelidir. Kızmak, kızarmak, ısı enerjisinin artması sonucunda bir değişime uğramaktır; doğaya uygun olarak verilen tepkinin getirdiği bir sonuçtur. Aynı biçimde, çiftleşmek için “kızışmak”…

Öfkelenmek, zamana yayılmış, ego/nefs kaynaklı; kızmak ise dayanağını haktan alan, anlık bir tepkidir.

Öfkede, geçmişe ait olduğu halde şimdiye aktarılan duygular vardır: Bastırılmış, farkedilmemiş, yüzleşmeye hazır olunmayan, bir türlü çözemediğimiz olumsuz duygular.

Öfkede her zaman “yersiz, zamansız ve ölçüsüz” bir tepki vardır, dolayısıyla kontrolsüzdür. Hissedilen duygu, âdetâ “kusulur”. Örneğin, trafikte yol vermeyene, duyamayacağını bildiğimiz halde bağırmak, hakaret etmek, sövmek, aklı başında olmayan, öfkeli birinin, duygu kusmasıdır.

Öfke anında verilen tepki ile kişinin gündelik düşünce yapısı arasındaki ilişki, doğrusaldır. Saldırgan, huzursuz düşüncelere sahip kişilerin, verdikleri tepkiyle neden oldukları gergin ortam; zihinlerinin, gündelik düşüncelerinin dolaştığı ortamdan farklı değildir.

Düşünceler, bedenlenmiştir; senaryo, ekrana yansıtılmıştır. Başka bir deyişle, başrol oyuncusuna uygun bir sahne bulunmuş, o da nazlanmadan sahneye fırlamıştır.

Öfke, kaygı kaynaklı korkunun sözcüsüdür. Bu duygular, konuk oldukları kişiye seslerini öfke aracılığı ile duyururlar.

“Lütfen bizi dinle” mesajı verilmektedir; “lütfen bizi ihmal etme, problemi çöz artık!”

İnsan, anda bulunmayı başarmakta zorlanan bir varlıktır. Geçmişini içine yatırdığı tabutu, sırtında bir yük, adına gelecek dediği bebeğini ise karnında bir umut olarak taşır.

Kızmak ise “bal gibi haklı olmaktır.” Tepki, hakta durmak adına verilmiştir. Her koşulda hakta durmayı yeğleyen kişide, giderek kaygı ve korku olmayacağından; duruşu sağlam birinin nelere kızdığını gözlemlemek oldukça yararlıdır.

Kızan kişi, bağırmaz, hakaret etmez, duygusal anlamda bir çalkantı yaşamaz. Ortaya konulan tepki nettir, özgüvenlidir, kendinden emin bir tepkidir.

Kişi, kendi öfkesine maruz kalır, kızmak ise bir yeğlemedir. Kızarak tepki verebilen kişi, özgürdür.

Tepkisini öfkelenerek veren kişinin düğmeleri dışarıdadır; isteyen, bu düğmelere basarak, öfkeli bireyi tam da istediği gibi yönlendirebilir. Öfkelenmekte, yüksek debili bir korku akışı vardır. Kızmakla yetinen, yetinebilen kişi ise cesurdur.

Kızmak söz konusu olduğunda, öfkede olduğu gibi sevgi, sekteye uğramaz. “Trafikte saygısızca araba kullanan sürücüyle sevgi ilişkim yoktu ki, nasıl sekteye uğramış olabilir!” diye itiraz ettiğinizi tahmin ediyorum. Sizin, kendinize olan sevginizden söz ediyordum.

Öfkeli birinin, kendini kabullenme sorunları vardır. Tepkisini yalnızca kızarak ortaya koyabilen kişi ise kendinden râzıdır.

Kızmak, doğaldır; öfkelenmekse değil. Öfkemizi kontrol altına almak, ilk aşamada onu sahiplenmeyi gerektirir.

Öfkemizi yadsımamız, sorunu kabul etme aşamasına henüz gelemediğimizi gösterir. Öfke, yerinde verilemeyen tepkilerin, kendi hakkımızı korumamaların, hakta durmamız gereken yerde çıkarlarımızın zarar görmesinden korkarak kafamızı öteki tarafa çevirmelerimizin bir bilançosudur.

Sıkça öfkeleniyor, öfkeden boğulacak gibi oluyorsanız, kendinize kulak verin; kızmayı ihmal ediyorsunuzdur.

Yerinde verilmemiş 1 tepki olarak kızgınlık biriktiğinde, öfke olarak çıkar. Haksızlık yapmaktan, haksız bir duruş sergilemekten, haksızlığa tepki vermemekten çekinilmeli.

Modern yaşama uyum sağlama çabası nedeniyle, üzerimize yapıştırdığımız etiketler, doğal duygu durumlarımızla aramıza kalın bir perde çekti.

Dengeli, kontrollü, kaygısız, giderek bilgece bir yaşam, elbette, özenilecek bir yaşamdır. Fakat bunlardan daha iyisi, samimi olmaktır.

Fakat bunlardan daha iyisi, samimi olmaktır. Samimiyet, özlem duyulan bu özellikleri çeken bir mıknatıstır; belki de bu yolda işe yarar tek araç.

Taymdan, irin gibi alay, öfke ve küfür değil, fikir akıtın lütfen. Yılanlı çiyanlı kuyularda mı yaşıyorsunuz allahaşkına!

Sep 4, 2019

Yanıt yazısı: “Çabasız, emeksizdir bizim sol. Bizim “emeksiz aydın” anlamadığı ne varsa, tepeden bakar. Felsefe çalışmıyorsa, felsefe boş iştir; yok, eğer çalışıyorsa anlayamadığı filozoflar boş adamlardır. Evrensele bu denli direnen solculuk olur mu yahu!”

Sep 4, 2019

“ussal olan olgusaldır”

ve yorumladı da! descartes, spinoza, kant, hegel gibi nicelerinin kaleminden hem de.

yeter ki ruhban sınıf baskısı olmasın. bunun için, her bireyin dinin “ne”liğini kavraması gerek. bizdeki gibi, solo analitik yaklaşım “donduğunda” din denli tehlikeli.

Sep 3, 2019

özün temeli tikel bireysel ise evet, ama o durumda zaten ona özgüven demilmiyor. felsefede ayrıntılandırılır bu konu.

Sep 3, 2019

entelektüel bakış, değil dışarıda kalmak, titizlikle öğrenip emek vermelidir. aristoteles’ten başlayıp, ortaçağı incelemenizi öneririm. aristoteles’in işlevi anlaşılmadan o dönem anlaşılmaz bence. sonrasında, aydınlanma “ruhban sınıfına” başkaldırı olarak gerçekleşmiştir.

Sep 1, 2019

Felsefede kavramlardır. Din alanında düzenleyici ilkeler olarak anlatılırlar. Örneğin Bir, varlık, ölçü, doğru, iyi kavramları gibi.

Aug 31, 2019

okuduğumuz, gördüğümüz, işittiğimiz her şeyi deneyimimiz kadar anlamaya, böylece sınırlamaya yatkınlığımız var. özdeşlik tutkusunun, empati yoksunluğunun, temel nedenlerinden. evrensele yükselmek bunun panzehri.

belki de, yalnızca, “benim de fikrim var” saplantısıdır. kim bilir?

Aug 29, 2019

Köyde üretim ve tüketim bedenin ihtiyaçları çerçevesinde örgütlenir. Oysa şehirler, ‘görünende görünmeyen’ uğruna, insanlık adına, birlikte onurlu bir biçimde yaşanan yerleşim alanlarıdır. Demokrasi, şehirde yaşamı başarabilmiş toplumlarda doruğa çıkıyor.

Şehirler, yan yana yaşamanın değil, birlikte iyi yaşamanın başarıldığı yerlerdir, Aristoteles’e göre. Şehir, insan bedeninin ötesinde olanı tümeli/külliyi anlayabildiğimizi, kısacası medeni olduğumuzu, barışçıl birlikteliklerde gösterebildiğimiz yaşam alanlarıdır.

Din istismarcıları, adı gerçekte ‘Yesrib’ olan köyün adının, niçin ‘Medine’ olarak değiştirildiğini anlamaya çalışmalı. Medine şehir demektir, şehirde medeniyet beklenir.

Medine vesikası ‘gelin hepinizi tek renge boyayım’ anlayışının değil ‘hep birlikte, bir arada nasıl huzur içinde yaşarız’ arayışının dışlaşmasıydı. Evrensel değerlerin, görünür kılınma çabasıydı.

Aug 27, 2019

Din tarihçisi, felsefeci ve akademisyen Mircea Eliade önemli şeyler söylüyor. Jung ve Eliade birlikte okunursa çok faydalı olur kanaatimce.

Eliade şu önemli tespitte bulunur:

“Mitleri bilmek, şeylerin sırlarını ve kaynağını öğrenmektir. Daha değişik bir anlatımla, öğrenen kişi sadece şeylerin nasıl varlık alanına çıktığını değil, onları nerede bulabileceğini ve onları nasıl tekrar görüntüye çıkaracağını ve nasıl gözden kaybedeceğini bilir.”

Eliade, batılı akademisyenlerin mit çalışmalarına, 19. yy’dakilerin bakış açısından daha farklı bir bakış açısı ile bakabildiklerine dikkat çeker.

Yeni nesil akademisyenlerin, mite, “masal” “kurgu” “uydurma” diyen eskilerin aksine, onların: aynen arkaik toplumlardaki gibi, mitin “gerçek hikâye” ve bunun da ötesinde, kutsal olmasından dolayı en değerli olan bir kazanım, ibretlik ve önemli olarak kabul ettiklerini ifade eder

Ksenofanes, Homer ve Hesiod’un anlatımlarında kullandıkları uluhiyet ile ilgili tanımları ilk eleştiren ve reddeden kişidir; işte o zamandan beri Yunanlıların, efsanelerin, dini ve metafizik değerlerini istikrarlı bir şekilde boşalttıklarını anlatır Eliade.

En sonunda da, tarihi geçmiş ve logos ile de çelişkili olarak gösterildikten sonra, mitler “gerçekten var olmayacak olan” olarak tanımlanmışlardır.

Eliade, günümüzde Okyanusya’da görülen izole “kargo kültleri”nin, mitlerle gerekçelendirmeden anlaşılabilmesinin zorluğuna inanır.

Bu tür “mitik davranışların” eski kolonilerin bağımsızlıklarını ilan etmeleri neticesinde ortadan kalkacak olmasına dikkat çeker. Bu içgüdüsel davranışların patolojik bir salgın, tamamen bir çocukluk veya  vahşilik olarak değerlendirilmemesi

aksine bu aşırılıkların neden ve gerekçelerinin; insan fenomeni, kültürel fenomenler, insan ruhunun yaratıları temelinde değerlendirilmelerini önerir.

Mitler ve din, sanatsal ifade kazanmazsa, edimselleşmezse felsefe zihinsel kalır. Zihin felsefesi dinin “ne”liğini anla-ya-maz.

Aug 25, 2019

“Başkalarının yetkesi üzerine kurulu bir sanılar ve önyargılar dizgesine saplanıp kalmak ile öz kanı üzerine dayalı birine yakalanmak arasındaki ayrım, ikincideki doğal burnu büyüklükte yatar.” Hegel

Aug 22, 2019

din, felsefe, bilim ve sanat konulu paylaşımlar yapıyorum. temel hedefim kendimi ve dünyayı anlamak, anlamlandırmak.

özdeşlik bilinci için uygun bir hesap değilim.

bence, türk toplumunun temel problemi sağlıklı düşünememek ve bundan kaynaklı şikayetçi ergen yapıdır.

politik görüşlerim var, paylaşmayı üç nedenle tercih etmiyorum:

  1. politik tartışmaların, değil halk düzeyinde, gazeteciler, akademisyenler ve fikir insanları seviyesinde bile sağlıksız bir biçimde taraflı, dolayısıyla ham, sıkça da seviyesiz yapıldığını gözlemliyorum.
  2. politik konularda, yetişkin olan hemen herkesin bir fikri var. kısaca “tuttuğu tarafla özdeş” olduğunu gözlemlediğim bu, sığ, bilgisiz tavır sağlıklı pencere açılımına izin vermiyor. oysa, düşünce hangi seviyede ise çıkarım da o seviyede olacaktır.

ahlaksız insanın aklı olmaz ama fikri olabilir. akıllı çıkarım yapabilme yeteneği yaşamın bütününe yayılmış bir tutarlılık talep eder. medya da dahil politik konular “kahve laklakı”ndan öte geçemiyor. türkün tavrı kaba ve nezaketsiz.

  1. bu denli politize olup, fikir beyan etme hastalığına, taymlaynı psişik rahatlama alanı olarak kullanmamıza varan zuhurat, “dün” ne ile meşgul olduğumuzun bir göstergesi.

arkadaş, bırakın bu pespaye ortamda sanat, din, bilim, felsefe konuşulsun. hem de estetize bir tavırla.

düşüncesi henüz devinmeyen insana, felsefe soyut uğraş “boş iş” olarak görünüyor. oysa, problemlerimizin altında yatan hatta onları besleyen “foseptik” zamanında düşünme işini başkalarına havale etmiş olmamız ve halen bu tutumda diretmemiz.

felsefesiz toplum onurunu koruyamaz.

bakın koca koca hocalar, bilge erkekleriniz 7X24 aforizma kasıp fırtına yaratıyorlar; başınızı kavrayan elleriyle de sizleri hep belirli bir mesafede ama illâ aşağıya doğru ittirerek tutuyorlar. onları takip edin. “kanma soğanın kuru kabuğuna, henüz görmedin cücüğünü” kıvamındaki

bilgelikleri layklayın, hem de binlerce kez. ya da, ne bileyim; gündüz entel gece kadın-kız peşindeki hesapları takip edin. karşılıklı küfürleşin filan.

paylaşımlarımın niteliği düşükse uyarın, ama ne paylaşmam/paylaşmamam gerektiğini söylemeyin, lütfen.

kadın/feminizm tartışmalarına bir bakın allah aşkına! hangi ucundan tutalım. tikel kapris “nefis bir feminist yaklaşım” övgüsüne boğulabiliyor. hatta, öznelliğe bulanmış yazıları ders olarak okutma önerileri var.

uzun lâfın kısası: benim önerilerim yaralara pansuman olmaz, yara bantı vermiyorum, cerrahi müdahale öneriyorum. kendimde denemediğim, başımı çatlatırcasına düşünmediğim, hemen her alanda geçerliliğini biteviye denemediğim hiçbir şeyi önermiyorum.

düşünmek istiyorsanız, düşünce bulunduğu doruktan sizin ayağınıza insin talebinde bulunmayın. zorluğuna katlanın derim. özel eğitiminiz yoksa, mahkemede, hastahanede, laboratuvarda konuyu anlamayı bekliyor musunuz? emeksiz düşünme olmaz.

abartmasız: düşünmek ölmek demektir.

Aug 21, 2019

o hazza estetik denilebilir mi? bu bakımdan, “nasıl akademik bir tez olabilir?” kavramsal olarak olanaklı değil diye düşünüyorum. örn: şeytanın, estetik bir gösteriminin olamayacağı gibi. kötü, kendinde donuk-değersiz olandır.

Aug 19, 2019

umudun, umutsuzluğa dönüşmesi gelişim için şarttır. bunun din&felsefedeki karşılıklarının ne olduğunu anlamayı önemsiyorum. yoksa, her ikisi de dışsal kalıyor.

“nereye gitti bu tanrı” ile “nereden çıktı bu tanrı” soruları şarttır; aklımızın aydınlandığı ölçüde yanıt bulacaktır.

din-i-dar ile ateistin yaşam pratiklerinde, birbirine benzer tutum alma nedenleri felsefi olarak şöyle özetlenebilir:

Duyum ve sezgi içeriklerinin yeniden üretilip düşünce olarak ortaya konulduğu bir bilinç düzeyinin umutlarının istek biçiminde, beslenme, barınma ve üreme alanları ile ilintili olması doğaldır, kaçınılmazdır.

Yine de kendini doğa ile belirlenmiş olarak bulduğunda, İstencin, istenci, dolayımlanarak Ussallığa yükseltilmek suretiyle asıl doğasına kavuşmaktır. Bu yönde bir seyir için birey üzerinde baskı yaratır.

Daha gelişmiş bir bilinç tipi olarak, insan olmanın anlamını; insanın evrendeki yerini sorgulamaya başlayan bilincin (bilim), umudu dile getirişleri Tümel kiptedir.

Lâkin, Evrensel Bireysellikte ilerleyiş, eş deyişle Kavramın olgusallaşması, tikel özün kendini yitirişi olarak hissedeceği zorunlu uğrağa geldiğinde, umut karşıtına dönüşerek umutsuzluk olacaktır.

Dolayısı ile, bu tür bilincin istek ve İstenç ilişkisi, pratiklerinde, yukarıda ilk olarak tanımlanan bilinç düzeyi ile benzerlikler taşıyacaktır.

Aug 18, 2019

“lineer zaman” algısı problemi var. bu algıda betonlaşmış kalıplarla boş yorumlar yapılıyor. siz ne güzel sormuşsunuz, nezaketiniz için teşekkürler. an, zaman, vakit, dehr hangisi konuştuğumuz? işte bunların felsefe ve bilimde de gösterilmiş olmasını bu bakımdan çok önemsiyorum.

Aug 18, 2019

önemli bir noktaya dikkat çekmişsiniz. tanrısal olan felsefede “ilkesel” olandır. düşünceler düzenlendikçe (bir ilke altında toplandıkça) duygular da düzene girmeye başlar. dinde rab denilen düzenleyici ilkedir.

Aug 18, 2019

coşkun özdemir, son dönemlerin en yetkin felsefe yazılarını yazıyor.

http://www.nirvanasosyal.com/h-228-homo-sapiensten-homo-logosa.html?fbclid=IwAR1XpOSaZcbWpi7DgSSHsOaM0P_-hXnlVAUcP5732MLztxCMFaWxvDbr7k0

RT –  felsefeyle ilgilenen herkesin okuması hatta hesaplaşması gereken bir yazı.

“antik yunandan sonra düşüncenin en büyük devrimi olan hegel mantığı” neden anlaşılamıyor?

platocu,aristotelesçi,kantçı,nietzscheci olunabilir ancak “hegelci olunamaz.” neden böyledir?anlamak isteyenlere.

“Düşünsel alan kendini Hegel’den iki anlamda da kurtarabilmiş değildir. Onu anlayıp içine alarak ya da onu anlayıp dışarıda bırakarak.Her ikisi de onun anlaşılması ile mümkündür.”

Çok değerli bir tespit.Oysa, Hegel yorumlarının hemen tamamı “dedikodu” niteliğinde, anlayan çok az.

Aug 17, 2019

RT Yorum –  ne güzel bir soru. düşüncenin yasalı olduğunu idrak etmek aydınlanma ve bu sorumluluk bilincini üstlenmek bilgeliğe adımdır. kaygı/öfke/alınganlık yasasız düşüncenin dışa vurumudur. çoğunluk keyfi davranıyor. akıllı doğulmaz akıl potansiyeliyle doğulur/faal aklı anlamak önemli.

ORİJİNAL  – kubilay selçuk @refleks123456

“normu benimsemek,adaleti istemek tanrısal yaşama adım atmaktır” Hocam bu anlamda bir tanrısallık mıdır bahsettiğiniz yani normlara(sünnetullah) uyan bir tanrı…

Aug 16, 2019

Bir tarafta buyurgan bir Tanrı, öteki tarafta zavallı insan ayrımı ile yürüyemiyoruz. Aristoteles’in, yeğlemeyi arzuyla değil, akıl ile yapılan bir edim olarak ortaya koyması ve onu sıkı sıkıya Erdem ile ilişkilendirmesi gözardı edilmemelidir.

Erdem, Adâlet ve Tanrısallık, Aristoteles’te, biri ötekinden bağımsız olarak ele alınamayacak kavramlardır; eksik kalır, yazık olur. Normu benimsemek, Adâlet’i istemek, Tanrısal yaşama adım atmaktır.

Çapraz okuma, olmazsa olmazdır. Bu toprakların değerlerine tepeden bakarak, bağrında yetiştirdiği çocukların ürettiği yapıtları önemsemeden diyalektik düşünme nasıl olacak? Kurgula daha çok yol var.

İbnu’l Arabî/“Füsûsu’l-Hikem” Şis fassını okumanızı takiben, prohairesis ve hairesis kavramlarını düşünmenizi tavsiye ederim. Arabî, duanın aşamalarını ele aldığı bu bölümde, en güçlü duanın, kişinin isti’dâdı olduğunu söyler. Ârif, isti’dâdını ârif olan değil de kimdir?

Diyalektik düşünme devreye girdiğinde, eşdeyişle düşünme devindiğinde, İnsan ve Tanrı’nın ayrılmaz birliğinin doğası berraklaşıyor. İnanç, yerini, görünün asıl sahibine, bilgiye bırakıyor. Gören, bilgidir.

Bir hastaya bakan rahatsızlığının ne olduğunu gören, hekimin gözleri değil bilgisidir. bilgisidir. Zira hastalığın belirtilerini herkes görebilir; hekimin tıp bilgisidir hastalığı görmesini sağlayan.

Sokrates’in, “kendini tanımak” dediği, “kendi” aklının işleyiş biçimini bilmek demektir. Dolayısı ile sınırlarını; hem takıldığı, hem de ulaşabileceği sınır. Başka akılların ürettikleri ile değil, kendimizinkiyle.

Aug 16, 2019

Dediğiniz gibi Spinopza’da bunların çoğu vardır. Ancak, Spinoza’da ayrımlı birlik yoktur. Bu çok önemlidir. Zaten, Kant’ın ondan sonra gelmesi de tesadüf olmasa gerek.

Aug 16, 2019

arkadaşlar, panteizm ile vahdet-i vücud arasında ciddi farklar vardır. özbilinçli özgün özne önemli bir ayrımdır. schelling’in eleştirildiği şu minvaldeki cümleyi iyi düşünmeli: “kara gecede kara ineklerin olduğu, şu her şeyin içine atılıverdiği torba”

o torba çoğunlukla “tanrı’dır. iyi de, hakkımı yiyen, şu hayvana daha yakın kişiye öfkeden köpürüken “tanrı” belirlenimim ne? e her şey ondan değil miydi? hani kavramın doruğa çıkmıştı. senin değil o dostum işte tarihte atıf yaptığın filozofun kavramıydı o.

Aug 16, 2019

Edimsellik devrede değilse, sağlam akıllara atıf yapmakla ömrümüz tükeniyor. Onları çok sağlam çalışmalı, sonra karar vermeliyiz diye düşünüyorum. Bu Hegel’in en az bir kez okunmasını gerektirecektir. Ondan öncekilerin, aklımın devindiği istasyonlar olduğunun edimsel çıkarımı.

Aug 16, 2019

Olması gereken ile olanı; sezgi ile aklı dert ettiğim bir ara, Platon ile Aristoteles’i barıştırmaya çalışmıştım; olumsal ile zorunluyu düşündüğüm bir ara da Herder ile Spinoza’yı; sonra, hoşuma giden sabitesiz bir süreklilikten söz eden Heraklit ile sürekli sabiteleri anlatarak canımı sıkan Aristoteles’e gelmişti sıra. Binlerce kez okumama, bir o kadar da duymama karşın diyalektiğin, felsefedeki karşılığının kuşkuculuk olduğunu görmemi sağlayacak işitme biriktirdim sonunda: Meğer kendimle barışmaya çalışıyormuşum.

Felsefe, nâm-ı diğer Philisophia, ölüm demek. Kendini konu ettiğinde bir zerrenin bile dışarıda bırakılmaması gereken, bütünsel bir varoluşun, insanın, hakkını vererek nüfûz edebileceği en zor alan. Söylemesi kolay.

Nesnenizin belirlenimlerini, kavramdan mı türetiyorsunuz yoksa önceden belirlenmiş hazır bir tablodan mı? Tablo denilen şudur: Felsefe tarihi boyunca üretilmiş tüm fikirler, dinleyerek öğrendiğimiz felsefe dedikoduları…

Azıcık oradan, azıcık buradan olmaz: Mantık alanında iyi gidiyor da konu değişmenin kendinden çıkmış olduğu karşıtlar hatta kendim olunca, tek yanlı bir belirlenim ile yetiniliyor diyemezsiniz.

Olsa olsa kavramlara köle olursunuz, idare edersiniz: Cazip bir kavramsal bilgi üstünlüğü, giderek kavram baskıcılığı…

Diyalektik oldukça popüler bir sözcük, kullanması havalı, ama anlaması, hele hele uygulaması çok zor. Kuşku demek çünkü. Peşinizi bırakmaz.

Mantık örgüsünü oturtursunuz, kavramlar yerli yerindedir ama o, kendinizi bir bütün olarak kavramadığınız sürece baskı yapmaya devam eder. İlm-i tevhîd kimine yetse de hakikatinde İnsan, kendini bir Özbilinç varoluşu olarak bilmek ister.

Yoksa hep bir tamamlanamamışlık tortusu yayılır yaşama. Hegel, bu diyalektik yırtılmada kalmayı delilik olarak tanımlar; o nedenle, kurgul aşamaya geçilmelidir. Kant, dürüst olduğundan dolayı delirmiştir. Bizim ise tüm oyalanmalarımız, delirmemek için. Kant’ın ruhu şâd olsun.

Aug 13, 2019

öznel/nesnel/saltık tin aşamalarından yapılan yorum farklı olacaktır. “güzel” kavramndn bağımsız yapılan sanat/çı yorumu daima 1 “bu yan” ve 1 “öte yan” bulacaktır. bu bağlamda bilen bilinen dikotomisinin nasıl aşıldığı asıl sorun.

Sorumda vurgu yanlış özür dilerim bunun için.

Aug 13, 2019

Yanlış biliyorlar demedim ki ben! Böyle öznel bakış açısıyla yorum yapılırsa bu anlama gelir dedim. Felsefede duygu olursa yanlış anlaşılma kaçınılmaz olur. Aksine İslam filozofları çok değerli diyorum.

Aug 13, 2019

RT Yorum –  Hegel o ikisini ne ara ayırdı? Hiç haberim yok.

ORİJİNAL  –  Mehmed Ali Çalışkan @M_Ali_Caliskan

Gombrich, Sanatın Öyküsü adlı ünlü eserinde “Sanat yoktur, sanatçı vardır” der. Yani büyük “S” ile başlayan şu Hegelci Sanat’ı kastediyor. Hegel’in aksine Gombrich için sanat tinsel değil, insan faaliyetlerinin bir sonucu, tarihsel ve kültürün doğal bir parçası.

Aug 13, 2019

RT Yorum –  Aynı şey değildir. Aristoteles metafiziğinde tözün gerçekleşmesi özdür. Öz çeşitlenecektir. İslam felsefesi yanlış biliyor demek anlamına gelir bu.

ORİJİNAL  –  Ali BAĞ @AliBag7
Sonunda öz dediniz ya bi sevinç geldi bana

İslam filozoflarının “cevher”
Kemalist özTürkçeci hareketin “töz” dediği şey
Buna “madde” demek Aristoteles i materyalist bi yorumla okumak gibi geliyor ve beni yoruyor, incitiyor.

Aug 11, 2019

RT Yorum –  Yardımlı çevirilerinin, bu kitapların değerini artırdığını düşünenlerdenim.

Hem, kavramda, açıklık ve seçiklik önemlidir. Anlaşılmayan bir yan bırakmaması felsefenin özüdür. Bu iddia ile çevirmenin değil eser sahibinin sorgulanması gerekir.

Çevirilerinin niteliği konusunda, akademinin saldırıları karşısında, “hodri meydan” demiş ve kendi çevirilerinin doğruluğunun ispatlanması ile nasıl titiz bir çevirmen olduğu ortaya serilmiştir.

Yardımlı çeviri konusunda ülkemizin yüz akıdır.

Ortalama 200 sayfalık bir kitaba, bir işçinin bir yıllık alın terine eş bir emek harcadığını bilirim.

Yalap şalap, özensiz, saygısız çevirilerden nefes alamazken nitelikli işe saldırı neden?

Atıl felsefe fakültelerimize bir tokat gibidir onun çabası. Bir başına fakülte!

Post -modern nihilist tayfa Nietzsche’yi bile eksik anladı.

Derinlik problemini başka yerde arasalar hepimiz için daha hayırlı olacak.

Bu iddiaya ağır bir yanıt yazmıştım bir ara.

ORİJİNAL  

Aug 10, 2019

Hastası olduğum bazı cümleler var, biri şu: “Biçim, gerçekleşmiş maddedir.” Aristoteles

Aug 8, 2019

nefis oldu bu :)) ciddili, bilgili, bilgiçli usandırıcılara hegel, baküs şenliklerine geri dönmelerini öğütler.

Iggy Pop & Goran Bregovic ———THIS IS A FILM
The Fish knows Everything.Visuals Dadaism and Surrealism
https://www.youtube.com/watch?v=lp_hlIUaphE

Aug 7, 2019

Bu nedenle hakikatül hakayık var denir. Herkesin yolu biricik. Özgürlük, özgünlük yoksa, yoktur.

Kıytırık nefsin çalımlarından doğan duygusal köpürmeleri değil kavramı evrensel değerleri konuşmalıyız. Eğer tartışacaksak, yoksa susulur, sevilir, sessizlik paylaşılır.  Sanırım:)

Aug 6, 2019

Hologram evren ile ilgili bilimsel açıklamaların, bizim için bir anlam ifade edebilmesi, başvurabileceğimiz en yakın olanak, holografik yöntemle oluşturulmuş fotoğraflar olsa gerek. Hemen hepimizin kredi kartlarında kullanılan hologramlar da bu teknik ile oluşturulmuştur.

Hologram, herhangi bir nesnenin lazer fotoğrafıdır. Holografi, normal fotoğraf tekniğinden bazı farklılıklarla ayrılır. Her ışık dalgasının üç özelliği vardır: Dalga yüksekliğiyle tanımlanan şiddeti, dalga boyu uzunluğuyla tanımlanan rengi ve doğrultusu.

Gümüşlü levha üzerine çekilen ve siyah-beyaz fotoğraflarda, ışıktaki şiddet değişiklikleri kaydedilirken, renkli fotoğraflarda, dalga boyu değişiklikleri de kaydedilir.

Hologramdaysa, ışığın şiddetiyle birlikte, ışık dalgalarının doğrultusu da kaydedilerek bir cismi üç boyutlu görmemiz sağlanır. Bu, tek renk hologramlar için geçerli olsa da renkli hologramlar için ışığın üç özelliği de kaydedilir.

Üç boyutlu bir görüntü elde edebilmek için,

cisimden(kaynak) yayılan ışığın fotoğrafını çekmek gerekmektedir. Işığın hareket eden ve bu sırada çeşitli tepe ve çukur noktaları oluşturan, dalgaları anlık dondurulup fotoğraflanabilirse, ışığı yansıtan cismin 3 boyutlu özelliklerini taşıyan dalga örneği yeniden oluşturulabilir.

Bu noktadan hareket edilerek, cisimden yansıyan lazer dalgalarından üç boyutlu bir görüntü elde edebilmek için kaynaktan yayılan ışığın fotoğrafını çekmek gerekir. Böylece, cisimden yansıyan lazer dalgalarının genlikleri ve fazları kaydedilip hologram elde edilir.

örneğin, 500 kişilik bir topluluğun fotoğrafı hologram haline getirildiğinde, herhangi bir kişinin görüntüsünü fotoğraftan keserek uzaklaştırsak, hologram olduğu için o bir kişide, 500 kişilik fotoğraf “içkin” olarak bulunur.

felsefede “bir’den çok’un nasıl çıktığı” kant seviyesinde bile çözülmüş bir problem değildir(akla yükseltgenmek anlamında). buralar üzerinde derin bir anlayış, refleksiyon, tefekkür (her ne ise) yapılmadan din yorumu yapılmamalıdır.

yapılır da boş iş. hayatı heba etmemeli.

sanat, din, felsefe, bir dizge olarak boşuna önerilmedi. dizge. işte, ancak bu tinsel doruk, din üzerine dönüp yorum yapabilir; yaşantısını paylaşır :) bunu yapma ehliyetini davranışlarında görürüz: hürmetli, merhametli, kapsayıcı hepleyici, dingin.

bizim için değil, kendi için. hem özgün hem de özgüvenli. ispat isteği analitiktir. öyleyse, zihinden usa yükselmeli. felsefe, dizge olarak bunun yol haritasını çizdi.

“özgürlük, saltık başkasının kalmamasıdır” büyük bir iddiadır.

özgürlüğe götürmüyorsa din kaç para eder?

Aug 5, 2019

“Evrenimiz, var olmamalıydı; simetrinin kırıldığı, asimetrinin oluştuğu noktayı anlayamıyoruz; madde var olmamalı.”

CERN’in açıklamasıydı bu.

Fizik ve felsefe, birbirinden bağımsız ele alınmamalı. Platon’a geri dönüp “dudak büktüğümüz” noktaları yeni bir gözlükle okumalı. :)

Aug 5, 2019

RT Yorum –  “ya-ya da” mantığından “hem-hem de” anlayışına geçiş.

bu düzey, kendimize benzeyenleri tercih ettiğimiz bir yaşam biçiminde olanaklı değil.

burada da, çoğunluk, kendi görüşlerini onaylayacak takipleşmeler peşinde. oysa, düşünce özdeşlikte devinemez. devinim yoksa dönüşüm olmaz.

ORİJİNAL  – Sadik Usta @sadik0707

  1. Düşüncelerimle yaşam tarzımın (zaaflara rağmen) uyumlu olmasına önem veririm. Herkesin de böyle olması dileğimdir
    Fakat.
    Tarihe mal olmuş büyük düşünürleri ahlaki açıdan yargılayıp görüşlerine ve insanlık tarihine katkılarını küçümseyen veya yok sayan insanları da anlamıyorum.

Aug 5, 2019

aksi savunulsa da, aristoteles yalnızca teorik bilgeliği savunmaz; pratik bilgelik olmadan, teorik bilgeliğin olanaklılığı yoktur ona göre. belki de zıtlık değil ama karşıtlık olmak zorunda diye düşünebiliriz. çünkü, karşıt olacaklar ki tamamlayıcı olsunlar.

Aug 5, 2019

felsefede zihin ve us ayrımına geliyoruz. öncülleri doğru bilgi tümel ile irtibatlı tikeli zorunlu kılar. pergelin ayağı hakta değilse savrulmaz mıyız? irfan cüz’ün külli altında bilgisini gerektirmez mi? emmareden, mutmaineye çıkış başka nasıl olur?

Aug 5, 2019

çok teşekkür ederim yanıtınız için. sanırım burada iki ayrıntı var:

  1. “spekülatif” felsefede de karışıklığa yol açıyor. olumsuz bir sözcük gibi kullanılıp, örneğin hegel felsefesi yargılanıyor. oysa spekülatif “hakkında düşünmek, üzerine düşünmek” ile ilgili.

Aug 5, 2019

bu “gerçek bütündür” “rabb-ül alemin” bilen ve bilinen ve biliş gerektirmez mi? irfan geleneğimiz ile keyfine (tikel istenç) göre eyleyenler arasında fark olmalıdır diye düşünüyorum. arabi fusüs’ta “arif olmayan anlamaz yazdıklarımı” der. mesnevi’de mevlana irfan demez mi?

Aug 4, 2019

RT Yorum –  Maalesef. Hegel, felsefeye Spinoza ile başlanılmasını önermişti oysa.

ORİJİNAL  –  Etica @Al50511000

Kimse Spinoza”yı anlamadı. Ne modern zamanlar ne de postmodern zamanların bireyleri…

Aug 4, 2019

tasarlanmış özneden, özgün özneye geçiş çetin bir süreç, emek istiyor. tasarlanmış özne: “ben iyi bir insanımdır” “çok adilimdir” hiç yalan söylemem” örneklerindeki gibi, yüklem ve öznenin, özsel değil sanki ilineksel olarak bir araya gelmesidir; üzerine (kendi) düşünme yoktur.

post-modern dönemde giderek “kaprisli özne”ye evrilen bireyin yaygın özelliği, her şeyi kendine hak görmesi. her şeyin hak görülmesi, verilen tepkilerde, yazılarda, konuşmalarda ucuz parçaların sergilendiği arsız bir koleksiyon tadı bırakıyor. paspaslarımız bile isimli gari.

psişik problemlerin aktarımı, muhalif duruş; eril gülüşün sığ ve oportünist analizi, feminist  duruş; töz, öz, ilinek, varlık gibi konularda henüz düşünülmemiş olmasına rağmen ahkâm kesmek, politik analiz; antropoloji, din felsefesi içermeyen okuma, tarihsel yorum olabiliyor.

yatağa tek başına girememenin bu denli yaygın olması üzerinde düşünmeli derin derin. emeksiz, özsüz, çabasız “ben”ler yaratıyoruz, onlarla giriyoruz yatağa… belki de yüzlerce. hangi biri uyusun? hepsi aynı anda uyumaz. birini uyutursun, öbürü uyanır.

aklımızdan geçen her düşünce varoluş kazanır(rna kodlanır) sonra gelip hesap sorar.

düşünce tohumsa, uyku hasat zamanı, uyku bozukluğu da biçtiğimiz ürün.

çoğunuz, benim için birer isimsiniz, tanışmadık.  rüyalarınızda tanışmak isterdim sizinle, rüyalarıma buyur etmek sizleri.

üstad, aristoteles “iyi insanın rüyası da iyi olur” der. bu geceki uyku kalitemizi, kısmen de olsa belirleyecek köprüye, şu pazar gününe günaydın, hepimize günaydın. diğer bir üstada bırakalım kulağımızı.

Aug 4, 2019

RT Yorum –  :)) işte aristo. aristo’nun görevi parçalamaktı; ki anlayalım. bir de imge ile dil ilişkisi var tabii.

ORİJİNAL  – Mutlu Karavelioglu @Darkwali

Aug 1, 2019

lenin, özellikle mantığını vurgulamış hegel’in; o anlaşılmadan yapılacak yorum, monokrom bir filtreden yansımalar gibi olacaktır: din, tarih… bu bağlamda, tarih felsefesi okumasının yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. eleştirilecek yönleri elbette var.

Jul 31, 2019

arkadaşlar, sıkça değiniyorum: “ezberden konuşmamalı” koca ibn-i sina, aristoteles’in metafiziğini 40 kez okuduğu halde anlamadığını söyler. farabi’nin, metafizik şerhini okuyunca nihayet anlar.

bugün paylaştığım yazı tekrar tekrar okunmalı. bilincimiz aşağıdaki (son 3 tivit)

seviyede ise (ezici çoğunluğun böyle) öne sürdüğümüz fikirlerin saçmalığını bile anlayamayız. sonlu ve sonsuzu birlikte ele alıp kavrama yükselebilmek çok çetin bir iştir; eğitim gerektirir; kendilik bilinci gerektirir; gayeye ok gibi kilitli olmayı gerektirir.

“Temel olarak iki bilinç biçimi vardır, bunlardan ilki nesneleri ayrılarak anlar, onun için madde ve düşünce, sonlu sonsuz, iyi kötü, güzel çirkin, başlangıç ve son, ayrım ve birlik gibi kavramlar ayrıdırlar.

Bu bilinç biçimi sonlu ve sonsuzun tek tek olamayacaklarını, anlamlarını birbirinden aldıklarını, varlıklarının birbirine dayandığını, biri ortadan kalktığında ötekinin de ortadan kalktığını, öyleyse her sayının hem sonsuzu hem sonluyu içerdiğini düşünemez.

Kuşkusuz bu eksiklik herkes için geçerlidir ve insanın nesne ile ilişkisinde düşünce ve varlık olarak ikiye bölünmüş olmasında, nesne bir yanda düşünce bir yanda duruyor olarak görünmesinden kaynaklanır.”

Jul 31, 2019

“Şimdiye kadar, Marks’ı hiç bir marksist anlamamıştır. Çünkü Marks, Hegel’in mantık bilimi ve onun yöntemi anlaşılmadan anlaşılamaz.” Lenin

Jul 31, 2019

Hegel hakkında bir fikri olan herkes okusun derim. Nefis bir yazı.

“- İlber Ortaylı: Bir öyle her şeyi bilip bilmeyen biri daha var, biliyorsun Hegel…

– Celal Şengör: Abi Hegel’den bahsetme çünkü o salak.

-İ.O: Salak mı değil mi bilmem, ama şarlatan.”

https://abcgazetesi.com/bilim-ahlaki-ve-iki-taninan-bilim-adaminin-bu-konudaki-pratigine-dair-256854?fbclid=IwAR0kC80b56QHPgIg6cUNji5LiQgcDrWXW59B7GqNdAN3EoVGcMAb4tqAtWI

Jul 29, 2019

RT – burada, descartes’in “bilince açık seçik” ifadesine gönderme yaptım. bu kalıbı bilinçsizce kullanırız; oysa, açık her zaman duyulara, seçik ise düşünene seçiktir. mit/söylence ya da din seçik olmak zorunda değildir. bunların analitik çözümlemeleri akıllı bir tutum olmaz.

“seçik” ise felsefenin olmazsa olmazıdır. felsefe olmayınca, bu türden çözümlemelerin sahipleri yüzbinlerce takipçisi olan hesaplar haline gelebiliyorlar. eğitimli kesim dahi cahil, ne yapacağız, nasıl çıkacağız bu çukurdan?

sezgisinde bunları bulamayanın tadı-tuzu, yaşamının anlamı olmaz kanımca. “dinci” kendinde bulunmayanı ispatlama çabasındadır. tıpkı, “dinlere gerek kalmayacak” gibi cahil derinliksiz inanç sahiplerinin, halihazırda olmayanı (kendinde)olumsuzlamaya kalkışmaları gibi!

modernizm, silindir gibi üzerimizden geçiyor. oysa modern olmak iyidir. modernizm, aymaz, merkezden kopuk bir özne tipolojisi yarattı. bu özne, okumadığını bile bilen, tuhaf bir özne. konu hakkında bir kitap okuyup karar veriyor. haklı, taraf tutmaya yeter de artar bile.

anlamadığının kusuru, mutlaka karşı taraftadır. o, bilgisizliğini bile sizin sorununuz haline getirmekte ustadır. kaba ve öfkeli tutumlar… özsaygıya ulaşmak kolay değil.

*okumadığını bile, bilen.

*kendinde olmayanı yerine, kendinde henüz keşfedemediği olmalı.

Jul 27, 2019

Bir önceki paylaşımımı derinleştirmek için Hegel’den bir söze dikkatinizi çekeceğim. Ben, Hegel’i tercih ettiğim için değil, kavramına ulaştırmaya çalıştığım her düşünce Hegel’den önceki uğraklarda eksik kaldığı için daha çok Hegel’e atıf yapıyorum.

Aşağıdaki sözü; Hristiyanlığın tıkandığı noktanın, “kötü” felsefenin, diyalektiğe geçememenin, diyalektiği bir türlü aşamamanın, antidotu niteliğinde. “Dış”ta bulduğumuz, gezintiye çıkmış ev halkıdır. Fizik bilimi buna işaret ediyor. İnatçılığı bırakmak lâ’dır, olumsuzlamadır. :)

“İnsan, edimsel olmayı istediği sürece, belirli olarak varolmalı ve kendini ereğine sınırlamalıdır. Kim sonluya karşı aşırı küçümseyici ise, hiçbir edimselliğe ulaşamaz, tersine soyutta kalır ve kendi içinde söner.”

Jul 27, 2019

Bir yazımda, İsmail Emre’nin yaptığı bir akıl yürütmeyi soru şeklinde sormuştum: “Hz Muhammed’in toplam yedi çocuğu olduğu bilinir. Bunların altısı Hz. Hatice’den olmadır. Toplamda yirmi beş yıl süren, tek eşli bir evlilik ve altı çocuk.

Hz. Hatice’nin vefatından sonra, birçok kadın ve genç kız onun karısı olmuştur. Kısır olmadığı ortada olan, bu denli büyük harem sahibi birinin neden yalnızca bir çocuğu daha olmuştur? Devrin doğum kontrol yöntemleri pek etkin olmasa gerek… Bu nasıl mümkün olabilir?

Yanıt açık da, seçik mi acaba?

Jul 27, 2019

hermenötik önemli, hatta onsuz olur mu şaşarım… nitelikli, yorum desek? epos-mitos-logos’u yalnızca bir uğrakta taltif etmek sorunlu olabilir.

çözüm çok basit oysa: yorumu, deneyim nisbetinde sınırlamak. edimsel felsefe olmadan din boş iş.

Jul 27, 2019

mimarlıktan anlamadığım için mimara giderim. bu önemli bir ayrım. oysa hepimiz “düşünebildiğimize” inanıyoruz. kişi, kendinden yüksek düşünceyi tanıyabilmeli. tanıyınca çoğunlukla psişeler devreye giriyor ne yazık ki! çocukluk döneminden kodlar vs.

hegel, “ayağında ayakkabı ölçüsüyle doğduğun için ayakkabıcı olduğunu iddia edemeyeceğin gibi, düşündüğünü zannettiğin için düşünür sayılamazsın, bu ciddi bir emek gerektirir, eğitim gerektirir” der.

russel da önyargı düzenlemenin, düşünmek olmadığı konusunda uyarır. selamlar.

Jul 26, 2019

duygularımızı ifade etmek, olayları açıklarken onlara gömülü olmakta bir sorun yok. sorun, duygularımızı anlattığımızda, aktardıklarımızın kavramsal bilgi olduğunu zannetmemizde. bu farkındalıksızlık direnç yaratıyor, kavramsal derinliğe set çekiliyor.

kibir, bununla besleniyor.

sosyal medyada yer alan tartışmaların, köşe yazarlarının bezdirici yüzeyselliğinin temel nedenlerinden biri bu.

ayrım yapmıyorum. duygusal tepkiler olmadan robotlara döneriz. hatta, duyguları nitelikli yaşamak belki de yaşamın amacıdır. duygumuzun “bilgi” olabildiği yer, duygunun ifadesinde eksik kalan yönüdür, ki bu üzerine düşünmeyi getirir. insan, endişe, korku varlığı değildir örneğin.

Jul 23, 2019

tarih, felsefe, siyaset bilim, sosyoloji, hukuk filan okuyanlar ne şanslı. sosyal ortamlarda mesleki bilgileri genel kültür.

biz fen bilimciler için zor: kınkanatlılar, levreğin pektoral yüzgeci,  molar dişler, çift çenekli bitkiler, gözün saydam tabakası, tek toynaklılar…

kültür dirimlidir, mayalanan bir şeydir. doğanın doğrudan bilgisi kültürü vermez. üzerine/hakkında düşünme ise apayrı bir şey.

Jul 23, 2019

atatürk hem doğu hem batı demiştir. bunun anlaşılması için, felsefede “olguyu” konuşuyor olmamız gerekir. atatürk’ten “kavrayarak aşmayı” alırsanız, içi boşaltılmış olur. marksizm bu temeli hegel’den alır ama yanlış alır. bu konuyu bazı yazılarımda ele aldım. başka yazarlar da.

Jul 22, 2019

bir tarafı tutarak bu işi çözemeyiz; bu konuyu yazılarımda sıkça dile getiriyorum. ancak, şimdilik anlamsız gelen kavramlar, düşündükçe dolacaktır. bunu toplum olarak uzun yıllar içinde başaracağız. yardımlı çevirisi en iyi olasılıkla 100 yıl sonrasına bir yatırımdır.

RT –  yardımlı, hegel ile başladığı için işin içinden çıkamadık. tanınmayan sözcükler değil, felsefenin ulaştığı doruktu oysa. düşünce dünyamızın niçin bu denli kısır olduğunu anlamak için dil ile olan ilişkimize daha derin bakmamız gerek. duygusal, “bence” yaklaşımlarıyla zor iş.

Jul 18, 2019

Karşılıklı konuşmalarda, daha derin, daha kapsamlı bilgiye sahip olan daha çok konuşur. İki taraf da kendilik bilgisinden (irfan) yoksunsa dikkatli dinleme gerçekleşmez. Arif olan, talep yoksa susar: Bu onun süsüdür.

Talep varsa, talep edenin dönüşüm potansiyeli tetiklenir. Bu olağanüstü bir fırsattır; ama, arife çok nadir rastlanır. Bunun dışında diyaloglar, bilgi aktarma, eğlenme, dedikodu vs sürer gider. Sanki diyalogdan çok, monoloğun dışa vurumudur. İçinde diyaloğu duyan monolog yapmaz.

Arif beş saat konuşsa da diyalogdur, monolog değil. Dinleyenlere dönüşüm kapısı açılır; lakin, konuşan kendiyle hesaplaşacaktır henüz “hele bir el ayak çekilsin”

Felsefe konuşmaları, konuşan hem sanatçı hem de sanat eseri değilse derstir kanımca. Hani vakit bolsa…

Arif kokusu almak iyidir. Yarım hissetmek daha iyi. Müjdeye bak! Tamamlanabilirsin demek! Düşüncenin tıkandığı yeri o, “şu” demeden de bilirsin. Direnirsin belki…

Bugün benim direndiğim gibi. Konyak, nasıl olur da armanyaktan daha iyi bir içki olabilir? Bugün, iki lezzet sanatçısı ile didiştim: Onlar konyak dedikçe armanyak dedim.

Cânım beyaz üzüm, kavram gibi, Tanrı gibi kılıktan kılığa girersin. Hoş, üzüm elbisen de yakışıyor sana.

Siz ne dersiniz konyak mı armanyak mı?

Biraz çalışayım, “caz mı senfoni mi” konuşalım.

Kavram mı sezgi mi?

Ussal sezgi mi duyusal sezgi mi: kanyak-armanyak babında üzüm suyudur ikincisi.

Lezzet sanatçılarıyla soframızdan bir foto ile selamlarım sizi.

Jul 18, 2019

tutkulu düşünce tıkandığı yerde yoğunlaşır. Dindar Allah’a ibadet eder kavramın içi boştur ve bu umrunda değildir. Felsefe çalışan başkası tarafından içi doldurulan kavramları ezberler ve tekrarlar. Oysa kavram tutkuyu talep eder. Felsefeye zıt ama olmazsa olmaz bir haldir bu.

Jul 18, 2019

RT Yorum –  “Her olumsuzlama bir belirlemedir” Alay et, tepeden bak, sonra mantıksal çıkarım yapmaya çalış. Mantık bizde hep düz mantık.

ORİJİNAL  – Ayhan Eralp @ayhaneralp

“Ben İngilizim. Bin yıl da cezaevinde kalsam İngilizim. Benim İngilizliğimle alay edildiğinde, kusura bakmayın tepemin tası atıyor.”

Ne dersiniz bu cümleyi kuran birisine?

“Öfkeli bir İngiliz Milliyetçisi” tanımlarınızdan birisi olur. Ama illaki milliyetçilik tanımınızda olur.

Jul 17, 2019

Yazıdaki düzey olmadıkça, din ve felsefe konuşmaları çok sıkıcı oluyor. Daha yüksek anlayışta olana soru sormak, nefes; sezgisinde bulanın sorularını yanıtlamak, merhamet; ne söylediğinizi anlamayanın çekişmeye daveti, ızdırap; anlamış olan ile sessizliği paylaşmak, lütuf.

Jul 15, 2019

Aklın, ilkesine bağlı işleyişinin bir zorunluluk olduğu, İslâm’da Cebrail ile anlatılmıştır: Cebr eden, zorunlu bir yeti olarak akıl, ki bir adı da ‘namus-u ekber’dir. Aklı olmayanın namusu olmaz denir, böylece ilkesel düşünmenin önemine dikkat çekilir.

Yasa, töre anlamına gelen namus sözcüğünün Yunancası nómostur. Hatta, Hz. Muhammed’e, kendi Cebrail’i tarafından indirilen Kur’an gibi anlatımlar; bu yetinin hazırda bekleyen bir dış mekanizma olmadığının,

bunun her bireyin kendisi tarafından işlerlik kazandırılması gereken bir yeti olduğunun vurgulanmasıdır.

Kur’an’da geçen ‘faal akıl’, felsefede ‘edimsel us’ demektir. Faaliyet, iş demek değildir; tıpkı eylemin, edim olmadığı gibi. Bu sözcükler sıkça birbirine karıştırılmaktadır.

Faaliyet/edim mutlaka erekseldir; ereği dışındaki hiç bir amaçta doyum bulmayan yönelimdir. Bu nedenle, kemâline ermek isteyen akıl (edimsel us olma yolunda ilkesine kilitlenmiş akıl) kendi üzerine geri dönmek zorundadır.

“Sen, aradığın şeyin gayesisin.” İbn Arabi

Jul 12, 2019

felsefi bir anlayış için çaba göstermeyen, tarafsız, bilimsel bir tutumdan mahrum kalıyor. bu ortamda “sağlam analiz” nasıl yapılır? oysa, bir de felsefenin belleksizliği problemi, neopozitivizm var hakkıyla üstesinden gelinecek.

Jul 9, 2019

araba modeli uygulamasını yapalım felsefeye, iyi fikir.

filozofları sabitleriz belirli markalara. hegel, tekerleğin keşfinden tesla’ya uzanır, uyarmadı demeyin :) adamın özelliği önceki filozofları kendinde birleştirmesi.

Böyle yetkin yazıları okumak beni çok mutlu ediyor. Olgunun derin kavranışı, yaşamı hafifletiyor.

“Olgu, olumsuzlukların toplamı olarak olumludur.” hakikat olsa da, olaylarla boğuşmak da güzel.

“Burada da bir kopernik devrimine ihtiyaç vardı ve bu devrimin devireni Hegel’dir.

Ama öteki idealist filozoflar onun için muazzam bir hazırlık yaptıktan sonra. Bu devrimden elde edilen yöntem “diyalektik- kurgul” yöntemdir. Ama henüz bilinçlere girme zamanı gelmemiştir, görgül-doğal bilincin yıkılarak ona yer açmasını beklemeye devam etmektedir,”

http://www.nirvanasosyal.com/h-153–dilin-diyalektigi-diyalektigin-dili.html?fbclid=IwAR297onCNvT0ONlnYS5rAoFkLlMHx0P_Z6eH2Vq4aBaK8Hxc3tljToNjAcI

Jul 7, 2019

Uzmanlaşma tamam ama analiz, toparlayabilme yetisini yok etti. şimdi, yeniden bütünlüklü düşünmeye yönelmeli. devrin fiziği işaret ediyor; felsefe çoktan söyledi.

insanın kendini bütünlüklü kavrayışı olmazsa bunlar dışsal kalıyor. bütünlüğe dönüş, bu sefer  özbilinçli farkındalıkla.

Jul 5, 2019

Evet, doğa ve tin ayrımının kalkmasından söz edebiliriz artık. İbn-i Arabi bunu yapmıştı yaklaşık bin yıl önce. Onun Hazerat-ı Hamse’sini anlamaya çalışmak gerek. Parçacık fiziği bulgularıyla örtüşüyor.

Bizler henüz Newton uzayındayız ama :))

Jul 4, 2019

Olur mu hiç?! Bilim ortak akıldır. Sanat ortak ruhtur. Olgu düzeyinde, öznel fikirlerle işin içinden çıkamayız. Düşünmenin yolları farklıdır ama örneğin bir geometrik problemin ulaştığı çözüm ortaktır.

Jul 3, 2019

Yorum değil. Felsefe gerekir denilme nedeni bu. Bakın örneğin, tanıtlama ile kanıtlama; olay ile olgu arasındaki farkı bilmeyen kur’an’ı ilk okumada anlayamaz. “Haydi sözlüğe bakayım, anlamlarını buldum tamam” demelik bir iş değil bu. Anlayış fiiller eşlik etmezse derinleşmez.

Jul 3, 2019

Bu kadar bile düşünülemiyor mu diye hayret ediyor insan, değil mi?

“Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kur’an Allah’ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür.” Nurettin Topçu

Jul 3, 2019

Kırk mealle yetinmeyin! Hepsini okuyun çalışın kavramlara hakim olun. sonra kendi rabbiniz ne diyor bakın bir. peygamber’e söylenen doğrulanır. hegel’in “ussal olan olgusaldır” deme nedeni budur. amaç çok önemli, çok.

Jul 3, 2019

sentez, bireşim demek. tevhid bunları kapsar anlam olarak. bunu oturtmak için aristoteles’in nikomakhos’a etik kitabını okumanızı öneririm.

Jul 2, 2019

twitter’da zaman harcamanın bir kayıp olduğu duygusu giderek artıyor bende. dengeye gelmiş görüş o kadar az ki!

“eğitimli” türk’ün en büyük palavrası, açık görüşlü olduğu, sanırım. oysa, herkes bir benzerini arıyor.

“benim protesto ettiğimi sen de et”, “bu berbat gündemde sanat, felsefe tivitlerin bir lüks.

kendi düşündüğümüz şeyi en önemli, düşünme biçimimizi de en yetkin olarak görüyoruz. normal olsa gerek; dünyamız aklımızın sınırı kadar.

sınırı geçebilmenin tek şartı, benzemeyene doğru hareket etmek. önyargılar buna engel.

bazı mütedeyyin kesimin, dib’nin attığı tahammülsüz lgbt tivitleri nasıl da kötücüldü. daha seküler hesapların, onlardan hesap sorma biçimi ise bir o kadar sığdı.

bu konuda bir kez daha anladım ki, lgbt bireyler, bizde kişi ve olay olarak konuşulabilir henüz; olgu/kavram düzeyinde değil.

bazı mütedeyyinler, bu konuda zaten çok çiğ(hatta tehlikeli) düşüncelere sahip. özgürlükçü, liberal, solcu vb ise henüz olay aşamasını aşamamışlar.

olguyu tanımayıp, saldırmaları muhtemel. bu, anlaşılmayacağını bildiğin için sessiz kalmaya, küçücük bir örnek.

ayrıca, olumsuzluğu, iç sıkıntısını, psişik dengesizlikleri, kaynağı kendinde kötülükleri biteviye yansıtan hesapların, muhalefet yaptığı zannediliyor.

türk twitter’i neredeyse bunlardan ibaret… endişe verici bir durum bu.

köşe yazarlarımız bile mızmız. çözüm önerileri pek az. olayı irdelemenin, analiz yapmanın çözüm önermek olduğu sanılıyor.

hal böyle olunca nicelik-nitelik dengesini önemseyen biri için, bir twitter hesabının gereksindiği ihtimama ve düzenli bakıma harcanan zaman, problem olmaya başlıyor.

kapatıp gidersem nedenini bilin diye yazdım. :))

yine de, bir çevre oluşturmaya kalksam, belki de %60’ını burada tanıdığım hesaplardan oluştururdum. azlar ama varlar. bunun muazzam bir kazanım olduğunun farkındayım.

memleketin, hemen her konuda acilen çözüm ve eyleme ihtiyacı var. bunun için de hem zeki hem de akıllı kişilere.

Jul 2, 2019

Çevresindekilere sürekli olarak iyilik yapan kişiler vardır; özellikle kendine benzeyenlere yapılmaktadır bu iyilik. İyilik yapmak başkalarının yaşantısını kontrol edebilme olanağını doğuracağından; tercihli iyilikte cesaret, eksik olandır.

Benimle çok iyi olan birine, başkaları ile nasıl olduğundan bağımsız bir karne vermek etik midir? Tercihli iyilik durumu, yarar olgusunu barındırır; bu nedenle de kötülükten net bir biçimde ayrılmış değildir.

İyilik, bir tamlık durumudur, haz duygusunun olumlanması demek değildir. Kötü, evrimini henüz tamamlamamış, olgunluğuna henüz ulaşamamış yarım iyilik durumudur. İstenç, kötü olanı isteyemez, kendi için iyi olanı ister. Kötü olan da kendi için iyi olanı ister.

Felsefî olarak kötülük ilk etapta iyilik ile bağıntılıdır. İçsel, zorunlu bağlantıları nedeni ile kötülük, var olmak zorundadır; yoksa iyilikten söz edilemezdi.

Spinoza, zenginlik, ün ve zevkin, genellikle en yüksek iyi (summum bonum) olarak değerlendirildiği ve bunun, zihnimizin tuzağı olduğu konusunda bizi uyarır: “Bu üçü ile zihin öylesine meşgul olur ki, artık herhangi bir iyiyi düşünemez olur.”

İyi olmaya çabalamak, semptomları yorgunluk, tükenmişlik olan bir hastalıktır. İnsan sâde ve basitçe iyidir Zât’en. Bilgelerin “Zorluğu, kolaylığındandır” dediği yer.

Konuyu derinliğinde kavramak isteyenlere Platon’un “Philebos” adlı diyaloğunu okumalarını öneririm.

Jun 30, 2019

size, batı’nın arabisi hegel’in şu sözünü aktarayım: “gerçek olan bütündür.” şöyle de der: “verstand vernunft’u anlayamaz, hatta onu küçümser” (yazılarımda irdeledim bunu). demem o ki, kalkması gereken tek sınır insanın kendiyle olan sınırıdır. dolayım varlığıyız mecburen.

Jun 29, 2019

Düşünme nerede başlar, nerede biter inceleyelim. İlk olarak dışarıda nesne vardır ve biz o nesneyi orada olduğu ve duyu algılarımıza çarptığı için biliriz. Duyu algılarımıza çarptığı kadarının, onun gerçekliği olduğundan eminizdir.

Düşünce boyutunda ise şöyle bir işleyişi vardır: Düşünerek gerçeklik bilinebilir. Nesnelere gidilir, duyum ve sezgilerin içerikleri bir düşünce içeriği olarak üretilir, böylece gerçekliğin doyumuna ulaşılır.

Bu bilinç düzeyi “Gerçek nedir?” sorusunu, tereddütsüz bir biçimde maddi olanı, nesneyi işaret ederek yanıtlayacaktır. Düşünme derinliği de, çıkarımı ile uyumlu, “Tanrı vardır” “Tanrı yoktur” gibi düz mantık biçiminde olacaktır. Saltığın bilgisine, ona yüklemlerin, olumlu/olumsuz biçimlerde eklenerek ulaşılacağına inanır. Diyalektiğe direnen bu dikkafalılık için, varlık ile yokluk nesnenin varlığı ya da yokluğudur. Varlık ile yokluğun dolayımsız birliğinin düşünülebilme olasılığı henüz bu bilinç için var değildir.

O, duyusal kesinlik ile özdeştir henüz. Dogmatiktir çünkü tek yanlı belirlenimlere düşkündür. Ya-ya da mantığı.

Görgücülük/Empirizm/Bilimsel bilgi, bilincin nesne ile olan ilişkisinde, bir şimdi ve burada varlığı olarak öznenin devreye girip, “bu” ve “şimdi”’nin geçici olduğunun ama bunun arkasında evrensel bir bilgi olması gerektiğinin dolayımsız sezgisi ile başlar. Salt duyusal algının tekil ve geçici olduğunu ilan eder. Bulduğu “şey”leri çözmeye/soymaya/analiz etmeye başlar.

Çözümlemeci/analitik yaklaşım, nesneyi soyut tümele taşır: sayı, metre, enerji, varlık, güç gibi kavramlara. Analiz, soyut tümelin altında anlam kazanan tikel olgunun/nesnenin ilk kez anlaşılır olmasını sağlar.

“Şey” olan nesne; şimdi, anlama yetisinde kuvvet ve yasadır; metafiziktir. Yasalılığı, zorunluluğu gösterilmiş olanın verdiği güvendir bilime duyulan güven. Metafizik, mantıktır; logostur. Duyusal algı nesnelerinin gerçekliğinin yanlış konumlandırıldığının bilgisi, kavramsal düşünceye atılan bir adımdır. Görgücü bilinç, duyulur bölgenin tutarlılığını (görüngünün-duyu algıları ile algılananın) duyulurüstü bir bölgeye borçlu olduğu yadsımayı tercih ettiği için, diyalektik düşünmeye evrilmez.

Jun 28, 2019

Size biyografisi ile başlamanızı öneririm. Ne ile uğraşıyorlar, o dönemde sorunlar nedir, yanıtlar hangi soruların yanıtlarıdır ve Hegel Kant’ı nasıl kapsayarak aşıyor, çok güzel anlatılmış. Fichte ve Schelling önemli, onları anlatıyor. T. Pinkard’ın, Hegel kavrayışı çok derin.

Jun 28, 2019

Aristo, Descartes, Kant vd filozoflar, çalışılarak öğrenilir; Hegel, felsefe tarihinde, onlarınkini değil, “kendi düşünceni” kavradığını görmek ister. Geçiş izni vermemesi, geri dönmen gerektiğine bir hatırlatmadır. Daha iyi anlayarak dönülen her hamlede, yine geri gönderir.

Jun 25, 2019

bilim, bilim dili ile; felsefe, felsefe dili ile; din, din dili ile yapılmalıdır. yetersiz bilgi yersiz çıkarıma neden olur doğru. ama insan, inanmaktan, eminliğe sonra bilmeye geçmekle yükümlüdür. yapılabildiğinde, anlatım logostur. yetkinliğinin aranacağı yer analitik değildir.

Jun 24, 2019

Gugıllamadan seçer misiniz lütfen?

Düşünme üzerine düşünme yapmak için: Sonuçları tartışırız buradan.

Rtlersiniz sevinirim.

Big bang bir patlamadır                  67.5%

Tabii ki patlama değildir 14.5%

Yanlış mı biliyorum acaba?           8.1%

Bilmiyorum                                         9.9%

RT –  Ankete katılanlara teşekkür ederim. Toplumda olduğu gibi, katılımcılar da ağırlıklı olarak bigbang’in fiziksel bir patlama olduğunu düşünüyor. Yanlış olarak patlama denilen olay gerçekte “uzay ve zamanın” genişlemesidir.

Maddenin dahil olduğu sanılan, bu genişleme derin düşünme olmaksızın kavranılması zor bir konudur. Felsefeciler, maddenin patlaması olarak düşünmenin, düşünce eksikliğine değinirler. Felsefi olarak, itme ile çekme birdir. Bir aynı zamanda, kendini kendinden itendir.

Diyalektik bu zorunluluk, “patlama” ile itmenin, bir de çekme yanının olması gerektiğine işarettir. Madde olmaksızın bu durum içinden çıkılmaz bir hal alır.

Derin düşünme bize, madde olarak gösterilebilecek bir nesnenin de olmadığını gösterir.

İşin gerçeği, madde bugüne dek gösterilememiştir; maddi olan gösterilebilir ama madde asla, kavramdır söz konusu edilen. Madde kendi başına tanımlanamaz. Her nesne, maddenin bir form almasıyla bir şey olarak belirir. Madde gösterilemez olandır. Aristoteles ayrıntılandırdı bunu.

Tanımlı olan, belirli bir form/biçim kazanmış olan “bu şey”dir; kitap, yaprak, koltuk, amorf kristal vs´dir; formsuz madde yoktur. Form, Türkçe biçim’dir. Biçmek, bir şeyden bir parça çıkarmak.

Bigbang’e dönersek, uzay ve zaman genişledi. Kant uzay ve zamanın bizde a priori olduğunu yani halihazırda verili olarak bulunduğunu gösterdi.

Çok ama çok az kişinin anladığı söylenilen İzafiyet Kuramını düşünürsek, kütlesi olan her şeyin enerjisi var, enerji de kütle! t=0 diyemiyoruz, o durumda bile kuantal enerji söz konusu.

Kuantum dolanıklık, hologram evren derken filan derken, fizikçiler “evren bilinçli olabilir mi?” sorusunu sordular bile.

Aydınlanma denilen şey, uzay ve zaman düzleminde genişleyen bir bilince, bunun idrakini takiben katılım olabilir mi acaba? bir zamanlar, kendisinden “biçildiğimize” geri dönüş müdür şu dinlerin vadettiği.

Jun 23, 2019

atom üstü determinedir. felsefe de, fizik de bunu söyler… bu çıkarımınıza hiç katılmıyorum.

Jun 23, 2019

evet, çok yaratıcı. bir yanda kaosa işaret eden aynı denklem öte yanda farklı sonuç veriyor. felsefi tetikleyici doğrusu.

Jun 23, 2019

Şu çalışma üzerinde felsefi bir sohbet yapabilseydik keşke! Biyolojik modellemelerde kaosa yol açmayan denklemin evren dinamiklerinde kaosa yol açmasının dillendirilmesi bile bir gelişme. Dikkatli okurlar bunu yakınlarda yazdığımı ve nereye bağladığımı hatırlayacaklardır.

Bu ülkede, kişilerden konuşmaktan, değil olgulara, olaylara bile geçemiyoruz. Olgudan konuşabilenlerinse, tepkileri kişisel olduğu için (eylem, söylem) konuşmalar kısır kalıyor.

Hegel’den sonra felsefede ne yapılabilir? Bu ünlü soru yavaş yavaş yanıtlanıyor. Bizler uykudayız.

“Prof. Dr. Aydıner, Kaotik Evren Teorisi ile ilgili çalışmasını Nature Scientific Reports dergisine gönderdiğini belirterek, “Dergi hakemleri, bu çalışmanın kozmoloji ve fizikte alternatif bir model olacağını ve fizikte ve kozmolojide yeni bir alan açacağını söyleyerek bu çalışmamı yayınlamayı uygun gördüler. Gerçekten de Kaotik Evren Teorisi’nin alternatif ve gerçeğe uygun bir senaryo olduğu konusu pek çok tartışmada vurgulandı. Konuyla ilgili daha derinlikli araştırmalar yapıyoruz. Fakat bir teorinin benimsenmesi zaman isteyen bir iştir.

Çalışmanın duyurulması bir organizasyon ve maliyet gerektirir. Böyle durumlarda basın ve medya kanallarının üniversitenin ve devletin desteği çok önemlidir.

Bir çalışma bir paradigma değişimini zorlayacak kadar önemli ve dikkate değer ise oturmuş teori veya modellerin baskısını kırmak çok zordur. Paradigma değişikliği bilimde çok zordur.

Belirli bir kritik eşiğe ulaşıncaya kadar modelin yaygın olarak benimsenmesi imkânsız gibi bir şeydir. Bunlar bizim açımızdan dezavantaj oluşturmaktadır. Fakat artık ok yaydan çıkmıştır. Ne kadar sürerse sürsün paradigma değişimi gerçekleşecektir” dedi.

“Kaotik Evren Teorisi Fizikte Paradigma Değişimi Öngörüyor”

https://www.istanbul.edu.tr/tr/haber/kaotik-evren-teorisi-fizikte-paradigma-degisimi-ongoruyor-4C0043003100680061003200330037007000590059003100

istanbul.edu.tr

Jun 21, 2019

İbn Sînâ “bilmeyen sevemez” demiş. Ne ağır lâf!

Antik  Yunan da takmış kafayı bu işlere; tek katmanlı değil bu sevgi dedikleri demiş ve sıralamışlar:

Eros: Beden aşaması, cinsel çekimi yaratan sevgi.

Storge (storhi): Aile bireyleri arasındaki sevgi, akrabalık sevgisi.

Filya: Dostlar, eşdeyişle eşitler arasındaki sevgi. Yasa ve etik olmazsa olmazı.

Agape: Koşulsuz sevgi. Tanrısal olan ve olana.

Düşünce dünyası yasasız olan, son ikisini tadamaz.

Jun 20, 2019

ne güzel satırlar…

izninizle şunu ifade etmek isterim: din,sanat, felsefe bir bütüne ait parçalar. sezgime verileni (ki, bu Yüce bkz Kant) ritüelik anmalarım din, hepsinin bir toplamı olarak üzerine düşünmelerimin yazılması felsefe. bu devirde sanat da, din de, felsefe de analitik.

Jun 20, 2019

kendini perspektif çalışmalarına “aşırı” kaptıran uccello’ya, karısı “haydi, artık yatağa gel” diye seslenince; onun, “perspektif ne hoş” diye yanıt verdiği söylenir.

perspektifin yeni keşfedildiği dönem çok heyecan verici, insanın burnu sızlıyor. İnsanlık nereden nereye gelmiş.

şu tabloda, yerde yatan asker uccello’un büyük başarısı olarak geçiyor sanat tarihinde. ilk kez, bir bedenin bakılan açıdan kısalması resmedilmiş. daha önce böyle bir şey hiç çizilmemiş.

yetkili olsam; din eğitimii ve felsefe eğitimi verilecek olan herkese, önce, sanat eğitimi verilmesini şart koşardım. sanatsız dindar olur mu hiç?! ya filozof?

sanatı “sana göre-bana göre”ye kadar indirgeyen, değerini öznelliğine hapseden yeni dünya ne sıkıcı!

Şu sözlerin sahibi bize 100 gömlek bol geliyor.

“Ne münasebet! Olur mu öyle şey?! Sanatçı el öpmez! Bilakis, sanatçının eli öpülür!”

“Sanatkâr, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.”

“Uygarlık doruğunun merdiveni sanattır.”

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

Çok haklıymış. Hamle, sanki, şah damara…

evet. yok eden, sanatsız din. sanat felsefesi, sanatın din ile aynı kökenden kaynak aldığını söylüyor. bizde bunu düşünen yok.

sezgiye verilenin bir ifadesi olarak din sonra felsefe geliyor. sezgiye gelen sırf duyusal sezgiyse, ya ürkütücü ya da analitik bir din anlayışı çıkıyor.

Jun 19, 2019

hocanın çalışması iddialı zaten. kuantum dolanıklığın gösterildiği makale hiç önemsenmemişti.ta ki bell buluncaya kadar. atom einstein’dan neredeyse 100 yıl önce bulunmuştu. böyle örnek çok.

din, bilim ve felsefenin ortak alanını daha da açan bir çalışmadır bu.

Jun 19, 2019

“…her varın anası yokluk değil mi?” hegel’in “oluş”una işarettir. ismail emre büyük zat. anlayanı az.

Jun 19, 2019

Rica ederim. Size naçizane bir şey daha aktarayım: Hegel, felsefe Thales ile başlar ama okumaya Spinoza ile başlamalı der. Spinoza’nın sezgisel de olsa kavranışı önemli. Henüz panteist de olsa bilincin bütünlüğünün felsefi kavranışı olarak önemli bir yönlendirmedir bu. Sevgiler.

Jun 19, 2019

Bakayım hemen.

İbn Arabi-Hegel örtüşmesine dikkatimi çeken dostuma minnettarım.:)

Felsefe ve din yaşantılanmadığı sürece tıkanıyor; deneyimleme, ikisini bir ediyor.

Din, Allah’ı bulmak için bir araç değil midir? Nefsi Mutmaine’yi merak eden, örnek arayan neden az? Soru çok. Slm.

Jun 19, 2019

o kadar önemli bir olay ki bu! basında neredeyse yer almadı. big-bang’e alternatif sunan bilim insanımızın anlayabilsek keşke! nature makalesini de paylaştım aşağıda.

girişte, mitolojik, dinsel, felsefi ve bilimsel kozmogonilerden söz ediyor.

yıllar önce, uluslar arası bilim yapmış, doktoralı bir bilimci olarak, bir bilge ile “biz doğanın parçasıyız” gibi ahmakça, ezberlenmiş bir konuşma yapıyordum. o bana dedi ki: “kozmoloji ve kozmogoni bilgin hiç yok. bunları öğrenmeden seninle konuşmam olanaklı değil.”

artık, güçlü olmaya karar verdiğim için, kırılmamış alınmamıştım (@muratonderman) hâlâ çalışıyorum,bitiremedim yeminle.

boş konuşanı bol bir toplumun yüz aklarından bu mütevazı adamı dinlemenizi öneririm. tefekkür edilecek nefis noktalara işaret ediyor.

Chaotic universe model

https://www.nature.com/articles/s41598-017-18681-4

http://istanbul.edu.tr/tr/haber/kaotik-evren-teorisi-fizikte-paradigma-degisimi-ongoruyor-4C0043003100680061003200330037007000590059003100

Kaotik Evren Modeli – Ekrem Aydıner
Modern kozmoloji tarihinde birçok ilginç evren modeli önerilmiştir. Bunların arasında Big Bang (büyük patlama) modeli en çok kabul gören model olmuştur.

@KemalUcuncu’ye videoyu paylaştığı için teşekkürler.

Jun 18, 2019

alt doğadan başlayıp; biyoloji, mantık, felsefe, din ve psikolojiye değinerek, hologram evreni irdeleyen yazılar yazıyor, bu konulara sıkça değiniyorum. kozmogoni, kozmoloji konuşulmadan, doğanın “olaylar”ın olgu aşamasına taşınması zor. olgu ile ilgili bir yazım da var.

Jun 18, 2019

RT Yorum –  allah isminin “cami-ül ezdat” olduğu unutulmamalı. allah bir şeyin ismi değil, karşıt isimlerin toplamı.

aksine, dindar bilincin tanrısı vardır. tanrı doğaya, allah bilince işarettir.

felsefi olarak, allah kavramı hegel’de kapsanır.

hegel’i ve islam’ın özünü anlamak çok zor.

bunu her bilinç kendi için gerçekleştirmek zorundadır: yol yalnız yürünüyor.

diyalektikte kalmak olanaksızdır: geri gider ya da devam eder. geri gidiş taraf tutma ile görünür olur.

islam ve hegel atfı, edimsel olanadır. oysa, henüz, ikisi de karikatürize. kuşkuculuğa dikkat.

biraz önce attığım tiviti buraya ekleyeyim. bakın nasıl da önemli bir uyarıda bulunuyor hegel. seçe seçe, birini diğerine üstün kıla kıla gidersek ulaşılacak yer konusunda net. ama dindar kesim bunu bile yapmaktan aciz. eylem ve söylemlerinde allah nasıl olsun?

“…felsefenin çürütülmesi, yalnızca sınırının aşılması ve belirli ilkesinin ideal bir kıpıya indirgenmesi anlamına gelir… bu nedenle, felsefe tarihinde tinsel sapınç galerisi değil bir tanrılar panteonu buluruz.” hegel

“allah’ı bulan, artık inanmaz, bilir” derler.

ORİJİNAL  – dücane cündioğlu @ducane

dindar bilinç düşünmeyi öğrendikçe allah’ın yerini tanrı alır, çünkü bu süreçte tikelden tümele, yerelden evrensele yükselmiş olur.

dil dua ederken allah’a (sözcük), zihin düşünürken tanrı’ya (kavram) gereksinim duyar.

sözcüğün ait olduğu bir ulus vardır, kavramınsa yoktur.

Jun 18, 2019

RT Yorum –  Tarihsel bağlamda, akıl da yol alıyor. İsimleri en tepeye kadar tartışıp taşıdığımızda rahman ve rahim isimleriyle ne yapacağız? ben analitik bakışın, ötesine işaret ediyorum. hadi rahmana yakıştırdık bir şeyler diyelim, rahim ismi nasıl dolacak?

düşünme boyutu bu işin en önemli boyutu, ama “yapmayan” düşünemez. bunu es geçmemek gerek. epistemoloji ve ontoloji karşıtlığının ortadan kalktığı bir mertebeyi kim anlamış ki! ben hal ehline bakıp, “bilmek değil yapa’bilmek'” uyarısını önemsiyorum. yoksa kısır çekişmelerle dolu.

ORİJİNAL  – Ali Sebetci @alisebetci_

İki tartışmayı birbirinden ayırmak lazım: i) evrensel (mutlak ve zorunlu) olanın mahiyeti ii) evrensel olanın adı. Aynı evrensel mahiyete farklı dillerde farklı adlar verilmesi dillerin zorunlu yerelliği ile ilgili. Bu anlamda hiçbir ad evrensel olamaz. twitter.com/gulguntp/statu…

Jun 16, 2019

evet islam’da cedel felsefede diyalektik. iyi ve kötü karşıtlığı derin bir konu. şeytanını müslüman etmek vs.

sorun, ülke gündeminin nefes aldırmaması.

olsun kötülük şiddeti kadar zarafet oluşuyor bir yandan.

umarım tekamül şansı için çok beklemez kötülük.

Jun 12, 2019

estağfurullah.

önemli bir fırsat bu aynı zamanda. zıtlaşmak yerine, diyalektik bir süreç yaşasak. felsefede bir uyarı vardır “tin, kendisine ifade olanağı verilmeyen toplumları terk eder” diye. büyüklerden bu dönemin muhabbetin terk edildiği dönem olduğunu duyduk. hayırlısı.

Jun 12, 2019

RT Yorum –  hürmet, merhamet ve muhabbettin ortadan kalkacağı dönem geliyor diye, büyüklerin uyardığı dönem herhalde. biri diğerini önceleyemez, felsefi bakan bunun dizge olduğunu anlar. eylemimdeki “ben”öteki ile bendir, başkasına hürmetsiz zorunlu merhametsiz. kendini sevmek en zoru.

ORİJİNAL  – Pınar Sağır Yıldızbaş @pinaryildizbas

“Kendine merhametinin ve başkasına hürmetinin bir ifadesi olarak kişi her şeye rağmen ağlayabiliyorsa…” her şeye rağmen Hakkı görüyorsa da , ne temiz bir beyin ve kalpsiniz hocam nazarımda , bütün “-ci”lerden münezzeh …

Jun 12, 2019

alman idealistleri bu konuda endişelerini dile getirmişler.felsefe tarihini takip etmek yararlı olur.dogmatik, bilimi reddediyor; bilimi anlayan, felsefeyi “düşünce” diye küçümsüyor. böyle birini bilginin orada bitmediğine ikna edemeyiz. balçık öznellik devri, berbat. sanat da öyle.

Jun 11, 2019

Kültürden uygarlığa geçiş, evrenseli koruyarak öze dönüş muhataralı bir konu. Hem yerel hem de evrensel; ayrım-fark birliği olarak kavranılmadan anlaşılması zor mesele. Aksi halde, faşist ya da egosantrik anlayışlar ürüyor.

Çabanızın meyve vermesini gönülden dilerim Kemal Bey :)

Jun 8, 2019

RT Yorum –  Aristoteles, Yunanca konuşmayanın felsefe yapamayacağını söylemişti. Yabancı dil konuşanlar onlar için “ bırbıbır” sesler çıkaran “Barbar”lardı.

Dil düşünce ontolojik ve diyalektik bir ilişkidir. Aristoteles mantığının binlerce yıl aşılamamasının temel nedenlerindendir.

Dil düşünce birlikteliğinin önemini sıkça yazıyorum. Düşünce ve dil diyalektir bir ilişkidir.

Lacan, simgesel olmayan hiçbir şey Cogito’nun nesnesi olamaz der. İmge olmadan gerçeklik ile bilinç arasında ilişki kurulamaz. İmgeler cogitoya simgeler aracılığıyla bağlanır.

Cogito psişe ilişkisi de böyledir. Özneler arası iletişimde dil kullanımı simgesel bir ilişkidir.

Dil düşünce diyalektik bir ilişkidir. Karşılıklı gelişme olanağı “cogito” gibi dinamik bir özek gerektirir.

Başkalarının düşüncelerini tekrarlamak düşünmek demek değildir.

Felsefe öğrenilmez, yapılır. Nihayetinde sağaltıcıdır denilmesi bu ontolojik ilişki nedeniyledir. Felsefe yapmak, kendi düşünmeni nesne yapmaktır.

Sağaltım, İsmail Emre için “başta kırmamayı sonda ise kırılmamayı öğrenmektir.”

ORİJİNAL  – Murat Güzel @uzakkoku

İbn Teymiyye’nin Aristo mantığını ‘Grekçe’ye dayalı bir mantık olarak görüp ‘Nakzu’l mantık’ta eleştirdiğini ve onun yerine Arapça’ya dayalı farklı bir mantık arayışına giriştiğini biliyoruz. Peki bu bilgi ne işimize yarıyor?

Jun 7, 2019

Eskiden, düşünce dünyasının tamamen soyut olduğunu zannederdik. Bırakın ürettiğimiz düşüncenin sorumluluğunu almayı, bir bedel ödemeden var olabildiğimiz tek alan olduğunu sanırdık düşünce yaşamının.

Artık, her düşünmemizde bir kodlamayan RNA (Ribonükleik asit) üretildiğini, epigenetik mekanizmaların devreye girdiğini biliyoruz. Yani düşüncelerimiz, duygularımız bedenleniyor!

Beyin hücreleri olan nöronlar, diğer nöronlarla nöral ağlar meydana getirirler. Nöral ağlar, düşüncelerimiz ya da anılarımız etrafında oluşurlar. Yeni bir konu üzerinde düşünmek, yeni bir nöral ağ gerektirir.

Belirli bir konuyu düşündüğümüzde, hatırladığımızda ise o konuyu düşüne düşüne oluşturduğumuz nöral ağ faaliyete geçer. Tekrar düşünmelerde ve hatırlamalarda, bu ağlar uzun dönemli ilişkiler içine girerler: Tekrarda ısrar ağları sağlamlaştırır.

Sürekli aynı konunun düşünülmesi, o düşünce nedeni ile oluşan nöral ağın giderek kalınlaşmasına neden olur. Bizim için normal sayılabilecek bir günde yani; geçmişi hatırlayıp üzüldüğümüz, etrafımızdaki olaylara veya insanlara kızdığımız, endişelenerek beklediğimiz anlarda; aslında, söz konusu duygular aracılığı ile nöral ağlarımızın düzenlenmesini ve sağlamlaştırılmasını gerçekleştirmekteyiz. Aynı şekilde sağlıklı düşüncelerimiz de ayrı ağlar oluşturur.

Jun 6, 2019

Olanaklı ise Türkçe sözcükler kullanmayı yeğliyorum. Her zaman başarılı karşılıkların bulunduğu söylenemez tabii. Örneğin, vicdan yerine duyunç, hiç olmadı.

Vicdan çok özel bir sözcük. Hepimiz, kuşkusuz bir biçimde vicdanlı olduğumuzu düşünürüz. Oysa çok zordur vicdanlı olmak.

Lütfi Filiz “Noktanın Sonsuzluğu”nda vicdan sözcüğünün soy ağacını ayrıntılı olarak açıklar. “Esrime ve bulma” anlamlarına gelen Vecd, vicdana bağlıdır, vicdanın merkezi ise kalptir. Cûd varlık, vucud o varolanın bilinmesi, mevcud ise varoluşunun bu âlemde görülmesidir.

Mevcudu bilmek için vecd geçirilmelidir. Cûd denilen varlık, vucuda sücud eder; vucudun insanda belirişi, vecd’dir. Arapça, cim vav dal harfleri ile yazılır.

Sözcüğün başındaki cim harfi, beşeriyetin devamlılığına, vav harfi bağlayıcıya, dal harfi ise dört unsura (hava, toprak, su, ateş) işaret eder. Vicdan, bulmaktır; bulan arayandır. Vicdan, akıl-ruh-beden buluşmalarını kucaklayan saraydır.

Bunun felsefî olarak anlamı, tikel eylem ve düşünmelerin Tümel altında belirlenimidir. Vicdan gelişir, mertebelidir, son aşamada adı vicdandır.

Vicdanın tümüyle etkin olabilmesi için kişinin, her koşulda Küllî olana boyun eğmiş olması (sücud, secde) özseldir.

Yapılandırılması neredeyse bir ömür sürecek farkındalık gerektiren; bireyin yapıp-etmelerinin İlke kaynaklı olmasını gerektiren bir sürecin sonucu olarak bulunacak Vicdan’a nasıl Duyunç diyelim! Üstelik “duyusal algı” bağlantısı, sözcüğün asıl anlamının neredeyse zıddı iken.

Bulunç önerilmişti bir ara, sanki o daha uygun.

Jun 6, 2019

Aristoteles, öğrencisi Büyük İskender’i, sevgilisi Phyllis ile sıkça vakit geçirdiği için cezalandırır. Phyllis bundan hoşlanmaz. Hocayı cezbeder, sırtına biner; bahçede dolaştırarak intikam alır.

H.B. Grien (1484-1545) bu cezayı çizmiş.

Yukarıdan izleyen Büyük İskender. :)

Jun 1, 2019

İngilizce ve Fransızca dillerinde, küsmek sözcüğünün tam bir karşılığı yoktur: Alınmak, gücenmek vardır ama küsmek yoktur. Almanca’da var mıdır bilmem.

Ülkemizde entelektüel azlığı, bir sorun; az sayıdaki entelektüellerin, bir “çevre” oluşturabilecek olgunluk seviyesinde olup olmadıkları ise ayrı bir sorun.

İslâm’ın Altın Çağı olarak adlandırılan dönemin en belirgin özelliklerinden biri, sayesinde biraraya gelebilen farklı unsurların zenginliği.

Batı’da, kıyasıya eleştirilerin yaşandığı dönemlerde/çevrelerde, ilişkileri soğutan ana etmenin, alınganlıklardan daha çok, derin düşünce ayrılıkları olduğunu okuyorum.

Alman İdealistleri, Frankfurt Çevresi, Viyana Çevresi, bize farklı düşünceler söz konusu olduğunda küsmenin bir zorunluluk olmadığı yönünde bir ışık olabilir mi?

“Ernst Bloch’la Söyleşiler” adlı kitapta değinilen, derinden etkilendiği, sonra yollarını ayırdığı ünlüler geçidine özenmemek elde değil. Her ne kadar, gündelik tepkilerinde “Akdenizli” bir tad bıraksalar da, Fransızlar’ın olgun tutumları anımsanmalı. Foucault ile Sartre’ın anlaşmazlıklarının, sert atışmalarının aldığı boyutu düşününce: Edward Said’in, Foucault, Sartre ve Beauvoir ile tanışmasını anlattığı toplantının, Foucault’un evinde yapıldığına şaşırıyor insan.

Bizde ise, her düşünürün, “öğrenci” kimliğini kaybetmemesi koşuluyla değindikleri ile sınırlanmış bir alan oluşmuş. “O yazarsa ben yazmam!” “O gelirse ben gelmem!”

İncir çekirdeğini doldurmayacak olaylar nedeni ile küsülerek bir kenara atılan entelektüel ilişkilerin barındırdığı potansiyeli düşünmek çok üzücü. “Keşke derin düşünce anlaşmazlıkları nedeniyle küsselerdi” demekten geri duramıyoruz.

Aristoteles, Poeticasında, Megaralıların, “komedyanın demokrasi altında doğduğunu” söylediklerine işaret eder. İnsan kendinle eğlenebilmeli.

Düşüncelerimiz ne denli gelişse de bir olumsuz saptama ile paramparça olan ruhumuzun, çocuksu kalma eğilimi; henüz, demokrasiyi lâyıkıyla uygulayamıyor olmamızla ilişkili olabilir mi?

May 30, 2019

konuyu uzatacak istek ve zamana sahip değilim şu anda, ama kendinden önceki 3 kitabı kutsal kabul eden doğasından koparılan tüm yorumların çok kısır olduğunu gördüm. bu önkabul, dini bağrından koparmış, felsefe, psikoloji konularında gülünç bir güdüklüğe budamıştır.

May 30, 2019

Elbette. Ayrı alanlardaki adlarını vererek:

Felsefe:Öznel ve nesneli bir ederek aşmış.Saltık olanı bir özbilinç varlığı olarak, öz-kazanımı olarak ortaya koyabilen: Saltık tin alanında üretim.

Din: Adam Kadmon/İnsan-ı Kâmil.

Sanat: Güzeli eylem ve söyleminde sergileyen.(İyi+doğru)

May 30, 2019

Sonsuzun tanımını sınırsız olarak yapmaz felsefe. Sonsuzu düşünebiliyorsam, ona verdiğim içerikle aynı zamanda onu sınırlamış olurum. Öyleyse bu henüz kavram değildir der felsefe. Narsistin gücü tikel kaprisinden gelir. Oldukça yoksul bir bölgeden.

May 30, 2019

idealin reel ile örtüşmemesi devinim için zorunlu başlangıç. kusuru kabul belirlemedir; kusur, tanımı gereği karşıtını (ideal) barındırır. burası felsefenin ulaştığı yarılma noktasıdır: sonlu ile sonsuz ayrımı. mükemmel(sonsuz) benden(sonlu)ayrı var olamaz.

May 29, 2019

“denk getirip” kısmı, sorunuzun niyeti. espri değil o nedenle.  tekrar, “ya o” “ya bu” mantığı işlemez dediğimi hatırlatırım. siz beni bir tarafta görmeye çalışıyor, bu zanla muhatap oluyorsunuz. monolog havası o nedenle.

May 28, 2019

örneğin: çocuk büyür. hacmi ve uzunluğunun artışı zorunlu, yasalıdır. bilim olur. düşünce, ancak kendi üzerine düşünebiliyorsa yasayı keşfeder. keyfi bir işlem değildir, erdem örneğinde olduğu gibi. erdemli olup olmadığımı düşünmem, “erdemliyim” önkabulüne lâ/olumsuzlamadır.

May 26, 2019

alıntıladığım satırlar, biyoloji, genetik, felsefe ve din okumalarımın sentezi olan bir yazımdan. hepsini bir arada anlatan bir kitap var mı bilemiyorum. ama yazımın tamamı şurada

May 25, 2019

Sanılanın aksine, duygularımız düşüncelerimizi değil düşüncelerimiz duygularımızı oluşturur. Olaylar karşısında vereceğimiz tepkiyi oluşturan temel neden, ısrarcı tekrarlarla sağlam hale getirdiğimiz nöral ağlardır.

Bizde, uygun bir delik (düşünce) olmadıkça dışarıdan bir anahtarla (olay) açılacak bir kapı yoktur. Kişilik böyle oluşur.

Güzel haber, kullanılmayan nöral ağların arasındaki bağlantının zayıflayıp kopmasıdır.

Bilinçli bir biçimde düşüncelerimizi izleyerek, istemediğimiz nöral ağın zayıflayıp nihayet yok olması gibi bir süreci yönlendirebiliriz.

Düşünceler vücutta kimyasal oluşumunu tetiklerler, hücrelerimiz her gün sağanak halinde gönderilen kimyasallara alışkanlık geliştirirler.

Bu kimyasallar, ulaştıkları dokulardaki hücrelerin yüzey alıcı bölgelerine, anahtar-kilit modeli olarak yerleşir. Orada güçlü bir etkileşim olur, bu etkileşim hücre çekirdeğinde değişikliklere neden olur.

Yoksunluk durumunda, artık bir bağımlı haline gelen hücre alarm verir. Örneğin; öfke hormonu yoksunluğunun sinyalini (üretim talimatını) alan beyin (zihin) hafıza aynasında eski olayları inceleyip, frontal lobda resimler oluşturur.

Burada hem anılarımız hem de duygu tepkileri vermemize neden olan düşüncelerimiz, başka bir deyişle birer kimlik altında oluşmuş olan nöral ağlarımız tarafından çekilen fotoğraflar gözden geçirilir.

Vücudumuz o sırada hızla şunu araştırıyordur: Bu kişi/ben ne olunca öfkeleniyordu/m? Bu işlem sonucunda uygun fotoğraf bulunur ve böylece bizi hep sinirlendiren şeye yine sinirleniriz: Trafikteysek yolumuzu kesen sürücüye hiddetle küfrederiz; evde eşimize, çocuklarımıza…

Zaman zaman, nedenini bilmediğimiz bir kızgınlık bile yaşayabiliriz; dışarıda kızgınlığımızı yönlendirebileceğimiz bir nesne yoktur, şaşırırız; gerçekte bütün olay içeride olup bitmektedir.

May 21, 2019

Disipline olamamak bir özsaygı sorunudur. Ülkemizde tembelliğin yaygın olması tesadüf değil. Özsaygısı olan çocuklar yetiştiremiyoruz. Ben merkezci ve mızmız bir rutin kendini tekrarlıyor.

Hegel’e göre, aile, çocuğa sadece “olduğu şey” olarak değer vermelidir, ki bu, sevgi dünyasıdır. Pazar ekonomisi rekabetinde ise sadece “yaptığı şey” üzerinden değer verilir. Okul, bu iki alan arasındaki orta alandır.

Bu tür bir “Bildung” eğitiminin, müfredata eklemlendiği bir okulun verdiklerini, çocukların alabilmesi için, ailelerin çocuklarına daha önceden bir “disiplin” ve “özsaygı” kazandırmış olmaları gerektiğini vurgular.

Bu tümce, ileride, demokratik mekanizmaların işlerliğinin kontrol edileceği kurullarda yer alacak olan, etik virtüözlerin eğitiminin ailede başladığının önemle altının çizilmesi ve sistemin hedeflerinin inşâsının bu temel üzerine oturtulacağına işaret eden önemli bir tümcedir.

Günümüzde, gerek aile içinde, gerekse okullarda yaşanan sıkıntıların nedenini anlamak için de önemli bir nokta: Özsaygının olmaması, disipline olamamak demek. Çünkü, disipline olmanın, “kendini sınırlayarak özgürleştirmek” demek olduğu anlaşılmıyor toplumumuzda.

Hegel’in öngördüğü sistemde yetiştirilmesi amaçlanan özne, bir “ahlâk öznesi”dir. Bu ahlâki öznenin asıl yapması gereken: Olaylardaki esas sorunu algılamayı, somut olaylarda belirli ilkeleri somut olarak tayin etmeyi ve farklı olay ve durumlarda bunları uygulamayı öğrenmektir.

Bu hedeflerin gözetildiği bir okuldan mezun olan genç, birer “Evrensel Zümre” olarak topluma önderlik edecek yapılar olarak tanımlanan üniversitelerde meslekî eğitimine başlayacaktır.

“Açık” olup rakı içebiliyor olmak, modern olmak demek değildir; tıpkı, “kapalı” olup ibadetleri aksatmadan yapmanın dindar olmak olmadığı gibi. Türkiye’nin öncelikli hatta âcil sorunu eğitimdir.

Kanaatimce “gelişmiş” ülkelerde eğitim paradigmasının zorunlu olarak değişeceği zamanlar yaklaşmaktadır; bizim, henüz yakalayamamış olduğumuz sistem bile yenilenmeye muhtaçtır.

Ayrıca diplomalı câhiller ordumuz oluşmuştur, bu en önemli sorunlarımızdan birisidir.

May 19, 2019

“Akıl, öz çocuğu imişçesine, kendisine deneyim tarafından sunulan piç konusunda, uyanık olmalıdır.” Immanuel Kant

May 15, 2019

Müthiş bir zevk! Çok sevindim bunu paylaşmanıza. İnsanlara ukalalık gibi geliyor ama Hegel’i anlamadan felsefe tamamlanamaz. Aralarındaki geçişleri saptamak, şiir okumak gibi.

May 15, 2019

Mertebe, felsefede kıpılara denk düşer. Dizgesel/sistematik düşünme ussallığı hedefler. Vardığı yerde ussal sezgidir.

Duyusal alana kısıtlı düşünmenin keyfi olma hakkı vardır; duyusal sezgiye kısıtlıdır.

May 15, 2019

Hegel biyografisini öneririm. O dönemi, düşünmenin tıkandığı noktaları ve nasıl aşıldığını anlatıyor. Hoelderlin, Schelling ve Hegel okulda aynı odada kalıyor. Fichte üniversite ve ilahiyat kavramını koridorlarda kürsülerde alt üst ediyor. Pinkard yazmış. Hegel kavrayışı çok derin.

May 13, 2019

Kant’a şüpheci felsefe karakterini veren fenomen-nomen ayrımı vardır bilirsiniz. Platon’da ise sezgide olan -kendinde- değil, yetersiz anlatımındadır; tam ifade bulamamıştır. Şüpheci değildir felsefesi. Bu nedenle, Aristoteles ile Platon Hegel felsefesinde barıştı denir.

RT –  Kant yaşamış en önemli insanlardan. Aklı hesaba çekişi, düşüncesinin çıktığı doruk, nezaketi, insanlığı olağanüstü. Ona minnettarız. Ama felsefe çalışırken, onun öznel idealizmde takılıp kaldığını hatırlamalıyız.
Hegel’in Saltık İdealizmi, Öznel ve Nesnel İdealizmin sentezidir.

May 13, 2019

Ben naçizane, Yardımlı’nın dili açık ve seçiktir lakin Hegel’i henüz anlamaya çalışırken çeviriyi suçlamayalım diyorum. Hegel anlaşıldığında insan Yardımlı’ya minnettar oluyor.

Çok uzattım ama emin olun diğer çevirileri de inceledim. Atmasyon bir felsefe dünyasında yaşıyoruz.

May 13, 2019

Bu ölçüm cihazı bilincin varlığı birliği ve bütünlüğü olarak aşılmış alana işaret eder. Tabii şu ayrım çok önemli Hegel felsefesinde doğa tinsel alana geçiş için gereklidir oradan kendi üzerine dönecektir. Bu bağlamda yazıyorum.

May 11, 2019

din/felsefe öyle diyor: lâ/olumsuzlama. ben doğru mu söylüyorlar diye baktım, ne diyorlarsa tersini yaptım filan, sonunda haklı çıktılar.

diyalektik bu nedenle kanatıcı bir iş: toplumu tanımadan kendini, kendini tanımadan toplumu tanımak olanaklı mı? “Hayy Bin Yakzan” öneririm.

May 11, 2019

RT Yorum –  bu tür o kadar çok boş laf var ki! tartışamıyoruz maalesef,insanlar alıngan. felsefe ile içli-dışlı olanlar daha alıngan! oysa sorgulamak gerek. sağlam bir önermeyi çözmek yıllar alır.

ön ne, görü ne, yasa ne, işletim? donanım? önerme yoğun emek ister. “bence, sanırım” de bari.

ORİJİNAL  –  Yasanın olmadığı yerde öngörü olanaklı değildir.

May 8, 2019

bizde, bilimle ilgilenen, özellikle fen bilimleri diploması olanların, hemen her konuda çok yetkin düşünebildiklerine inanılır. bilim insanları daha önce hiç düşünmedikleri konuları bile bildikleri zannıyla hareket etmeye başlarlar.

giderek, bilime ilgi duyan herkesin katıldığı, kült tarzında, çok kalabalık bir oluşum ortaya çıkar. ortak özellik, kanıtlama tutkusudur.

oysa kanıtlama ile tanıtlama arasında fark vardır ve bu farkı anlamak, uygulamak ayrı bir eğitim gerektirir.

kıta ussalcılarının akıl/düşünmelerinin, nereden, hangi labirentlerden geçtiğini anlamak önemli. valla biz descartes’i bile şaşırtırız.

fransız, ingiliz ve alman aydınlanmasını bu farkı gözeterek anlamamız gerekir; ki bu bize şimdilik yalnızca aklın aydınlanmasını getirecektir.

hegel, felsefe çalışmaya spinoza ile başlanmasını boşuna önermedi. tanıtlama bu zorunluluğu görür. spinoza’yı anlayan bireşimi nerede görse tanıyor.

May 8, 2019

Başka bir şey yazmıyorum ben :))

Özdeşlik mantığı en büyük sorunlarımızdan. Ne felsefe ne din olanaklı.

Lâkin, düşüncede lânın ispatı eylemde bütünlük/vice versa.  Eylemde olumsuzlama “diğeri” değil kendi üzerinedir.

Nezaketsiz bir toplum olmamız da bu nedenle…

May 5, 2019

Dökülen ideolojiler öznel idrak olmadan toplumsal seviyelere çıkılamadığının ispatı oldu. Evrensel altında özkültürümüzü yeşertmek çok önemli. İnsan onurlu bir varlık. Her koşulda bunu yaşatmaya çalışmak gerek.

Jung gibi gelip bizi bize anlatan varsa, ayıran da olacaktır.

May 4, 2019

Yalan söyleyen diğerinin de doğru söylemediğini düşünürmüş.

Zihne hapis düşünme de böyle. İdea, soyut, metafizik giderek felsefe bile onun için değersiz, çünkü zihin oyunu.

Haklı, yalnızca, kurnaz tilki zihni tanıyor. Yadsıdığı da kendisi olmuş oluyor böylece.

Diplomalı cahil ciddi bir problem. Her şeyden kuşku duyuyor ama kendi anlayışından asla.

Kelle alıcı bir anlayış. Kendine uymuyorsa kesip atmadığı zaman dilimi, bilim dalı, bilge kalmaz ortalıkta. Yeter ki kendi anlayışını sorgulamasın. Bu iktidar boşuna böyle uca savrulmadı.

Aydın tavrı kendini gözden geçirmeyi, kendiyle iyi geçinebilmeyi arzu ettirir. Çünkü bilir, felsefe olmadan olmaz. Felsefe ise, kendi düşünceni, düşünmene nesne olarak verebilmektir.

Değil bir, yüz ömür yetecek kadar fenomen var; oynamak isteyene bedava.

May 4, 2019

Kurtarıcı arketip, bu coğrafyada, daha uzun daha ak sakallı ve her daim erkek.

Sakal, ünvanlar gibi; ne kadar ak ne kadar uzun o kadar etkileyici.

Tasarım aşamasındaki fikirler felsefe değil oysa; kavram henüz teşrif etmemiş.

Sezgi sanata, tasarım dine, kavram felsefeye aittir.

O nedenle düşünemiyoruz. Her itiraz edene bin kilo kadar bozuluyor, takipten çıkarıyor ya da engelliyoruz.

Hep bir bu yan bir de öte yan: Sonlu sonsuz vd

Hegel’in Mantık Dersleri ile düşman olup savaşmadan, sevgili olup sevişmeden olmuyor mirim. Daha dorukta bir mantık var mı?

May 4, 2019

tasarım aşaması olmadan kavram olmaz, sezgisiz tasarım olmaz.sanat ve din kendisinde canlanmamış insan felsefeci ama filozof asla. sanat ve din olmadan uygarlık olamaz. birisini dışlayan anlayış gerçek felsefeye yükselemez.hegel’in felsefesinde sonlu-sonsuz karşıtlığı aşılmıştır.

May 3, 2019

“…Bir kere çalışkan bir ulus değiliz, kitap okumak demek çalışkan insan demektir. Kendinizi sıkacaksınız, masaya çökeceksiniz, yahut nereye oturuyorsanız, okuyacaksınız, not alacaksınız. Böyle sıkıntılara gelmeyip ağızdan dolma, kulaktan dolma bilgiyle idare edebiliyoruz.

En âlimini televizyonda seyrediyorum, bilim üzerine konuştukları zaman, bilmiyorlar; dini bilmiyorlar…” Bülent Uluer/Dev-Gencin kurucularından

Tarık Çelenk’in “Türk Sağının Düşünce Atlası”ndan alıntı.

İşten eve gelip daha az uyumayı göze alıp okuyanlar var. Çalışkanlık bu bağlamda hiçbir dışsal zorunluluk olmadığı halde okuyup yazmak gibi bir şey.

Hobi değil de bir yaşam biçimi olarak.

May 2, 2019

Descartes, gördüğü üç düşün peşinden, İtalya’daki Meryem Ana türbesini ziyaret edecek kadar inançlıydı. Üç düşte, gerçeği Us yoluyla araması bildirilmişti.

Son derece ılımlı ve sevecen bu filozof, tartışmayı sevse de tanrıbilimsel sorunları konu alan tartışmalara girmezdi.

Ona göre, göğe giden yol bilgiliye olduğu kadar bilgisize de açıktı ve bildirilmiş gizemler insan zihninin kavrayışını aşan şeylerdi.

Kuşkuculuğu bir hayat görüşü olarak benimsememiştir. Aksine, ona göre kuşkuculuk çürütücü ve yok edicidir. Felsefi bir dizge bunu ortadan kaldırabilmelidir.

Ona göre felsefe bilgeliktir. Bir Devlet için gerçek felsefeye aidiyetten büyük bir iyilik olamaz. Bir ulusun uygarlığı felsefesinin üstünlüğü ile orantılıdır.

Apr 29, 2019

Felsefeden, bilimden, sanattan ayrılmadan ibadet olanaklıdır. Hatta “Çalışmak ibadettir” derler. Tembeli kim sever ki Allah sevsin? Bu kokuşmuş, karanlık din anlayışını ancak hakikisinin ışığı yok edecek.

Apr 28, 2019

tabii ki! o nedenle ismail emre, “bilgeler bundan böyle şehirlerden çıkacaktır, çobanın bilgeliği dönemi kapandı” demiştir. zaten bilim, felsefe, sanat konuşamıyorsa külli akılla irtibat halindedir diyebilir miyiz? yalnızca hâli giyenler ise had bilip susuyorlar zaten.

Apr 28, 2019

metaforik/diyelim ki sözsüz müzik sizi ağlatacak kadar duygulandırdı: birlik duygusu. size kendi rabbiniz vahyetti. o bölgeye geri dönme çabası için ritüelik tekrar din. esinlenip resmini yaptınız sanat, yazdınız felsefe. hepsi sizde.

Apr 28, 2019

Şu, içinde, sıfır, budizm, bir, üçleme, hristiyan dünyası geçen videoyu izleyince bu yazıyı yazmak şart oldu.

RT –  Sürekli şikayet ediyor, “dinci”lere kızıyoruz. Okuyun, bu yazıda binlerce yıllık din/felsefe serüvenini özetledim. Bu konular anlaşılmadan kendimize, memlekette olan bitene, ötekine ulaşabilir miyiz? Adalet kavramının içini anlayarak, kavrayarak, uygulayarak doldurabiliriz.

Apr 28, 2019

bunu düzenleyen ilke akıl. arındıkça akıl yükselir vahyin niteliği değişir derler. kendisi ile bağlantılı insan yani kendi rabbi ile bağlantısı varsa onun da Rabbülalemine bağlı olma zorunluluğu evrenseli/külli getiriyor. Özrable ilişki o kadar kolay sağlanmıyor. eylemde görünür.

Apr 27, 2019

Tanıl Bora’nın bir yazısında okudum; Tuncay Birkan şöyle yazmış:

“Birbirinden güçlü birçok metni yakından-okuma deneyimi karşısındaki hayranlık, kendi yazma tasarılarını rafa kaldırtabilir; buna mukabil önünüze gelen “zayıf metinleri” okurken ‘ben bunların daha iyisini yazarım’

havalanmasına kapılabilirsiniz.” Okuyan bir insanın kendisi ile hesaplaşması.

Kitap okumadığı halde yazanları hiç anlamıyorum. Nedir bu kitap yazma tutkusu? “Kitap okumayı severim” neredeyse milli bir yalan. Oysa, kitap okumak külfetli bir iş. Beni çok zorlar.

Bir yazardı sanırım şöyle demiş: “Kitap okumak küçük yaşlardan itibaren öğrenilecek bir şeydir; tıpkı piyano çalmak gibi emek ister, düzenli pratik ister.”

Bu bana Hegel’in “Düşünmek her insan için olanaklıdır. Lâkin, ayağınızda bir ayakkabı ölçüsü ile doğduğunuz için kendinizi doğuştan ayakkabıcı ilan etmiyorsunuz.” demesini hatırlattı. Hakikaten, düşünemediğini düşünen yetişkin yok dense yeridir.

:) Post modern dönemi seviyorum. Açık yapıtla boğuşup özne olmak kolay değil.

Dallas ne güzeldi. JR kötü Bobby ise iyiydi. Net. Tut bir taraf tamam işte.

Apr 26, 2019

RT Yorum –  Güzel, bir sonuçtur denir. Aristoteles, yaşamak değil, iyi yaşamak mutluluğu getirir ki bu erdeme yönelik yaşamdır der. Erdemlilik zor iş.

Tasavvufa göre: İyiye ve doğruya yönelim eylemde ve düşüncede birliği getirir; bunların tevhidi güzeli ortaya çıkaran zâtî tevhiddir.

ORİJİNAL  –  UR @insveacz

Bence güzelliktir amacı. Güzelin kendisi olmak. Bu başlı başına mutluluğun kendisi olmayı da içerir. Mutluluk ve güzellik arasında ne kadar mesafe olabilir?

Güzelliğin kendi olmayı becerip mutlu olmamak mümkün değildir.

Apr 26, 2019

“Günümüzün şeffaflık toplumunun özelliği, pornografik sergileme ile panoptik kontrolün iç içe geçişidir. Teşhircilik ve röntgencilik, ağları elektronik panoptikon olarak besliyor…

Başarı ve performans üzerine kurulu toplumda özgürlüğün kendini sömürmeyle ile örtüştüğü yerde azami randıman getirir. Yani kendini şeffaflaştırmakla kendini sömürmek örtüşür. Şeffaflık zorunluluğu etik veya politik değil, ekonomik bir buyruktur…

Soyunmak sömürü, iletişim ticarettir. Şeffaf müşteri ekonomik panoptikonun yeni sakini,evet homo sacer’idir”

Byung-Chul Han “Şiddetin Topolojisi”

Apr 24, 2019

Birliği deneyimleyenler var, bir de benim gibi hakkında dedikodu yapanlar. :) Kadim öğretiler aynı birliğe gönderme yapıyor. Deneyimin edimselliğe çıkışını anlamamızda felsefe bize yardımcı oluyor. Schelling’in “kara gecenin kara inekleri”ni Hegel açık seçik kılıyor.

Apr 24, 2019

Antik Yunan da Antik Mısır’dan öğrenmiştir. Analitik mantık böyle yaptı ne yazık ki Kemal Bey. Bunların hepsi bir kaynağa ait o da insan. Eskimolar sevinince kulaklarını keserler ve ağlamaktan bitap düşerler demek gibi bir saçmalık, ortak olanı ayırmaya çalışmak. Edimsellik şart.

Apr 14, 2019

İng. eğitim konusunda çok iddialı bir özel okulda (İzmir) yıllar geçiyor, çocuklar bir türlü arzu edilen seviyede İng konuşamıyorlardı. Büyük emeğe rağmen sonuca ulaşılamıyordu. İng. Bl.’nün başına getirilen bir İngiliz, aylar sonra olayı çözdü. “Bu çocuklar Türkçe bilmiyorlar!”

RT –  Mantık ve dil arasındaki ontolojik bağ çalışılmadan, ezbere konuşuruz. Olgu konuşulurken, olaylar referans olamaz.

Benzer kafa karışıklığı, Türk yerine Türkiyeli diyenlerde de var; bilinçli yapanların kafası karışık değil ama! Bedene cinsiyetsiz yaklaşma saçmalığı da bu sepette.

Apr 12, 2019

Zanları din,

Kibri solculuk,

Arketipal atakları sağcılık,

Mızmız benin dışavurumlarını felsefe sanıyoruz.

İlişkilerimizde, birbirimize hürmet ve merhametle; kendimizeyse, deney yapan biliminsanı hassasiyetiyle yaklaşmaya ihtiyacımız var.

Herkes kendi yaşamının kahramanı olsa.

Apr 10, 2019

En başarılı başkanın bile iki dönemden fazla devam hakkının olmaması, insanın kendisini, kendisinden bile koruyan bir ilke.

‘Kendi’likle irtibatsızlığın kuyusuna düşünce değeri anlaşılıyor.

Apr 8, 2019

Çocukluk devri bitti, yapılacak çok iş var, altında ezileceğimiz denli ağır sorumluluklarımız var. İmamoğlu bir kahraman değil. Aksine, artık bir kahramana ihtiyaç duyulmamasının, yetişkin toplumuna atılan adımın sembolü olmalı.

Bir hukuk toplumunda, artık, kahramana ihtiyaç duyulmadığından söz eder felsefe. Hatta, bir hukuk toplumunda, düzeni bozmaya değiştirmeye çalışan birisinin, artık bir kahraman değil bir suçlu olduğundan söz edilir; yasa tesis edilmiştir zira.

Apr 5, 2019

Farkına varan bilinçtir. Bilincin ‘ne’liği önemli. Duygu, bilinç gibi kavramların nesnel ayrımları var. Lineer zaman konusu felsefe ve fizikte ele alındığı biçimi ile tartışılmalı. Yoksa sana göre bana göre yorucu oluyor.

Apr 3, 2019

RT Yorum –  Okumanızı öneririm.

“Her tekil tarih dünyanın kendi içinde örtüşen bir tarihinin parçasıdır. Dünyanın bir bölümündeki medeniyetsizleşme, evrensel zaman ve mekânımızda medeniyetsizleşme anlamına gelir.”

“Türkiye’de, toplum sersemlemiş durumda”

Teşekkürler  @cakir_rusen

ORİJİNAL  – rusen cakir @cakir_rusen

Hamit Bozarslan: “Toplumlarımızın çöktüğüne inanmak, direnişten ve sorumluluktan kaçmaktır”

Çev: Haldun Bayrı https://medyascope.tv/2019/04/02/hamit-bozarslan-toplumlarimizin-coktugune-inanmak-direnisten-ve-sorumluluktan-kacmaktir/ @medyascopetv aracılığıyla

Apr 1, 2019

arayışın her iki tarafı da değer kazanıyor, ileri gidiyor. kuantum fiziğinin geldiği nokta felsefe ile birlikte değerlendirilirse; hokus pokusçu, yaşam koçsal!, enerjici şarlatanlar ile bilinmez olanla korkutan din simsarları dışarıda kalır. bilim felsefesi mutlaka olmalı.

Apr 1, 2019

felsefeyi bilimi sanatı döneminden ayrı ele almak nasıl olanaklı olsun?newton muhteşem bir bilim insanı, pırıl pırıl bir zeka. ama şu anda anlayış çok daha bütünsel. fizik bugün çok farklı bir noktada, sağlam temelinde newton var. felsefe deseniz hegel’e vardı.

Mar 30, 2019

Platon/tepe İdea İyi; yanında zorunlu olarak doğru ve güzeli getiriyor. Felsefe tarihinde izi sürülebilir.

Tasavvufta Tevhit: Fiil, Sıfat Zat (sırasıyla İyi/hayr, doğru, güzel)

Kötünün sıradanlığı için: Hannah Arendt “kötülük radikal olamaz”

Kötülük iyiliğin yokluğudur denir.

Mar 30, 2019

İyinin ne olduğuna karar vermek gerek öncelikle. Bu konuda bilgi edinmek için felsefeye, sezgisini geliştirmek için dinsel anlatımlara, metaforlara baş vurabilirsiniz.

Mar 29, 2019

Bunu belirleyen itki “ben” olarak kurduğum öznenin yitirilmesine dair bir kaygı. Bu “kurgu” benin, ne’liğinin sorgulanmasının her ne pahasına olursa olsun engellenmesine yaşam diyoruz. Kurgu benin, ben olmadığını ilkin kendim sezerim. Burada Platon’a kadar gidilir aslında.

Mar 29, 2019

Ricoeur’un Levinas’ın etik öznesine eleştirisi ile ilgili bir makale okurken düştü twitiniz önüme. İnsanın bir süreç varlığı olduğunu ve ereğine göre şimdisinin belirlendiği, dolayısı ile sabit bir durağının olamayacağının gözden kaçırıldığı alışverişler var batıda da.

Mar 24, 2019

bu tam da felsefenin, antik yunan kuşkuculuğu ile yeni dönem kuşkuculuğunu karıştırmayın dediği bağlamla örtüşüyor. antik yunan görünür dünyanın gerçek olmadığından hiç kuşku duymadı, yeni dönem ise gerçekliğinden.

Mar 24, 2019

ayrımınıza bayıldım :)

hegel, ilerlemeyi erek edinmiş bilinç için sonucun, kuşkuculuğu da “yokluğun, onu ortaya çıkaranın yokluğu” olarak ele alındığında gerçek sonuç olacağına; lâkin “yitirilme” korkusunun hep bir gözdağı olduğuna değinir.

Mar 23, 2019

Bahar Duası

Baharın gelişi, beton dökülmüşçesine sert ve kalıplaşmış inançlarımızın çatlayarak, ışığın içeri süzülmesi ile müjdelensin hepimize. Amin.Multiple musical notes

Tanrı “Boş ben”den beni koruma timime güç ve sağlık versin.

Yapay zeka, bütünlükle ortaya konulanı, parçalayamadığım için suçlanarak geçireceğim otuz yıllık bir episoddan beni korusun.

Tanrım, tekrarlatacaksan bu hikayeyi; n’olur, felsefe ile bilimin altını oyulabildiğini düşünebilen kullarının yaşadığı coğrafyada olmasam, olur mu?

Coğrafya demişken, okumadığını anlayan süper yetenekli kullarınla da hiç karşılaşmasam olur mu? Lütfen “olur” de.

Bi de papatya hep bahar demek olsun.

Mar 23, 2019

mesele şu ki hesaplama alanı olan matematik, hegel için kavram değil, bir uğraktı. :)) hyppolite TGb vecd deneyimini takiben 2-3 ayda yazıldı der. capra, hegel, isa, tao, muhammed söylemleri aynı. bize ne onlardan, biz dönüp dolaşıp kuru bir ben buluyorsak, değil mi ama! :))

Mar 21, 2019

Öznel ve tikel olan, olguya ulaşmak için uğrak olamaz; kavramın mantıksal örgüsü böyle. Geçenlerde, Fr devriminin eşitlik sloganının neden nesnel bir temele dayandırılmadığını Marks’ın eleştirisini paylaşarak aktarmıştım.

Mar 19, 2019

Kadınlar düşünce dünyasında var olduklarını gösterebilmek için çok çabaladılar. Bu kısacık video ile, kadın filozofların nasıl da sistematik bir biçimde anılmadıklarını, buna karşı verilen savaşa değindim. Videonun sonunda verilen istatistik düşündürücü.

https://www.youtube.com/watch?v=9wZfunC3WZ0

Mar 19, 2019

Evet altlık oldu. Darwin’in biyolojik evriminin sosyolojik bir önerme olarak benimsendiği gibi.

Hegel’in kültür-uygarlık kıskacının, hocasının hocası olan Herder’de, kültürlerin korunarak uygarlığa geçilmesi olarak daha ileride olduğu söyleniyor. Ben okumadım henüz.

Sorun ağır.

Mar 17, 2019

Modern insan, sembolik bir dil olan rüyalarını ve bilinçaltını yok sayarak yaşar. Mistik olanın varlığını kabul etmek, onun için onurunu yitirmek denli küçültücüdür. Jung’a göre bilimsel teoriler bilinç düzeyini ifade eder.

Dogmalar ise ruha seslenir; bilinçaltımızın fedakarlık, pişmanlık, günahtan kurtulma draması gibi yaşam sürecini anlatır. Dogma rüya gibidir; özerk bir faaliyeti yansıtır. Dogma, asırlardır devam eden dolayımsız deneyimdir Jung psikolojisinde.

İnkar etsek de yansımaları ile rüyalarımızda karşılaşırız. Bazen öyle rüyalar görürüz ki, ertesi günkü ruh halimize adeta onlar karar verir.

Jung, tarihsel bağlamından koparmadan rüya, sembol, ritüel, efsane, mandala çözümlemeleri yapmıştır.

Gözlemlerinin, arketip bir Tanrı imgesinin varlığını kanıtladığından; bunun çok önemli ve etkili bir arketip olduğundan söz etmiştir. Mandala çözümlemelerinde, eskiden Tanrı’nın olduğu merkezde artık Tanrı’nın olmadığını saptaması önemlidir.

Yüzlerce hasta, birbirinden bağımsız olarak ve herhangi bir etki altında kalmadan yapmıştır mandala çizimlerini. “Çağdaş bir mandala, kendine özgü bir akıl durumunun istek dışı itiraf edilmesidir.

Mandala’da Tanrı yoktur, bir Tanrı’ya boyun eğme ya da onunla barış içinde olma söz konusu değildir. Tanrı’nın yerini kişinin bütünlüğü almıştır.”

Fakat, biz eğer Tanrı’nın göreceliliğinden söz edeceksek onun yerini alacak “ben”in ne’liği önemlidir. Jung burada şu uyarıyı yapar:

“Bu felsefe, ateizm gibi aptal bir yanlışlıkla karıştırılmamalıdır.” Burada “ego”nun Öz ile birleşmesinin “şişme” yaratması gibi bir tehlike olduğunu vurgular. “Merkezinde Tanrı’nın olmadığı mandala çizimleri, ilahi imgeyi artık yansıtamayan;

gerçek bir şişme ve kişilik bölünmesi tehlikesi içindeki kişiliği gösterir.”

Mar 17, 2019

Değerli okurlarım ve takipçilerim, benden sıkça okuma listesi önerisi istiyorsunuz. Bu haftaki yazımda yer vereceğimi söylemiştim ama başka bir konuda yazdım, yerim kalmadı.

Ben genelde çapraz okuma yapıyorum; birisinin kurduğunu öbürü yıkacak ki, sendelerken biz de kendi anlayışımızı inşa edelim. Başkalarının düşüncelerini, kendimizin zannetmek, bu sürecin en sinsi elemanı oluyor ne yazık ki. Uyanık olmak gerek.

Tabiri caizse, öncelikle alt-üst olmalı düşüncelerimiz.

Aşağıdaki listeden bağımsız, insanı, insanlığı anlama çabasında olan herkese, mutlaka Carl Gustav Jung okumalarını öneririm.

Okumalarını tamamlamış, özümsediklerini derin bir anlayışla ortaya koyabilmiş, çok değerli bir dostumun öneri listesini paylaşıyorum sizinle. Özünü banıp verebilenlere selâm olsun, aşk olsun. Kibir getiren okumadan Allah korusun.

Mevlâna-Nietzche

İbn-i Arabi-Hegel

İbn-i Haldun-Marks

İmam Rabbani-Kant

Sühreverdi-Platon

Gazâli-Descartes

Mar 14, 2019

Kant devasa bilinmez bir alan bıraktı! İnsana onuru iade edilmiştir Hegel’in kurgula geçişi ile.

İnsan , dışında kaldığı/bırakıldığı bir şeyi anlayamaz.

Şu anda bizde yapılan da bu; bitmek bilmez bir soyut alan!

Mar 13, 2019

Karen Armstrong, batıda rağbet gören önemli bir yorumcu. Şöyle diyor: “Kutsal metinlerin literal anlaşılması, 19 yy’dan önce görülmeyen bir şeydi. Örneğin, Tevrat’ın “Yaratılış” bölümü fiziksel yaratılış zannedilmezdi.”

Rasyonel teoloji öznel görüş ve duygu bataklığına girdi.

Düşünce içeriklerinin boşluğu, ona dair tasavvur olmamasından kaynaklanıyor.

Akıl ve ruhun ortaklığını unutmamak önemli.

Hegel”dinin bilgisi yalnızca tarihsel olsaydı, teologlar da muhasebe bürosu katipleri olurdu” der.

“Felsefe ve dinde meselenin kendi ruhunun hakimiyetini ve kapasitesini bilmek, bilgiyi kendine layık görmek ve mütevazi bir biçimde kendini dışarıda tutmamaktır” der.

O bilinmezci Kant ile zarifçe hesaplaşıyordu. Bizde mütevazılık bir hayal.

Bâri Nous çalışsak.

Deneyimin olmadığı yerde her şey boş lâfâ dönüşüyor. Nous’a katılım yoksa kazı çevirmek zorunda olduğumuz hissine kapılabiliriz. Öyle de yaşanır tabii de, anlam ve kapsayıcılık kalkar.

Merhamet ve rahmetin kalktığı  bu dönemde canımız ortak yanıyor oysa.

Mar 10, 2019

Bir filozofu, mümkünse eserlerinin tamamını okuduktan sonra değerlendirmeli diye düşünüyorum.

Felsefe tarihi bir bütünlük içerisinde kavranmadığında “sidik yarışına” dönüyor. Bunun nedeni, 5-10 yorum kitabı okuyup, kendimize engin bir yorum ehliyeti vermemizde yatıyor.

Hegel’i anlamak yıllar alacak bir uğraş. Felsefe tarihi + edimsellik diyor adam. Bundan daha ağır bir yük olabilir mi?

Bizde iyi ki birileri yarım yamalak yorumlamış, temcit pilavı gibi”o dedi, bu dedi”. Kardeşim, sen ne diyorsun?

Yeminle, Newton Uzayında donmuş gibiyiz.

Olsun.

Daha ileri gidip, “Acaba, Aristoteles ve Platon şu çevirilerdeki şeyleri mi söylemek istediler?” diye sorgulayıp, Yunanca öğrenen, onları yazdıkları dilde anlayan Nietzche’yi unutmamak lazım.

Deliren suçu bana atmasın. Diyalektik, akıllı zaten delidir ıvır zıvır derim ona göre:)

Mar 10, 2019

Gazali’nin söylemleri birebir Descartes’ta var.

Bu isimler aklın zorunlu duraklarına işaret. Henüz oraya gelmediyse kavrayamıyor.

Kurnazlık çürüttü toplumu, felsefede de böyle: Üç satır okuyunca, konuşup duruyoruz.Oysa, akıl verili değil yükselmemiz gereken bir yeti. Tr yorucu.

Mar 10, 2019

Ya aşağılıyor ya hayranlık duyuyoruz. Kısa vadede çözüm yok gibi Kemal Bey. Henüz ya/ya da mantığındayız. Aristo mantığı. Aslında Aristo bir İdealisttir der filozoflar. O aşamadan bile geride aklımız.

Mar 9, 2019

Tabii ki, anlıyorum. Özgün çıkarımlarınıza bayılıyorum.

Aynı şeyi arıyoruz: Doğanın karşıtı olan ruhtan (beden/hayvan) üretken özbilinçli tin aşamasına geçiş.

Amma velakin marazi bir öznelliğe bulaşmışlık, bunlara halihazırda sahip olduğuna inanıyor. Özdeş alan emeksizlik.

Mar 6, 2019

Din felsefesi bilmeden, dini sorgulamaya kalkanlar düşünecek onu. Felsefe düşünmek demektir. Neden salonlara tıkalım?

Sıkıştığını göremezsin, çünkü karşıt değil zıt fikirlerle çocuksu çıkarım taşlarını birbirlerine sapanla atıyorlar.

Mar 6, 2019

Olgu ve gerçeklik Hegel’de zaten nesne ile kavram uyumudur. Buradaki gibi basit bir dizgesel kaymaya düşmez Hegel. Sözünün bağlamı önemli. “Olgusal olan edimseldir” “Gerçek olan bütündür” diyen bir filozofu bölerek anlamlandırmamalı.

Mar 6, 2019

Faaliyet seviyesi çok düşük Fırat. Ne felsefe var orada ne akıl. Bir de Cemil Kılıç olayındaki seviyesiz, haksız tutumu onu ciddiye alma olasılığını yok etti.

Mar 6, 2019

Mantık her zaman bir şeyin mantığıdır. Yaşanmışlık yoksa felsefe ne işe yarar? diye sorar Hegel.

Mar 6, 2019

RT Yorum –  Mantık her zaman bir şeyin mantığıdır. Yaşanmışlık yoksa felsefe ne işe yarar? diye sorar Hegel.

ORİJİNAL  – e.cetin @emincetin_

Hegel, gerçeklik, düşüncenin nesne ile bağdaşmasıdır, der. Ancak, “mantığın gerçek bilginin yalnızca biçimsel koşullarını verebileceği ama olgusal gerçekliğin kendisini kapsamayacağını” da söyler.

Mar 6, 2019

Felsefe bir bilim olarak dizgeselliği içinde ansiklopedi ile ortaya konmuş; betimleme, tasarım ve kavram uğrakları birbirinden çıkarsanarak gösterilmiştir.

Marksın bu nedenle sağlam bulduğu ve toplumda göstermek istediği bir pekinliktir bu.

Mar 6, 2019

RT Yorum –  Somutu hâlâ cisim olanlara, diyalektiğe geçmeleri için sağlam bir çıkarım. Zihin felsefesi tüketti bizi.

Hegel, “anlamazlar bir de küçümserler; onları, kendi hallerinde, otlanmalarıyla başbaşa bırakmak gerek” diyor.

Solcular,ateistler anlamıyor bunu. İdealizmi zırva gibi görüyorlar. Hele hele Saltık İdealizmi hiç anlamış değiller. İdealite Realite birliği ne kadar hayati oysa.

Bu kadar çorak olmamızın nedeni sorumluluk alarak düşünürsek anlaşılabilir!

Bir dokun bin ah işit yaptım :D

ORİJİNAL  – Sakıncalı Medrese @MuderrisSm

İnsan tininin büyük yaratıları, piramitlerden İlyada destanına,  Botticelli’nin Primavera’sından Goethe’nin Faust’una kadar hepsi vücuda gelmeden önce hayal ürünüydü. Bir şeyi aşağılamak için “hayal ürünü” demeden önce iyi düşünün. Bize yeryüzünde şan veren hayalden başka nedir?

Mar 4, 2019

Yaşamımız “şey”i anlamlandırabildiğimiz kadar anlamlı. Ülkemizde yaşadığı için onurlandığımız, taçlandığımız bir filozof bana: “Evlât, bu yaşına dek düşünme sandığın şeye, olsa olsa betimleme denir, tasarım denir; sen bana şu bardağın tanımını yap, ben sana Tanrı anlayışının…

Mar 2, 2019

felsefe mantık eğitimi gerekli. her gün yeni bir şey öğreniyor insan. kendi düşünce yapısının tıkalı olduğu yerleri keşfetmek bir zevk oysa.

Mar 2, 2019

Yazılarımda sıkça değindiğim “boş ad” olayı bu işte. Karşılık düşen özne de boş bendir. Bizim solcular, ateistler de böyledir. Felsefe yoksa düşünme yok.

Sümeyye Hanım fıkra okusaymış bari. Nasreddin Hoca dorukta, çok yetkin bir anlatımdır.

Nasreddin Hoca “Çocuklara şekerleri kendi adaletimle mi Allah’ın adaletiyle mi dağıtayım?” diye sormuş. Mahalleli tabii ki “Allah’ın” demiş. O da torbayı bir çocuğa vermiş gitmiş.

Halk düşünmesi diyorlar buna. Bir yanda sonsuz bir Tanrı diğer yanda sonlu insan.

ORİJİNAL  – KADEM @kademorgtr

Sümeyye Erdoğan Bayraktar: “Kadınla erkeğin toplumda hangi rolleri alacağı konusunda referansımız dinimiz olduğu için aklımız ve gönlümüz rahat. Çünkü hiçbir kanun koyucunun, akademisyenin veya kadın hakları savunucusunun bize Allahu Teala kadar adil davranamayacağını biliyoruz.”

Feb 23, 2019

ahahah :) modernistten modern, islamcıdan arif çıkmaz zaten.

şaka bir yana, gerçeğin felsefede kavram, dinde tasarım, sanatta estetik sezgi olarak ifade bulmasını büyüleyici buluyorum.

Feb 22, 2019

Nesnel olmak ne kadar zor! Kurtuluş Savaşı tam da böyle.

Kant’ın sürekli barış idealini yadsıyan Hegel’e göre savaş:

Ussal bir zorunluluktur. Çünkü; sonlunun, mülkiyetin ve yaşamın olumsallıklarını ortaya sermeleri zorunludur. Savaş tam da bunu yapar.

Savaş, tarihsel eytişimin ilerlemesinin aracıdır.

Durgunluğu engeller, ulusların törel sağlığını korur.Bir halkın tininin yenilenmiş bir dinçlik kazanmasına, çürümüş bir politik örgenliğin bir yana süpürülerek tinin daha dinç belirişine yer açmasını sağlayan başlıca araçtır.

Feb 15, 2019

Hegel’i yanlış/eksik anladık. Artık bununla yüzleşiyor felsefe.

Evrenin bilinçli olduğu yönünde sorgulamalar ciddi bilim dergilerinde yerini alıyor.

Bizde pozitivist cehalet ciddi sorun.

Olsun “Minerva’nın baykuşu alacakaranlıkta uçar”

Feb 15, 2019

Çok üzücü hem de, sağcısıyla solcusuyla Newton uzayında donmuş gibiyiz.

Aşkın/içkin sorunsalını aşmak Aristoteles ile Platon’u barıştırarak devinimi sağlayan Hegel’e nasip olmuştur. Bunu Mantık Doğa ve Tin alanlarında başarıyla serimledi biliyorsunuz.

Feb 15, 2019

Bu Kantçı tutum için öyle. Hegel’de özne nesne; sonlu sonsuz; bilen bilinen vd ikilikler aşılmıştır.

Feb 14, 2019

“Şey amacında değil ama yerine getirilişinde tüketilir.” Hegel

“Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş.”Niyazi Mısri

Feb 12, 2019

Yıllar, talep etmeyene icabet etmemeyi öğretti; sorulan soru yoksa yanıtı harcama.

Sıra, hesap sorarcasına soru sorana yanıtsız kalmakta ustalaşmakta.

“Felsefenin yanıtlamadığı sorular, böyle sorulmamaları gerektiği üzerinden yanıtlanır.”

Feb 11, 2019

Linççi güruh, kimlikleri örten bir kalabalıktır. Sosyal medyada, özellikle Twitter’da bir “mob” haline geliverenlerin de ortak özellikleri kimlikleri saklı hesaplar olmaları. Düşünce, özne ve yüklem irtibatı olduğu sürece devinir. Gerçek kimliğimiz ile yazmak beraberinde bir…

Feb 10, 2019

Dediğiniz gibi philosophy of doctorate ciddi bir sorumluluk. Philosophy hakiki anlamını da düşünce tam bir yaşama sanatı. Biz henüz beden seviyesine sıkça regrese olan ergen ruhlu bir toplumuz ne yazık ki. Eudaimonia anlamında “iyi yaşam” henüz dert edilmiyor.

Feb 2, 2019

Aristoteles Prohairesis kavramına önem verir. Akıl yürütme ile tercih arasına net bir ayrım koyar. Tercihin, isteyerek yapılmayan bir şey olduğundan söz eder!

İsteyerek eylemde bulunmayı çocuklar ve hayvanlarla sınırlı tutar; bir de aniden ortaya çıkan davranışlarla. Ona göre tercih akılla yapılır, arzu ile değil.

Kendine egemen kişi akılla davranır, arzu tercihe ters düşebilir. Daha da ileri giderek prohairesis sözcüğünün “başka şeylerden önce seçilmesi” gerekliliği anlamına geldiğini ilave eder.

Kendi döneminde sıkça kullanılmayan bu kelime ile sorumluluk ve irade sahibi bir özneye işaret etmektedir.

Bu kelimenin kökünü oluşturan Hairesis ise Platon’un “Devlet” isimli eserinde “yaşamsal tercih” anlamında kullanılmaktadır.

Geriye dönüşü olanaksız kılarak, yaşamın tümüne adeta bir yazgı gibi nüfuz eden bir asli tercih.

“Herkes kendine düşen sırayla Kader’in kendini bağlayacağı hayatı seçer.”

Feb 1, 2019

Sanırım, toplum bedelini ödeyecek ve yeniden dirilecek. Bedel ağır olacak olsa da. Yüzeysellik, vasat altına övgü ve samimiyetsizlik boğucu. Ussal çıkış tıkalı.

Mantığın doruğu, Hegel mantığını, çocuklar için nasıl oyun haline getirebilirim diye uğraşıyorum. Ümidim çocuklar.

Jan 28, 2019

Avrupa’da sanat, din ve felsefenin eleleliğini anlamak için bir ömür gerekli. Aydınlanma “kapsayarak aşma” olmadan olmaz.

Kolay gelsin.

Jan 28, 2019

Tasarımlarla değil de kavramlarla konuşulabilir felsefede. Sanat ve din aynı kökenden kaynak alır: imaginatio. Buraları derin konular. Cahil bir bakış “hayal” der geçer. Din adı altındaki uygulamalar eleştirilmeli; yazılarımla bunu en ağır biçimde yapıyorum.

Jan 28, 2019

RT Yorum –  Sofist bir tutum. Aristoteles Organon’u bu nedenle yazmıştı. Tasımınız yanlış ama hatalı değil çünkü bilerek çarpıtıyorsunuz.

Olan bitene ben de tepki veriyorum, yazarak; kimliğim de ortada üstelik. Oldukça ağır eleştirilerim, doğrudan CB, BB, TBMM Başkanına yazılmış yazılarım köşemde duruyor. Sizin uygun gördüğünüz biçim bu olmayabilir. Özdeşlik mantığı aşılmalı, herkes “öteki” bildiğini kendi boyasına bulamak istiyor. Din pratikleri ve din-i-dar tutumu kıyasıya eleştiriyorum yazılarımda, bu yapılmalı ama dini ve inananı aşağılamadan, hoyratlaşmadan.

ORİJİNAL  – Aklın Gözü @aklingozu

Her gün ortadoğu bataklığına doğru bir adım daha atılırken,Hamurabi kanunları türevi şeriat kurallarının ayak sesleri duyulurken,Cumhuriyetin dini kontrol etsin diye kurduğu Diyanet,”eğitim zararlıdır”derken,hala İslam güzellemelerinize şaşmamak elde değil.İslam feng-shui değildr

Jan 25, 2019

Kavrayamadığımız anlatımlara zorlama etiketi yapıştırmak doğru değil.

Dolayım felsefenin olmazsa olmazı, öztürkçe bir sözcük.

Felsefenin kendisi düşüncenin dolayımlanmasıdır zira.

Bunu atladıysanız, sorunu burada aramamalısınız.

Jan 25, 2019

Hayvanların dinlerinin olmama nedenini şöyle açıklıyor Hegel:

“Düşünmenin duyusalın üzerine yükselişi, sonlunun üzerine sonsuza geçişi, duyulurlar dizisinin kırılışı ile duyulur üstüne sıçrayış, tüm bunlar düşünmenin kendisi, ve bu geçiş yalnızca düşünmedir.

Eğer bu geçiş yapılmayacaksa, bu düşünülmeyecek demektir. Gerçekte hayvanlar böyle bir geçişi yapmaz; onlar duyusal algı ve sezgi düzeyinde durup kalır; bu nedenle hiçbir dinleri yoktur.”

Jan 22, 2019

Us/akıl, hepimizde bir yeti halinde bulunur; zekâ ile aynı şey değildir. Bir insan zeki ama ahlaksız olabilir; ancak, akıllı ve ahlaksız bir insan olamaz. Akıl her zaman iyiyi, hayrı talep eder. Batıda İyi ideası ile geleneğimizde Tevhit bu türden bir bütünlüğe işaret eder.

Arapça olan mantık sözcüğü, n-t-k kökünden gelir. Nutuk, konuşma, söz söyleme anlamındadır. Söz söyleme iki yönlüdür: iç, dış. İç nutuk mantık, dış nutuk dildir. Dil ve mantık bir bütüne aittir.

Jan 16, 2019

“Mitolojinin felsefi olması ve felsefeyi duyusal kılmak için de felsefenin mitolojik olması gerektiği konusunda el ele verilmelidir. O zaman ezeli-ebedi birlik aramızda hüküm sürebilir. Bir daha asla kibirli bir bakış, halkın ruhban sınıf önündeki kör ürpertisi de olmayacaktır.

Ancak o zaman, tüm bireyler için olduğu gibi tekil bir birey için de tüm yetilerimizin eşit gelişimini kendimiz için bekleyebiliriz.”

Biz bunu anlayıncaya kadar buzullar çözülecek. Kibir ve kör ürperti sarmış bu toplumu.

HEGEL / (1796; “Dasalteste Systemprogrammdesdeutschenidealismus” Werke, cilt 1, Frankfurt am Main: Suhrkamp, ss.234-7)

Jan 15, 2019

düşünce ile nesnesi arasındaki biçimsel ayrımı ortadan kaldırmak zor iş. akıl, kendisini kavradığı ölçüde “dış”ı kavrar.

Jan 14, 2019

Kutsalın yorumu ciddi bir iştir. Gelişmiş bir toplum için gereklidir.

Adem devrine geri dönmeye çalışanlarla, Elon Musk çağına kurnaz bir sıçrama yapmaya çalışanların ortak paydasıdır bu mesele.

Twitter’da düz mantık yerimizde saydırır.

“Ateistler, felsefe tartışmalarında ciddiye alınmazlar” gibi çıkarımlara bozulmasın ateistler; çok emeksiz olmalarına rağmen, kibirli bir eminlik içindeler.

Yazar, “sonra gelenin, öncekilerden çaldığı” gibi bir anlayışla sıkça yapılan yorum türüne de değinmiş; ateistlerin en sevdiği çelimsiz yoruma.

Sürekli omlet pişirilen bir mutfağa; yumurtanın, kabuğu kırılmadan da pişebildiğini ispatlama çabası, boş bir iştir; tekrarı yavandır, en kaliteli yumurta kullanılsa bile tat, yumurta tadıdır.

Jan 10, 2019

Olmayan kutsalla dalga geçilemez. Milletin kutsalı boş bir önerme.

Mantıksızlığa kutsal, millet  filan deyince örtülmüyor.

Mantığı olmayanın kutsalı olmaz. Böyle ucuz çıkarımlara dini alet etmeyin.

Jan 6, 2019

Rasyonel akıl yeterli olmuyor. Boğucu bir duygu bataklığı ve aklın yalnızca rasyonel kullanımı var. Yüzeysel kalıyor yaklaşımlar. Bu konuları yazılarımda ayrıntılı inceliyorum. Tanrının “ne”liği ciddi bir konudur. Hatta bırakın filozofu sıradan bir felsefeci için bile.

Jan 4, 2019

Ussal ve tinsel olanın “ne”liği önemli. Bir ömür alıyor anlamak

Jan 4, 2019

Pozitivizm öncülünü dışlayarak ilerlemeye çalışır.

İnsan bir süreç varlığı olduğu için Tin Akıl ve Ruh ayrılmaz bir bütündür. Dinler felsefe buna yapılan vurgunun değişik ifadeleridir.

Eylem söylem birliği yoksa boş iş diyorum, ısrarla.

Bir tarafı tutmak zorunda değiliz.

Jan 4, 2019

Pozitivizm haddini bilmekte zorlanan anlayışlar yeşertti. Felsefe ile ilgilenmeyen, kitap okumayan yine de her konuda fikri olan nesiller yarattı.

Tuttuğu taraf ile ilgili her türlü çer çöp bilgiyi yığıp, onun karşısına geçip karalamayı, akıl yürütmek gibi algılıyoruz.

İçinde yaşadığı toplumla bağları kopmuş (anlamaya çalışmak bağ kurmaktır), kötümser, mızmız anlayışa; kapitalizm ile pompalanan Süpermen, Örümcek Adam mitleri kifayetsiz kalmış gibi görünüyor; zihinsel tasarımlarla olmuyor.

Ülkemizde dinin geldiği konum da bundan farklı değil:farklı olanı reddet, anlamadığını dışla, hakikati yalnızca kendi kupkuru “ben”inde tanı.

Mitlerin, akıl ürünü yalanlar olduğu konusunda, kitleleri derhal aydınlatma görevi ne komik, ne kopuk, ne üzücü! Tek karanlık gönlü oysa.

İnsan fiziksel dünyada var olurken, aynı anda her birey kendi anlam-değer dünyasında da var olmaya devam eder. Değerlerin (ethos) nesilden nesile, dirimli aktarılma yollarından birisi masal, mesel benzeri sözel aktarımdır.

Mitler sembollerle, alegorilerle örülmüştür. Logos ise saf bilinçtir. Biri diğerine üstün değildir. Mitlerde çok anlamlılık, sembol altında birliğe gelmiştir. Mitlerin boş inanç olduğunu, kendilerini sorgulamaya izin vermediğini düşünmek oksimoron bir tutumdur.

Her toplumun tininin (geist) oluşumunda mitlerin bilinçaltı mayalanması yadsınamaz; bu algıya, toplumun irfanına dahil olmayan kişi o topluma yabancıdır. “Mitler ortak rüyalardır, rüyalar ise kişisel mitler” diyen Campbell’i unutmamalı.

Mit, din, sanat gibi ayrı görünen alanların arasındaki özsel geçişlerinin tadına (farkına) varamayan bilinç, henüz felsefe (philosophos) yapmaya hazır değildir. Pozitivist bakış açısınınsa başka çaresi yoktur.

Anlamak için, büyüklere ait elektronik eşyayı söküp, tekrar birleştirme işinde başarısız olduğunda, artan parçaları çöpe atan bir çocuğun anlayışı olabilir ancak.

Jan 4, 2019

yukarıda açıkladım. din(ler) daha sonra felsefede bir süreç olarak gösterildi. dinci/ateist açıklamalar üç boyutun iki boyutlu anlatımı gibi. aklın gözü vb hesapları seviyorum, düz mantıkla,karşı tarafa hizmet ediyor. kendinin yapamadığı olumsuzlamayı karşıya yaptırıyor.